Sayfalar

1 Mayıs 2010 Cumartesi

DÜNYANIN EN ESKİ 3. METROSU GALATA TÜNELİNİN HİKAYESİ

Fransız mühendis Eugene- Henri Gavand, hayran kalacağı İstanbul’a ayak bastığında Miladî takvim 1867 yılının Mayıs ayını gösteriyordu... Özellikle Pera (Beyoğlu) Fransız mühendisi sözün tam manasıyla büyülemişti. Ancak bir sorun vardı: Ulaşım yetersizdi. Günde ortalama 40.000 kişi, Beyoğlu’na ulaşabilmenin tek yolu olarak "Yüksekkaldırim denilen dik merdivenleri kullanıyordu. Şayet Galata-Pera arasında bir tünel açılır ve tünelde tren çalıştırılırca, ulaşım büyük ölçüde kolaylaşırdı.
Gavand, mesleki dürtülerle tasarladığı tünelin projelerini hazırlayıp Osmanlı Hükümetiyle temas kurdu. Ne var ki yetkililer devletin sürüklendiği derin ekonomik krizle boğuşuyorlardı "Parayı bul, yap" dediler.
Gavand Fransa’ya döndü. Projesiyle birlikte kendi hükümetine başvurup destek istedi. Tünelin yapımını üstlenen devlet işletme gelirlerinden kısa sürede kara geçecekti. Genç mühendis, bir nevi "yap-işlet-devret” modelini öneriyordu, ancak Fransız hükümetine kabul ettiremedi.

Gavand son derece inat bir adamdı. Bu kez ingiliz Hükümetine gitti, ilk kez olumlu bir cevap aldı: ingiltere, 250.000 Sterlin vermeyi kabul emişti. Bu sonucu alan Gavand, teklifini 20 Temmuz 1868 tarihinde
Bab-ı Ali’ye sundu. Fakat bilinmez hangi sebepten dolayı, Osmanlı Hükümeti red cevabı verdi. Dedik ya, Gavand inatçı biriydi: Ne yaptı etti, 1 Şubat 1869 tarihinde Sultan Abdülaziz'le görüşmeyi başardı. Padişah çok memnun olmuştu. Hükümete ilgilenilmesi talimatı verdi. Projesini Bab-ı Ali’ye yeniden sunan Henri Gavand, Maliye Nazırı Sadık Paşa'nın ve Nafia Nazırı Edhem Paşa’nın desteğini de alarak projesini kabul ettirdi. Ve 10 Haziran 1869 tarihli bir fermanla tünelin imtiyazını aldı. Sultan Abdülaziz'in mührünü taşıyan fermanda (günümüz Türkçesiyle) şöyle deniyordu:
"...Galata tarafı İstanbul’un ticari muamelelerine mahsus bir yer olduğundan çevresindeki mevkiler arasında mevcut yol ve sokakların sayemde tanzim edilip genişletilmesi ve nakliyat ile geliş gidişin kolaylaştırılıp çabuklaştırılması için Galata'dan Beyoğlu'na öyle bir yer altı yolunun inşası halkça ve ticaretçe istenen kolaylığı vücuda getireceği cihetle ve imtiyaz müddeti bu fermanımdan itibaren ancak kırk iki yıl olmak üzere bu tünelin açılmasıyla demiryolunun yapılması ve bunun hasılatından devlet hazinesine yüzde bir buçuk resim (vergi) verilmesi ve müteahhidinin devletimden hiçbir suretle hiçbir türlü zarar ve ziyan iddiasına selahiyeti olmaması esas şartlarını ve teferruatını anlatacak şekilde tanzim olunan mukavele ve şartname Devlet Şurası umumi heyetinde de okunup incelenerek, mucibince istenilen ruhsatın verilmesi münasip ve doğru görüldüğünden, mesele tarafıma arz edilerek izin istendikte yazılı olduğu şekilde yapılması irademe uyduğundan, şahane emrim çıkmış... olduğundan, evvelce anılan şartlar ve tayin edilen imtiyaz müddeti ile adı geçen tünelin kazılmasına ve yolun inşasına ait ruhsatı ihtiva eden Divan-ı Hümayun'umdan bu emir çıkıp ve hükmü belirtilen mukavele ve şartnamenin eksiksiz yerine getirilmesine bağlı olmak üzere adı geçene verildi.
Bin ikiyüz seksenaltı yılı Safer ayının yirmidokuzuncu günü yazıldı.

Artık iş, inşaat Mühendisi Henri Gavand'ın, Pera-Galata arasında "taht-el arz (yer altı) bir demiryolu inşa etmesine gelmişti. Ve 30 Haziran 1871'de, 573 metre uzunluğundaki tünelin inşasına başlandı. Mühendislerin arasında Süleyman Bey isimli bir Türk mühendis de vardı.
Kazı araçları olmadığından yüzlerce işçi çalıştı. Kazıdan çıkarılan toprak tünelin Pera uçunda Tepebaşı Bahçesinin arazisi ile Büyükparmakkapı'dakı Tel Sokağı'na Galata tarafındaysa Karaköy Meydanına yığıldı. İnşaat 1874 yılının Aralık ayında tamamlandı ve Kurban Bayramının ilk günü (14 Ocak 1875) resmen açıldı. 15 Ocak'ta da yolcu taşımaya başladı. Vagonlar iki buhar makinesiyle hareket ediyordu. İstanbul Fener doğumlu (1906) yazar Haris Spataris, ilk vagonları şöyle anlatıyor:
"Bu vagonların pencereleri yoktu, üstleri tamamen acıktı (kapalı yerde dolaştıklarına göre yağmurdan ıslanılmazdı) ve etrafı demir parmaklıklarla çevriliydi. Aydınlatma petrol lambalarıyla yapılıyordu. Tren bu vagonlarla hareket edip tünele girer girmez insanın üzerinden nemli ve soğuk bir rüzgar eserdi; petrol lambalarının titrek ışığı da cehenneme gidiyormuşuz izlenimi verirdi."
Yılda ortalama-50.000 altın lira gelir sağlayan Tünel işletmesi 1911'de ingilizlerden Osmanlılara geçti. Bu iş için 165.000 Osmanlı altını sermayeli ve her biri 5 lira değerinde olan 33.000 hisseli Osmanlı Tünel Anonim Şirketi kuruldu. Cumhuriyet döneminde ise İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğü'ne devredildi (1938).
Tünel, dünyanın en eski üçüncü metrosudur. ilki Londra'da (1863), ikincisi New York'da (1868) inşa edilmişti. Yeni metrolar yapmak için yaklaşık 150 sene uyumuş olmamız anlaşılır şey değil!
Ve bir ayrıntı: Tünelinin açıldığı günlerde, halk yeraltında yolculuk yapmaya çekinmiş, “Şeyhülislam yerin altından yılan çıyan geçer, ademoğlunun geçmesi caiz değildir diye fetva vermiş" söylentisi çıkarılmış, bu yüzden şirket bir süre hayvan ve araba taşımak zorunda kalmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder