Sayfalar

31 Ağustos 2010 Salı

Aşıklı Höyük, Aksaray

 Aşıklı Höyük, Aksaray
 Aşıklı Höyük Kızılkaya Köyü’nde, köyün 1km. kadar güneyinde Melendiz Irmağı kıyısında yer almaktadır. Aksaray’ın 25 km güneydoğusundadır. 
Aksaray’da Ihlara Vadi yerleşiminin bir uzantısı olan Aşıklı Höyük’te yapılan arkeolojik çalışmalar Kapadokya Bölgesi’nin kerpiçten yapılmış ilk mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Yerleşik yaşamın en güzel ve en karmaşık mimari örnekleri olan bu evlerin duvar ve tabanlarında sarı, pembe kil duvar sıvaları kullanılmıştır.
Ölülerini evlerinin tabanlarına hocker tarzında, yani dizleri karınlarına çekik olarak gömmüşlerdir.

Burada l989 yılından beri Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim üyeleri,öğrencileri tarafından arkeolojik kurtarma kazıları yapılmaktadır. Çünkü Mamasın Baraj gölünün su seviyesi yükseltildiğinde Aşıklı Höyüğün kısmen batı ve kuzey yamaçları su altında kalacaktır. Aksaray Kapadokya’ sında volkanik tüflü bir arazi içinde yer alan Aşıklı’da ilk yerleşmeler M.Ö.8 binyılda (günümüzden onbinyıl önce) başlamıştır. Aşıklı Höyük Anadolu ve Yakındoğu’da Akeramik Neolitik dönem’e ait en eski "ilk köy yerleşimlerini" sergileyen en önemli ören yerlerinden biridir. Burada bulunan kültürün benzeri ise henüz bulunamamıştır. Aşıklı orta büyüklükte bir höyüktür.

Höyükte yukarıdan aşağıya, 2. kültür tabakası ve ona ait alt evrelerdeki köy yerleşmeleri gün ışığına çıkarılmış, yaşayan insanlar konutlarını kerpiçten yapmışlardır. Konutlar genelde dar geçitlerle birbirlerinden ayrılan mahallelerden oluşmaktadır. Bazı konutlar tek,bazıları da 2-3 odalıdır. Odalardan birbirine geçilmesini sağlayan kapı aralıkları vardır. Ancak konutlardan geçit ve avlulara çıkışı sağlayan kapılar yoktur. Konutlara damdan taşınabilir bir merdiven yardımıyla girilmektedir. Konutlar dörtgen kare,yamuk planlıdır. Bazen bir duvarları dışbükeydir. Genelde tabanları ve duvarları çamurla sıvalıdır. Birçoğunda çakıl taşı döşeli,üstleri kerpiç sıvalı ocak yerleri vardır. Ayrıca çöplerini belirli geniş alanlara atmışlar,sonra da bunları yakmışlardır. Yerleşme belirli adeta kentsel bir dokuyu anımsatan bir düzende planlanmıştır. Güneyde geniş çakıllı bir yol yerleşmeyi ikiye ayırır. Çakıllı yolun güneybatısında tabanları ve duvarları aşıboyalı bir tapınak ve müştemilatı ile sundurmalı büyük bir bina yer alır. Sundurmalı binanın kuzey duvarı en eski "sandık duvar" sisteminde yapılmıştır. Doğuda ise yerleşmeyi sınırlayan kıvrımlı,taştan,anıtsal bir çevre duvarının bir kısmı gün ışığına çıkarılmıştır. Çevre duvarına da çakıllı bir yoldan gelinmektedir. Köye giriş buradan olmalıdır. Çevre duvarının iç kısmındaki konutlar ise genelde taş temellidir. Bazılarının duvarları ise taşla kerpiçin birlikte örülmesi ile yapılmıştır.

Aşıklı insanları günümüzden on bin yıl önce, zaman zaman ölülerini konutlarının altına açtıkları çukurlara gömmüşlerdir. Aşıklı’da yaşayan insanlar ilk kez burada çeşitli buğday,arpa ve mercimekgillerin tarımını yapmışlardır. Ancak en yoğun uğraşları avcılıktır. O zamanlar Melendiz Vadisinde bulunan yabani koyun, keçi, domuz, sığır, geyik, tavşan, kuş gibi hayvanları yoğun bir şekilde avlamışlar,bunların etini yemişler,derisinden ve kemiğinden yararlanmışlardır. Obsidien denen doğal camdan, hayvan kemiğinden ve taştan aletlerin çoğu bu insanların deri işlediklerini, bu hayvanları avladıklarını göstermektedir. Aletlerin çoğu obsidienden yapılmıştır. Obsidieni Kömürcü, Nenezi, Kayırlı gibi çevredeki volkanik patlamalarla oluşan yataklardan getirerek aletlerini yapmışlardır. En çok bulunan aletler obsidienden kazıyıcılar,rendeler ve kemikten delicilerdir. En eski beyin ameliyatı (trepenation) Aşıklı’da genç bir kadın kafatasında saptanmıştır. Ayrıca bir başka kadın çene kemiğinde de ilk otopsi izleri bulunmuştur. Bazı iskeletlerin boyunlarında rastlanan kolye boncukları arasında doğal,tavlanmış bakırdan yapılmış olanlar vardır. Bu Aşıklı’da yaşayanların bu kadar eski bir zamanda bakırı işlemeyi bildiğini göstermesi yönünden önemlidir.


Aşıklı Höyük’te araştırma yapan Prof. U. Esin’e göre yerleşim yerindeki mahallelerin sıklığı, yapıların çokluğu Akeramik Neolitik evre için sanıldığından daha yoğun bir nüfusun varlığını göstermektedir.

Höyük’te ele geçen yüz bine yakın obsidiyenden yapılmış çeşitli aletlerin Anadolu’da benzerleri yoktur. Taştan çok iyi bir şekilde işlenmiş yassı baltalar, kemikten bızlar,keskiler, bakır, akik ve çeşitli taşlardan yapılmış süs eşyalarının yanı sıra az pişmiş kilden figürinler de ele geçmiştir. Aşıklı Höyük araştırmacıları, bu Höyük’te ele geçen bir iskelete dayanarak dünyada bilinen en eski beyin ameliyatının (trepanasyon) 20-25 yaşlarındaki bir kadına uygulandığını belirtmektedirler 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder