Sayfalar

30 Haziran 2011 Perşembe

NİOBE, İZMİR

"Niobe'nin çocuklarının Apollo ve Artemis tarafından öldürülüşü" 
 (M.S. 1. yüzyıl Roma İmparatorluğu kabartması)

Niobe (English)

1772 painting by Pierre-Charles Jombert
 "Niobe'nin çocuklarının Apollo ve Artemis tarafından öldürülüşü" 
(Pierre Charles Jombert - 1772)
Niobe (Νιόβη) was a daughter of Tantalus and of either Dione, Eurythemista or Euryanassa, and the sister of Pelops and Broteas, all of whom figure in Greek mythology.

Niobe Hakkındaki Bilgiler

"Niobe'nin çocuklarının Apollo ve Artemis tarafından öldürülüşü"
(Anicet Charles Gabriel Lemonnier - 1770)
Anadolulu Niobe, Thebes kralı Amphion ile evlendi ve trajik yazgısı hakkında günümüze ulaşan bilgiler eski Yunan mitolojisi yolu ile oldu. Niobe aynı zamanda, hakkındaki bilgiler yine efsanelerle karışık olan Pelops'un kızkardeşidir.

Yurdu Lidya uygarlığının doğduğu bölge olduğundan, bazı kaynaklar Tantalus, Pelops ve Niobe'yi Lidyalı kabul etmek için sağlam bir zemin bulunduğu sonucuna varmışlardır.

Yunan mitolojisine göre Niobe'nin yedi kızı ve yedi oğlu oldu, çocuklarının sayısından dolayı tanrılara böbürlendiği için, oğulları Apollo, kızları Artemis tarafından öldürüldü. Evlat acısı ile yurduna dönen Niobe'nin, Spil Dağı'nda taş kesildiği ve günümüzde "Ağlayan Kaya" olarak bilinen taş oluşumuna dönüştüğü rivayet edilir. Ağlayan Kaya, uluslararası kaynaklar da dahil olmak üzere literatürde bazen "Taş Suret" olarak da anılır. Bazı kaynaklarda ise, aynı dağdaki Hitit Kybele heykeli ile karıştırılmiştır. Niobe'nin kayası Manisa'nın önemli ziyaret yerlerinden biridir.

Niobe Nerededir?

"Niobe çocukları için yas tutarken"
(Abraham Bloemaert - 1591)
Niobe, "Frigyalı", hatta "Frigya Kralı" olarak anılan, ancak Frigya ülkesinin en batı ucunda, günümüzde İzmir-Manisa arasındaki Spil Dağı ve Yamanlar Dağı çevresinde, dağ ile aynı adı taşıyan, ancak günümüze çok az izi erişmiş Sipylus kenti merkezli olarak hüküm sürmüş yerel bey Tantalus'un ve eşi Dione'nin kızıdır.

Niobe Kimdir?

Manisa Spil Dağı'ndaki "Ağlayan Kaya" Niobe'nin öyküsü ile özdeşleşmiştir.
NİOBE, babası Tantalos' un kralı olduğu Sipylos Dağının eteklerindeki Tantalis kentinde doğdu. Tanrıça Leto ile birlikte büyüdü, onunla arkadaşlık etti. Efsaneye göre NİOBE, Thebai krali Amphion ile evlendi ve ondan altısı kız, altısı erkek on iki çocuğu oldu. Bir gün Leto'yu küçümsedi. Thebai halkına kendisine tapmalarını buyurdu. Leto' nun sadece iki çocuğunun (Artemis, Apollon) olduğunu söyleyerek kendisini Leto' dan üstün gördü. Gökyüzünde bu sözler Leto tarafından duyuldu ve kızgın Leto çocukları Artemis ve Apaollon’a NİOBE’nin çocuklarını öldürmelerini söyledi.

Apollon oklarıyla NİOBE' nin altı erkek çocuğunu, Artemis ise yine oklarıyla kalan altı kız çocuğunu öldürdü. NİOBE yaslar içinde gencecik gövdelerin yanına çöktü ve öylece kalakaldı. Gözlerinden oluk oluk yaşlar geliyordu. Etrafta kimse kalmadığından çocuklarını gömemedi. On gün devamlı ağladı. On gün sonra Zeus tüm ölüleri taşa çevirdi. İşte o gün acıktığı aklına geldi talihsiz NİOBE' nin. On gündür hiçbir şey yememiş, hep ağlamıştı. Zeus, NİOBE’ yi acılarını yüreğinde sindirsin diye Akheloos Irmağının kıyısında Sipylos Dağında, taşa çevirdi. Bugün, Sipil Dağı' nın eteklerinde Ağlayan Kaya ya da diğer adıyla NİOBE Kayası olarak bilinen kayanın Homeros’un sözünü ettiği Zeus’ un taşa dönüştürdüğü NİOBE’ yi temsil ettiğine inanılır.


