Sayfalar

15 Kasım 2017 Çarşamba

Kırım Savaşı (1853-1856)

1800’lü yıllarda dünyâda iki büyük İslâm devleti vardı.
Biri Osmanlı Devleti, diğeri ise, Hindistan’daki Gürgâniye Hükümdârlığıydı.
İslâmiyetin büyük düşmanı olan İngilizler ise, devamlı bu iki devleti nasıl yok edebileceklerini plânlamakla meşgûldüler.
Önce Gürgâniye Devletini parçalamaya karar verdiler.
Böylece hem Asya’daki Müslümanları başsız bırakacaklar, hem de Hindistan’ın hazînelerine ve ticâretine hâkim olacaklardı.
Fakat Osmanlı Devletinin buna mâni olmasından korkuyorlardı.
Bunun için Osmanlı Devletiyle Rusya arasında savaş çıkarmaya çalıştılar.
Sıcak denizlere inme hayâliyle yanıp tutuşan Rusya’yı devamlı tahrik ettikleri gibi, sadrâzam Mustafa Reşîd Paşayı da kandırarak Rusya ya karşı düşmanca tavır takınmasını temin ettiler.
İngilizlerin asıl maksadını anlayamayan Rus Çarı Birinci Nikola, bu devlet ile Osmanlı toprakları hakkında görüşmeye karar verdi.
9 Ocak 1853’te Sen-Petersburg’un kışlık sarayında verilen bir baloda, İngiliz elçisine Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşmayı teklif etti.
Ancak İngiltere bu teklifi red ettiği gibi, durumu Bâbıâli’ye de bildirdi.
Bunun üzerine Rusya, Osmanlı Devleti hakkında tek başına tedbirler almaya kalkıştı.
İstanbul’a prens Mençikof’u elçi olarak gönderip, Fransa’nın Kudüs’te daha önceleri Katolikler adına sağladığı imtiyazların Ortodokslar için de tatbik edilmesini Ortodoks tebeânın himâyesinin Rusya’ya verilmesini istedi.
Fakat Mustafa Reşîd Paşa, bu teklifleri reddedip meselenin diplomatik yollardan çözümünü önledi. Bunun üzerine Avusturya İmparatorluğu ile Prusya Krallığı, İstanbul ve Petersburg’a kendi hakemliklerinde bir konferans toplanıp savaşın önlenmesini teklif ettiler.
Rusya bu teklifi kabul ettiği halde Mustafa Reşîd Paşa İngilizlerin tahriki ile reddetti.
Böylece iki devlet arasında münâsebetler tamâmen kesildi.
Rusya harb îlân etmeden Eflak ve Boğdan’ı işgâl etti.
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 4 Ekim 1853’te Rusya’ya harp îlân etti.