NİOBE’ nin öyküyü Homeros anlatıyor:

Tantalos İşkencesi

 Gioacchino Assereto tarafından yapılmış Tantalos Yağlı Boya Resmi
M.Ö. 600 yıllarında yaşadığı ileri sürülen TANTALOS mitolojiye göre Tanrı Zeus ile ölümlü Pluton'un oğludur. Sipylos Dağında egemenliğini sürdürür görkemli kral TANTALOS. İzmir’ li olan kral TANTALOS, Symnrna'dan Magnesia' ya (Manisa) doğru uzanan Sipylos dağında Frigya halkı ile birlikte yaşar ve batı Anadolu' ya yayılmış devletini yönetirdi. Baştan başa bağlık-bahçelik olan spilios dağı aynı zamanda zengin madenlerin bulunduğu efsanevi bir yerdi. Atlas'ın kızı Dione ile evlenmişti. Paktolos ırmağının kızı Eurnassa da onun karısı idi. TANTALOS’ un daha sonra Yunanistan' a giderek Paleppones yarımadasına ismini verecek ve olimpiyat oyunlarını kuracak olan "Pelops" isimli bir oğlu ile Manisa'da ağlayan kaya haline gelecek olan "Niobe" isimli iki çocuğu vardı.
Ve, tanrıların sofrasına oturabilen tek insan idi TANTALOS. Tanrılar onu kendilerine sofra arkadaşı yapmışlardı. Ne var ki, bu zenginliği dillere destan kral ölümlüdür. Tanrılar katında ağırlansa da, tanrılarla aynı sofraya otursa da, bir ölümlüdür bu yüce kral. Ölümlü olmasına karşın ölümsüzlerin yanında yaşaması, onda ölümsüz olma isteği uyandırmaktadır. Tanrılarda ölümsüz olmak isteyen TANTALOS’ a kızmaktadırlar.


TANTALOS Anadolu Tanrıçası Kibele' ye inandığı için Hellen tanrılarını küçük görerek onların kudretlerini sınamaya kalkmış.

Zeus'un Oğlu Kral Tantalos Kimdir?

Zeus'un oğlu kral Tantalos tanrılarla sofraya oturabilen tek ölümlü imiş. Tanrıları sofrasına buyur edermiş. Bu durumdan öğle böbürlenmiş ki kendini tanrılardan üstün görmeye başlamış. Tanrıları insan eti yiyen yamyam durumuna düşürmek için öz oğlu Pelops'u kurban edip, sofraya sunmuş. Ama tanrılar, önlerinde duranın insan eti olduğunu anlayıp, el sürmeden masadan kalkmışlar. Kral Tantalos'u da cehenneme göndermişler. Tantalos, diz boyu berrak sularda durur, susayıp eğildiğinde sular toprağın içine çekiliverirmiş, acıkırmış ama başının üzerinde duran güzel meyvelerle dolu dallar elini uzattığında yükseklere çıkarmış.

Suyun ve yiyeceğin bolluğu içinde aç ve susuz kıvranıp dururmuş Tantalos. Bu işkencenin adı da buradan kalmış.

Tantalos, İzmir

İzmir Yamanlar Dağı zirvesi yakınında bulunan ve 
Tantalus ile ilgili anlatılarla ilişkilendirilerek 
bazen adıyla anılan Karagöl (Tantalus Gölü)
Tantalos Batı Anadolu'da bir Lydia kralı, Pelops ve Niobe'nin babasıdır. Eski Yunan mitolojisine göre Zeus ile Plüton'nun oğludur.
Spil Dağı'nda (Manisa) hüküm sürüyordu. Atlas'ın kızı Dione ile evlenmişti. Bir rivayete göre Paktolos ırmağının kızı Eurnassa da onun karısı idi. Efsaneye göre, tanrıların hoşgörüsünü kötüye kullandı ve müthiş bir azaba çarptırılır.
Pindaros'a göre kendisini Olympos'a davet eden tanrılardan nektar ve ambrosia çalar, tanrılar ona iade-i ziyarette bulundukları zaman onlara, yemek için önlerine oğlu Pelops'un etini koyduğu yalanını söyler.

Tepekule Höyüğü (Bayraklı), İzmir

Tepekule Höyüğü (Bayraklı), İzmir
Kentin başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak bilinen ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğuna pek şüphe bulunmamaktadır. Burasının kuruluş yeri olarak seçilmesi, dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma kolaylığı sağlamasındandır. Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar ticari aktivite de belirleyiciydi. Bir yarımada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı sağladığından, deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu.
Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir'in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar indiğini göstermektedir. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, kentin ızgara planlı, yani birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda olduğu anlaşılmıştır.

Beth - İsrael Sinagogu, İzmir

 Beth - İsrael Sinagogu, İzmir
İzmir il merkezinde, Mithat Paşa Caddesi’nde, Göztepe ile Karantina arasındaki Karataş Mevkii’nde bulunan bu sinagog, Sultan II. Abdülhamit’in izni ile İzmir Valisi eski sadrazam Kamil Paşa tarafından yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl sonunda Karataş semtinde yaşayan Musevilerin dini gereksinimlerini sağlamak amacı ile yapılan bu sinagog İzmir’in en önemli sinagoglarındandır. Sinagog 1950'li yıllarda Gizbar Avraam Rubi tarafından yeniden onarılmış ve bugünkü haline getirilmiştir.


Beth - İsrael Sinagogu'nun İçinden Bir Kare, İzmir
Sinagogun yapımında maddi katkısı olan Nesim Levi aynı zamanda Karataş’ta Bet Levi ve Bet Ester isimli iki küçük sinagog ile Asansör’ün yapımında da yardımları olmuştur. Karataş’taki Bet Levi ve Bet Ester isimli iki küçük sinagogun Yahudi cemaatinin ihtiyacını yeterince karşılayamamasından ötürü yeni bir sinagog yaptırılması için vilayet makamına başvurulmuş ve Nesim Levi’nin bu başvurusu üzerine 14 Şubat 1904’te Sultan II. Abdülhamit’in izni ile yeni sinagogun yapımına başlanmıştır. Yahudi cemaatinin de yardımı ile sinagog 920 m2’lik bir alanda 717 m2’lik sinagogun yapımına 1905 yılında başlanmış ve 1907 yılında da ibadete açılmıştır.

Saint Polycarp Kilisesi, İzmir

Saint Polycarp Kilisesi, İzmir
St. Polycarp Kilisesi M.S. 155 yılında inancından dolayı Romalılar tarafından bugünkü Kadifekale yakınında bulunan stadyumda 86 yaşında şehit edilen St. Polycarp adına yapılmış olup, İzmir'in en eski kilisesidir. Yapımı 1625 yılına kadar uzanmaktadır. Osmanlı imparatoru Sultan Süleyman'ın izni ile inşa edilmiştir.

Roma döneminde  İzmir’in Hıristiyanlığın gelişiminde oynadığı bilinmektedir. İncil'de adı geçen yedi kiliseden biri İzmir'de Necati Bey Bulvarındaki St.Policarp kilisesidir. 

‘Azize Anna ve Çocuk Meryem’adlı fresk
İzmir'in ilk Başpsikoposu St. Polycarp havari ve İncil yazarı St. John'ın ilk müritlerinden biridir. Bölgede Hristiyanlığın yayılması St. Polycarp'ın çabalarıyla gerçekleşmiştir. 23 Şubat 155 yılında inancından dolayı Romalılar tarafından bugünkü Kadifekale yakınında bulunan stadyumda 86 yaşında şehit edilen St. Polycarp adına Osmanlı İmparatoru Sultan Süleyman'ın izni ile Fransa Kralı XIII. Louis’in yardımıyla ile 1625 yılında inşa edilmiştir.  Kilise yapıldığı zaman Fransız Kapusin rahiplerine verilmiştir. 

‘St. Polycarpe’ın Öldürülüşü’ adlı fresk
Kilise kesme taş ve tuğladan bazilika planında yapılmış olup, üç neflidir. Apsid kısmı üç bölümlü olarak dışarıya taşkındır. Kilisenin üzeri kırma çatı ile örtülmüş önüne kesme taştan çan kulesi eklenmiştir.

Kilise ve sonradan binaya eklenmiş olan manastır, 1688 yılında bir deprem geçirmiş ve sonra da yanmıştır. 1690 ve 1691 yıllarında Kilise ve müştemilatı yeniden inşa edilir. 1742 yılında çıkan şiddetli bir yangında ne kiliseye ne de Fransız mahallesine bir zarar gelmez. Böylesine bir yangından kurtulmuş olmak St. Polycarp'ın mucizesine dayandırılır. 1763'te bir başka yangın daha çıkar. Manastır harap olur, kilisede önemli zararlar meydana gelir. 


St. Polycarp Kilisesi, İzmir
1854 ve 1929 yılları arasında  İzmir’de yaşayan Mimar Raymond Charles Pere İzmir St. Polycarpe Kilisesi’nin restorasyonunu üstlenmiş ve bu kilise içinde yer alan freskleri yapmıştır. Bu freskler incelendiğindeyse ilginç bir olayla karşılaşılır: Pere, kendisini ve ailesini, bu fresklerin içine dahil etmiştir. Orta nefin tavanını örten tonozda yer alan, 1895 tarihli ‘St. Polycarpe’ın Şehit Edilişi’ adlı freskte, İzmir’in bu ünlü koruyucu azizinin, Kadifekale’deki Antik Stadyum’da, Romalılar tarafından öldürülmesini resmederken, kendini elleri bağlı ve çaresizlik içinde olan biteni izler şekilde resmetmiştir. Yine kuzey nefinin yan duvarında yer alan ‘Azize Anna ve Çocuk Meryem’ sahnesinde, kızı Marie Pere’yi çocuk Meryem olarak göstermiştir. 
Kilisenin tavan Süslemeleri



Hükümet Konağı, İzmir

Hükümet Konağı, İzmir
1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı Türklerin ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş savaşında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü 9 Eylül l922'de Türk ordusunun İzmir'e gelmesiyle Hükümet Konağına çekilen Türk bayrağı aynı zamanda İzmir'in kurtuluşunu simgeler. Bu nedenle Konak yakın tarihte yandıktan sonra yeniden yaptırılmıştır. Bunun için düzenlenen mimari proje yarışmasında bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümün korunması ön görülmüştür.

28 Haziran 2011 Salı

Kızılçullu (Şirinyer) Kemerleri, Buca, İzmir

Kızılçullu (Şirinyer) Kemerleri, Buca, İzmir
Eski adı Kızılçullu olan ve Şirinyer'de bulunan su kemerleri Meles (Kemer) çayı üzerindedir ve Kadifekalede kurulan kente su getirmek için yapılmıştır. Geç Roma dönemine ait iki sıra halindeki kemerlerin yapımında taş, tuğla ve Roma harcı kullanılmıştır.Bu kemerler Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar tarafından onarım görmüş ve uzun süre kullanılmıştır.
  Kızılçullu (Şirinyer) Kemerleri, Buca, İzmir
Kızılçullu (Paradiso) Mevkiinde bulunan Meles Çayı üzerindeki su kemerleri İzmir’e Aydın yönünden girişte dikkati çekmektedir İzmir Kadifekale ve çevresinde kurulan ilk şehre su taşımak amacı ile MÖ 133-MS395 yıllarında, İmparator Agutus döneminde Romalılar tarafından yaptırılmıştır
 Kızılçullu (Şirinyer) Kemerleri, Buca, İzmir
Gaius Sextillius Pollio Aquaduct’ü olarak da tanınan bu su kemerleri kesme taştan ve tuğladan iki sıra halinde olup, duvarların işlenmesinde Roma harcı kullanılmıştır Harcın içerisine büyük ölçüde yumurta akı katılmıştır Böylece kemerlerin dayanıklılığı sağlanmıştır Kemerler iki sıra halinde üst üste yapılmıştır Ortadaki kemer diğerlerinden daha geniş ve yuvarlaktır İki kenarlarında kesme taştan sel yaranlarla desteklenmiştir Diğer kemerler daha küçük ölçüde olup, hafif sivridirler.

Dönertaş Sebili, İzmir

Anafartalar Caddesi ve 945 sokak kesişiminde konumlanan Dönertaş Sebili, kösesindeki sütunun dönmesinden dolayı bu adı almıştır. 1814 yılında yapılan sebilin banisinin Osmanzade Seyyid İsmail Rahmi Efendi olduğu düşünülmektedir. Yapı, İzmir'in en güzel ve bakılı sebillerindendir.

Dörtgen planlı sebilin üstü kubbeli olup, alaturka kiremit kaplıdır. Her iki sokak cephesinde birer pencere ile 945 sokakta hazneye giriş sağlayan kapı vardır. İki pencere arasında ve köşeye konan, süslü başlıklı, geçmişte dönen yuvarlak mermer sütun cephenin çarpıcı bir ögesidir. Mermer kaplı cephe, bitkisel motifler, manzara ve hat bezemeler ile süslenmiştir.

Kızlarağası Hanı, İzmir

İzmir için önemli yapılardan biri Kızlarağası Hanı'dır. Yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Yapımı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptıran kişinin Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu bilinmektedir. İzmir Liman Kalesi'nin hemen arkasında, 1744 yılında hanın inşasına başlanır ve 1745 yılında tamamlanır. Han, döneminde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bugünkü Yemişçiler ve Halim Ağa Çarşısı ile anılan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokağı'na açılmaktaydı. Günümüzde burası 871 sokaktır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadir eserlerinden olan han, diğer hanlar gibi genelde kare bir forma sahiptir. Binanın içinde dikdörtgen ve geniş bir avlunun ortasında geleneksel olarak bir şadırvan ve havuz bulunması gerekmektedir. Günümüzde böyle bir alan mevcut değildir. Han, hemen her uzun mesafe hanında olduğu gibi iki katlı idi Üst katta galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kısmın sade yaşamının tam tersi görülürdü. Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalışmış, özellikle iç avluya dönük dükkanlarda bu işler yoğun olarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybetmiştir. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelmiştir.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Saat Kulesi, İzmir

 Saat Kulesi, İzmir

1901 yılında Sultan Abdülhamit' in tahta çıkışının 25.yıldönümü nedeniyle ve padişahın emri üzerine, Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır.Son derece zarif görünümüyle Konak Meydanını bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi'ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır. Kulenin saati Alman İmparatoru II.Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir'in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesi'nin altında bulunan odanın dört köşesinde çeşmeler bulunmaktadır.

Kemeraltı Çarşısı, İzmir

Kemeraltı Çarşısı, İzmir
Adı Nereden geliyor?
İpek Yolu'nun batı ucundaki ticaret merkezi İzmir'de liman, Hisar Camii'nin bulunduğu bölgeye kadar gelirdi. Limanın ağzında ise, 12. yy'da Bizanslılar tarafından kurulan İzmir Liman Kalesi bulunmaktaydı. Kale tarafından korunan limanın sağ kıyısında ise Frenk tüccarlarının dükkanları ve limanın iç kısmında da kervansaraylar bulunurdu. İpek Yolu'nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir'e getirilen mallar bu hanlara indirilir, Ceneviz tüccarları aracılığı ile de limandan gemilere yüklenerek ihraç edilirdi. İşte bu bölgede kurulu; birçok tarihi mekanı kucaklayan İzmir'in ünlü Kemeraltı Çarşısı'nın oluşumu da oldukça ilginç olaylara dayanıyor. Tarihte bir iç liman olan Kemeraltı bölgesini, kaleyi almak için Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlılar çeşitli saldırılar düzenlemişler, ancak başarılı olamamışlardır. İzmir Liman Kalesi'ni düşürmek, 1402 yılında, iç limanı taşlarla doldurarak kaleyi savunmasız bırakan Timurlenk'e nasip olmuştur. Timur'un askerleri, Kadifekale sırtlarından sürükleyip getirdikleri taşlarla limanı doldurmuşlar, böylece sonradan Kemeraltı denilen yerleşim bölgesi oluşmuştur. Zaman içinde bu bölgede yerleşim gelişmiş, hanlar, hamamlar, camiler, kiliseler, havralar, şadırvanlar inşa edilmiştir. Bölge, bir ticaret merkezi olarak gelişmiştir. Kemeraltı Çarşısı'nda halen tarihten süzülüp bozulmadan günümüze kadar gelen bir düzen ve yapı vardır. Tarihi mekanları görülmeye değerdir. Kaynaklar, çarşının ismini; ana caddeyi boydan boya aralıklarla süsleyen 'arasta' adı verilen kemerlerden aldığını bildiriyor.
Kemeraltı Çarşısı, İzmir
Kemeraltı Çarşısının geçen yüzyıllarda başlangıcını oluşturan Anafartalar Caddesi, Mezarlıkbaşı semtinden itibaren deniz cephesini içine alan bir kavis çizerek Konak alanına ulaşır. Sözü edilen bu kavsin oluşmasındaki neden, caddenin geçen yüzyıllardaki iç limanın etrafında yer almış olmasından kaynaklanmaktadır. Liman, ağzına doğru doldukça yeni yerleşim ve ticaret sahaları açılmış ve buraları yeni binalarla değerlendirilmiştir.
 Kemeraltı Çarşısı, İzmir
1592 yılında kale kapısı önüne Hisar Camii inşa edilmiştir. 1650-1670 yılları arasında limanın bir bölümü doldurularak bir Çarşı kurulmuştur. 1744 yılında da Kızlarağası Hanı inşa edilmiştir. Daha sonraları, Hisar'ın iç limanın ön tarafı doldurulmak suretiyle rıhtım inşa edilmiş ve sahile bugünkü şekil verilmiştir.

Kemeraltı Çarşısı, Mezarlıkbaşı semtinden Konak'a kadar,yukarıda sözü edilen bölgenin etrafında şekillenmiştir. İlk yapıldığı yıllarda çarşı, kısmen tonozlu, kiremit örtülü yan sokakları ve arastalarıyla bir kapalı çarşı görünümündeydi. Yakın yıllara kadar, Şadırvanaltı Camiinden Havra Sokağına kadar devam eden sokakların üstü örtülü durumunu korumaktaydı. Çarşı, Kemeraltı adını bu bölümünün üstünün kapalı olması özelliğinden almıştır.
 Kemeraltı Çarşısı, İzmir
Çarşıya dik olarak açılan bugünkü küçük sokakların bir bölümünün üstü, beşik tonozlarla örtülü bulunuyordu. Bunlara da açılan diğer ara sokaklarla birlikte arastalar oluşmaktaydı. Çarşı içinde pek çok han bulunuyordu.

Geçen yüzyılda, eski liman sınırını teşkil eden Anafartalar Caddesi-Gazi Bulvarı kavsinin iç kısmında kalan ve eski hanların, bedestenin yoğun bir şekilde yer aldığı bölge, daha çok yerli halka orta ve düşük gelirli ailelere hitap eden ticari kullanışlara ve el sanatı aktivitelerine ayrılmıştı. Demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar, saman pazarı gibi adlar taşıyan ve gerçekten de bu aktiviteleri barındıran sokaklar, bir anlamda çeşitli iş kollarının fiziki mekanda gruplanmaları olayını yansıtmaktadır.

Günümüzde de Kemeraltı Çarşısı İzmir'in en önemli alış-veriş merkezidir. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile her türlü alış-verişe hitap edebilen bir site görünümündedir.

Bu çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünleri, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkündür.
 Kemeraltı Çarşısı, İzmir

Agora, İzmir

Agora, İzmir
İzmir'in Namazgah semtinde bulunan Agora, mevcut görünümüyle Roma dönemine aittir. Agora antik dönemlerde politik toplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir. İzmir Agora'sı yalnız alışveriş için bir Pazar yeri değil, ticari olmaktan çok, bir devlet agorası görünümündedir.
 Agora, İzmir
İzmir M.S.178'de depremle yerle bir olunca, İmparator Marcus Aurelius'un özenli çalışmalarıyla bugünkü agora yeniden inşa edilmiştir.
 Agora, İzmir
Günümüze kadar aralıklarla yapılan kazılarda büyük bir bölümü açığa çıkarılan İzmir Agora'sının dikdörtgen formda, ortada geniş bir avlu etrafında sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş, üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır. Bugün İzmir Arkeoloji Müzesi'nde teşhir edilen Poseidon-Demeter ve Artemis'ten oluşan kabartma grubu Kuzey Kapısı'nda bulunmuştur.
 Agora, İzmir

Kadifekale, İzmir

Kadifekale, İzmir
M.Ö. 541'de Pers kralı Krüs'ün, Lidya kralı Krezüs'ü yenmesi ile başlayan Pers egemenliği İskender'in M.Ö.334'de Ege kıyılarına çıkışına kadar tüm İyon yerleşimlerinde devam etmiştir. İskender'in Anadolu'ya çıkışı ve Pers egemenliğine son vermesi üzerine bölgede Helenistik dönem başlar. (M.Ö. 334-133) Helenler beraberlerinde kendi şehircilik anlayışlarına uygun şehirleşme projeleriyle gelirler. Helenlerin istediği, Efes, Bergama, Rodos, İskenderiye gibi zamanın ticarette ve liman işletmesinde ileri gitmiş şehirleri ile boy ölçüşebilecek bir şehirdir. Böylece bir şehrin eski İzmir'de kurulması hem konum ile hem de alanın küçüklüğü nedeniyle imkansızdı. Bunun üzerine İskender, bugün Kadifekale olarak bilinen Pagos tepesi ve eteklerine yeni şehri kurmayı düşünür. Bu yeni İzmir'in kuruluşunda İskender'in Pagos Tepesinde gördüğü rüyanın yorumuna dayanmak yerine, dönemin deniz ve karada gelişen ticari potansiyelinin gelişmesinin dayattığı zorunluluk nedeniyle burada kurulmuş olduğuna inanmak, günümüz için çok daha bilimsel bir yaklaşımdır. İskender'in ölümünden sonra generalleri arasında ortaya çıkan çekişme nedeniyle proje bir süre sürüncemede kalır. Nihayet, rakibi general Antiganos'u M.Ö.302'de öldüren Lysimachos yeni İzmir'in kuruluşunu gerçekleştirir. Şehri Pagos tepesi ile İç Limana bakan yamaçlarda kurmaya başlar. Böylece 400 yıl önce Lidyalıların istilası ile yurtlarından edilen Meles Çayı etrafında küçük köysel yerleşimlerde yaşayan Homeros'un hemşehrisi İzmirliler, İzmir'e gelip yerleştiler.
 Kadifekale

26 Haziran 2011 Pazar

Çomaklı Baba, Erbaa, Tokat

Aşağı Çandır Köyü'ndendir. 
Adı Seyyid Salim olarak bilinir. 
Çok sert olduğu, etrafındaki ağaçlardan bir dal bile kesilmesine razı olmadığı söylenir. 
Anlatıldığına göre; kadının birisi oradaki ağaçlardan topladığı odunlarla ekmek pişirmiş, ertesi gün ekmekleri tekkede bulmuş. 

Behrullah Efendi, Erbaa, Tokat

Son devir Anadolu velilerinden. Aslen ve neslen Koçak (Eksel) kasabasındadır. R.1254/M.1838'de doğdu, R.1334/M.1918'de 80 yaşındayken vefat etti. Halk kısaca "Hazret Baba" diye tanır. 
Babası Ali efendidir. İlk tahsilini Tokat'ta yaptı. 
Tokat'taki tahsili sırasında kendilerine misafir olan bir zatın tavsiyesi ile tahsiline İstanbul'da devam etmeye karar verdi. 
Bu sıralarda İstanbul'da talebe okutmakta olan Yanyalı İsmet Efendi, talebelerine sık sık Anadoludan bir erin geleceğini, vazifesinin esasında o eri yetiştirmek olduğunu söylerdi.
İsmet Efendi, büyük alim Mevlana Bağdadi Hazretlerinin halifesi Mekkeli Abdullah bin Mücavir Hazretlerinin halifesidir.

Arap Dede, Erbaa, Tokat

Sokutaş köyü merkezinde medfundur. 
Yağmur duası için gidilir.
Ali Er'in babası Ellez, burayı parmaklık içine aldıysa da yıkıldığı söylenir.

Ali Osman Efendi, Erbaa, Tokat

Son devir Anadolu velilerindendir. 
Aslen Ballıbağ (Holay) köyündendir. 
1877 yılında doğdu, 1942 yılında 63 yaşında vefat etti. Eksel şeyhi olan Behrullah Efendi'nin huzurunda kemale geldi. 
Saat tamirciliği ile uğraşırdı. 

Akıncı Evliya, Erbaa, Tokat

Karayaka kasabası Yukarı mahallede bulunur. 
Üst tarafta bulunan kalenin fethi sırasında şehit düştüğü söylenir. 
Üzeri bir çatı ile örtülerek muhafaza altına alınmıştır. 

Aydın Baba, Erbaa, Tokat

Aydınsofu köyü Yığmacı mevkiinde medfundur. 
Üzeri bir bina ile örtülmüştür. 
Horasan erenlerinden olduğu söylenir. 

Demirtaş Tekkesi, Erbaa, Tokat

Demirtaş Köyü civarındadır. Horasan erenlerinden olduğu söylenir. "Demrevü" denilen, ekzamaya benzer bir çeşit deri hastalığı için ziyaret edilir. Bunun için "Demrevü Tekkesi"de denir. Yatırın bulunduğu yerden alınan toprak (cöher), çamur yapılarak derinin hastalıklı kısmına bir merhem gibi sürülür.

Cieydoğan Baba , Erbaa, Tokat

Evyaba Köyü'nde, köyün üst tarafındaki mezarlıkta bulunur. 
Hoca Ahmet Yesevi'ye bağlı ve Melik Ahmet Danişment Gazi'nin akrabası olduğu söylenir. 
Bir bina ile üstü örtülmüş olup yanında dört kabir daha vardır.

Kocapelit Tekkesi, Erbaa, Tokat

Madenli köyü Eriklik mevkiinde bulunur.
Etrafındaki ağaçların kesilmesine razı olmadığı söylenir. 
Anlatıldığına göre; Efendi dede buradan evine odun götürünce hastalanmış, kendisine rüyasında 40 gün sabah namazını bu tekkede kılarsa kurtulacağı söylenmiş.
Denildiği gibi yapmış ve kurtulmuş.

Er Baba , Erbaa, Tokat

Evyaba Köyü merkezinde bulunur. 
Adının Mustafa Nurettin olduğu söylenir. 
Hatta köyün adının "Er Baba"dan Evyaba şekline dönüştüğü söylenir. 

Keseğen Baba , Erbaa, Tokat

Adının Keseğin-i Hüseyin olduğu, Horasan erenlerinden hatta Keçeci Baba'nın kardeşi olduğu söylenir. 
Canbolat köyünde, kesen yazısında bir ağaçlık içerisindedir. 
Yanında gür bir kaynak suyu vardı. 
Kabrin üzeri ahşap bir bina ile örtülmüş. 

Küdler Tekkesi, Erbaa, Tokat

Küplüce (Gemre) köyünde mezarlığın ortasındadır. 
Horasan'dan gelen askerlerden olduğu ve burada şehit düştüğü söylenir. 

Kurt Baba, Erbaa, Tokat

Koçak ile Değirmenli kasabaları arasındaki Kara Tepe mevkiinde yüksek bir tepecik üzerinde yatar. Horasan erenlerinden olduğu söylenir. Niyete göre her hastalık için ziyaret edilebilir.

Arap Baba , Erbaa, Tokat

Koçak kasabası Torunoğlu mezarlığında medfundur. 
Hangi kabir olduğu bilinmiyor, ancak yol yapımı sırasında dozerler, belli bir yeri sökememişler. 
Horasan erenlerinden olduğu söylenir.

Ayak Bastı , Erbaa, Tokat

Kozlu bucağına bağlı Sokutaş'la Keçeci köyleri arasındaki bu türbe, çocuğu yüremeyenler ve hayvanı durmayanlar tarafından ziyaret edilir.

Ali Çelebi, Erbaa, Tokat

Karayaka kasabası Orta Mahallede bulunur. 
Horasan'dan gelen askerlerden olduğu söylenir. 
Genellikle ağlayan çocuklar götürüldüğünden "Çığlık Tekkesi" diye de bilinir.

Aile İçi İlişkilerde En Çok Yaşanan 7 Kavga Nedeni

Endişelenmeyin, en mutlu çiftler bile kavga ediyor. Çiftlerin en sık kavga ettiği nedenleri ve çözümlerini bilirseniz, önleminizi alıp "ufak sıyrıklarla" atlatabilirsiniz.

Bazen sevgilinizle öyle saçma konularda kavga edersiniz ki, ileride geriye dönüp baktığınızda pişmanlık duyarsınız. Küçük ya da büyük bütün tartışmalar ilişkinizin gidişatını belirleyebilir. İşe iyi tarafından bakalım; bu şekilde birbirinizi daha iyi tanırsınız ve belki yıllarınızı yanlış biriyle harcamadan uzaklaşırsınız.
İşte ilişkilerde en çok yaşanan yedi kavganın sebebi ve çareleri...

Ne Alacağınızı Bilerek Alışverişe Çıkın!

Mobilya seçmeye giderken, ne istediğinize karar vermiş olun. Ne tarz bir dolap veya koltuk aradığınızı bilirseniz, hem zamandan tasarruf edersiniz, hem sadece beğendiğiniz için yanlış bir seçim yapmaktan kaçınmış olursunuz.

Önce Yapılacaklar!

Evde yapılması gereken elektrikle veya suyla ilgili işler varsa, önce bu konuda karar vermeli ve mobilyalar gelmeden bu hazırlığı bitirmelisiniz. Sonra, yerlerinden hareket ettirmek zorunda kalabilirsiniz ve size çok zahmetli olur. Mutfak ve banyoda gerekli olacak priz yerleri gibi ayrıntıların kararını daha önceden verip, hazırlatın.

Dosya Hazırlayın!

Sevdiğiniz renkleri, beğendiğiniz modelleri, beğendiğiniz dokuyu firmaların kalaloglarında, dekorasyon dergilerinde iyice inceleyin. Sonra bunları bir dosyada toplayın. Bu dosya size kılavuzluk edecektir. Körü körüne bir mağazaya girmemiş olursunuz. Bakacağınız modele bilinçli bir şekilde bakma imkanı bulursunuz.

Eşyanız Az Olsun!

Yeni evin heyecanıyla her beğendiğinizi almayın. Az ve kullanışlı eşyalara sahip olmak, size yaşam alanlarında özgürlük tanıyacaktır. Odalarınızı eşyalara, mobilyalara, dolaplara boğmayın. Evin içerisinde rahat hareket edebileceğiniz alanlar bırakın.
Unutmayın ki, lüzumlı eşyalar size hizmet eder, gereğinden fazla eşyalara ise siz hizmet edersiniz.

Mimari Yapı

Mobilya almaya çıktığınızda sizi cezp edecek ve hemen almak isteyeceğiniz pek çok ürünle karşılaşabilirsiniz. Ancak bu mobilyaların, evinizin mimari yapısıyla uyum sağlaması gerekir. Her odanın ölçüsünü alın. Kirişleri, cam ve kapıları da işaretleyin. Alacağınız mobilyalar odanıza uymayabilir. Belki pencereye denk gelir; pencere açılmaz. Belki de kirişlere... 

Stilinizi Belirleyin!

Artık iki kişilik bir hayat için evinizi döşeyeceksiniz. Eşinizle farklı zevklere sahip olabilirsiniz. İçinde birlikte yaşamaktan keyif alacağınız bir dekorasyon stilini belirleyin ve tüm dekorasyonu bu detay üzerinden oluşturun.

Kiraz'ın Saplarını Sakın Atmayın!


Kiraz ağacının tıbbi bakımından en etkili ve önemli bölümü meyve saplarıdır. Kirazın ve hatta vişnenin (Cerasus vulgaris) meyveleri yenilirken sapları atılmayıp gölge ve havadar bir yerde kurutulursa; böbrekleri ve idrar yollarını temizler, İçerdiği bazı mineraller nedeniyle bedenin su dengesini düzenler, bedeni güçlendirici toniktir.

Böbreklerin Dostu Kiraz

İdrar söktürücü özelliğiyle böbreklerin dostu olan kiraz vücudu zehirli maddelerden temizliyor. Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde de kullanılıyor. Ayrıca yapısında bulunan kinik asit ile böbreklerin taş ve kum yapmasını önlediği ve varsa zamanla döktüğü, ayrıca safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olduğu biliniyor.

Kiraz'ın Memleketi

Gülgiller ailesinden olup Latince ismi 'Cerasus avium' olan kirazın anavatanı Kuzey Anadolu ve Güney Kafkasya olarak biliniyor. Meyveleri taze veya kurutulmuş olarak tüketilebilen kiraz, ayrıca reçel, yemek, konserve ya da dondurulmuş gıda olarak değerlendirilebiliyor.

Güçlü Bir Ağrı Kesici Özelliği Vardır

Güçlü bir ağrı kesicidir, 20 kirazda 12-25 miligram arası antosiyanin maddesi bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin Aspirinden on kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Kanı Temizler...Antioksidan Etki Yapar

Kolesterolü ve kan şekerini düşürür. Kirazlarda bulunan flavanoidler vücuttaki zehri temizler,antioksidan etki yapar. Nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Eşek Adası, Çeşme, İzmir

Eşek Adası, Çeşme, İzmir
Eşek Adası, İzmir´in Çeşme ilçesine bağlı adalardan biridir ve Sakız Adası yakınlarındadır. Vaktiyle bu adaya bırakılan eşekler, burada çoğalmışlar ve dolayısıyla da Ada, Eşek Adası adını almış.
Turistlerin uğrak yeri olan Çeşme´den günübirlik turlarla ziyaret edilebilen Eşek Adası, yerli-yabancı pek çok turistin de ilgisini çekmektedir. Ziyaretçileri tarafından kendilerine bol bol karpuz kapuğu ve bayat ekmek taşınan eşekler, teknelerin yaklaştığını görünce kıyıya yanaşırlar.