Tuna cephesinde savaş Türk topçu ateşiyle başladı (23.10.1853).
İlk gün Ruslar 300 asker kayıp verdiler.
Ömer Paşa 27 Ekim’de Vidin’den doğuya doğru Tuna dirseğini geçerek Romanya’ya girdi.
Kalafat’ı aldı.
Tutrakan ve Yerköyü’nden de Romanya’ya asker sokan Ömer Paşa, Oltenisa meydan muhârebesinde Rus kuvvetlerini bozdu (5.11.1853).
Binlerce ölü ve yaralı veren Ruslar bozgun hâlinde Bükreş’e kaçtılar.
Anadolu cephesinde de Müşir Abdülkerîm Nâdir Paşa, Kafkasya’da harekâtta bulunup şeyh Şâmil ile irtibat kurdu.
Şeyh Şâmil vâsıtasıyla Kafkasya’daki yerli ahâliden Ruslara karşı destek sağlandı.
Fakat Tuna cephesindeki başarı, bu cephede sağlanamadı.
Bunun üzerine Abdülkerîm Nâdir Paşanın yerine erkân-ı harbiye reisi olan Ahmed Paşa cephe kumandanı oldu.
Bu arada Rus Karadeniz Donanması, Sinop’da yatan 12 parçalık Türk filosunu bastı (30 Kasım 1853).
Filonun tamâmı imhâ edilince iki binden fazla Osmanlı bahriyelisi şehid oldu.
Sinop’un Müslüman mahalleleri bombardıman edilerek tahrib edildi.
Birçok sivil de şehid oldu.
Bunun üzerine İngiltere, Rusya ile diplomatik münâsebetlerini kesti.
Rus çarının Kudüs’te Katoliklere karşı Ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek, Rusların Akdeniz’e inmesini istemeyen Fransa’yı da yanına alıp 1854 Mart’ında Rusya’ya resmen savaş îlân etti.
İki devlet, Osmanlı Devletinin yanında yer aldı.
Müttefik kuvvetleri, 31 Mart’ta Gelibolu’da toplandı.
İngiliz kuvvetlerine Lord Raglen, Fransız kuvvetlerine Mareşâl Arnard, Tuna boyundaki Osmanlı Ordusuna ise Ömer Lütfi Paşa kumanda ediyordu.
Ömer Paşa, 17 Nisan’da Küçük Eflak ve Sırbistan arasındaki Kalafat Muhârebesinde Rus taarruzunu püskürtüp, düşmanı Karayova’ya kadar seksen kilometre kovaladı.
Müttefik donanmasına Odesa’dan ateş edilmesi üzerine şehir topa tutuldu.
Sekiz gemilik müttefik filosu on beş Rus gemisini batırıp, istihkâm ve tahkimâtlarını, mühimmât depolarını, tersâne tesislerini tahrib ederek on üç gemiyi de ele geçirdi.
15 Mayıs’ta Ruslar, Güney Dobruca’da mühim bir Türk kalesi olan Silistre’yi muhâsaraya başladılar.
80.000 kişilik Rus ordusu, kaleyi savunmakta olan Mûsâ Paşanın emrindeki 10.000 kişilik kuvvet karşısında bozguna uğradı.
41 gün içinde yaralanma ve ölüm sebebiyle birkaç defâ kumandan değiştirmek zorunda kalan Ruslar, 25 Haziranda 15.000 ölü, 25.000 yaralı vererek muhâsarayı kaldırdılar.
Ömer Paşanın kuvvetleri karşısında da duramayan Ruslar, 6000 kayıp verdikten sonra Romanya’yı boşaltıp Boğdan’a çekildiler.
Rus kuvvetlerinin yerine 6 Ağustos’ta Türk kuvvetleri girdi.
Rus zulmünden bıkan Romanyalılar, Osmanlı kuvvetlerini sevinçle karşılayıp büyük merâsimler tertib ettiler.
Hıristiyan olmalarına rağmen Büyük Bükreş kilisesinde duâ edip, Osmanlı hâkimiyetinde bulunmalarına sevinçle şükrettiler.
Osmanlı Devleti ve müttefikleri Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile antlaşma yapıp, Eflak, Boğdan ve Tuna’nın güvenliğini bunlara vererek Kırım’a saldırmaya karar verdiler.
İngiliz ve Fransız donanması Baltık’a açılıp Rusları tâciz etti.
Temmuz ayından beri Varna’da bulunan 55.000 kişilik müttefik kuvvetleri Eylül ayında Kırım’a hareket etti.
14 Eylül 1854’de Kırım’a çıkartma yapıldı.
Müttefik kuvvetlerin hedefi, Rusların Karadeniz’deki en kuvvetli ve müstahkem liman şehri Sivastopol’du.
19 Eylülde Eskihisar mevkiinden hareket eden müttefik kuvvetleri, Prens Mençikof idâresindeki 50.000 Rus askeri ile Alma’da muhârebeye tutuştu.
Rus kuvvetleri beş bin ölü, on iki bin yaralı verip, bozguna uğrayarak Sivastopol’a çekildi.
Orada çok çetin bir savunmaya başladılar.
Sivastopol’u kuşatan müttefik kuvvetler, şehir yakınındaki Balaklava limanını işgâl ettiler.
25 Ekim’de Balaklava ve 5 Kasım’da İnkerman savaşlarında Ruslar, 90.000 askerle savaşmalarına rağmen, Osmanlı kuvvetlerinin kahramanca çarpışması sebebiyle yenildiler.
Bu yenilgileri hazmedemeyen Prens Mençikof kederinden ölünce, yerine generâl Gorçokof tâyin edildi.
Tuna cephesinde Rusları bozguna uğratıp bu taraftan gelebilecek tehlikeleri bertaraf eden Ömer Paşa, Şubat başında Kırım’a gelip 17 Şubat 1855’te Gözleve Meydan Muhârebesinde Rus ordusunu bozdu.
Bu arada Rus Çarı Birinci Nikola ölmüş, yerine oğlu İkinci Aleksandır geçmişti.
Kırım da bulunan toplam müttefik kuvveti 202.000 kişiye ulaşmış, Osmanlı Devletiyle yaptığı antlaşma ile Sardunya Krallığı da müttefiklerin yanında savaşa girip 16.000 askerini Kırım’a göndermişti.
24 Mayısta Kerç’i ve 28 Mayısta Anapa’yı alan müttefik kuvvetleri, 7 Haziran’da Sivastopol’a yaptıkları umûmî taarruzla Ruslara 20.000 asker zâyiât verdirip, 73 top ele geçirdiler.
Müttefik kuvvetlerin verdiği kayıp 5000 idi.
Bu savaşın maddî kaynaklarını karşılamakta güçlük çeken Osmanlı Devleti, Mustafa Reşîd Paşanın sadâreti zamânında ilk defâ dış borçlanmaya girdi. 
İngiltere ve Fransa’dan 5.000.000 altın borç alındı.
Bundan sonra dış borçlanmanın sonu gelmeyecek ve 20 yıl geçmeden Türk mâliyesi iflâsın eşiğine adım atacaktır.
Müttefikler 1855 baharında büyük hazırlık yaparak Kırım’ın asker, mühimmât ve erzak stokunu takviye ettiler.
Komuta kademesinde de değişiklik oldu.
Fransız kuvvetlerinin başına generâl Pelisier, Lord Raglan’ın hastalıktan ölmesiyle de yerine İngiliz generâli Simson tâyin edildi.
24 Mayısta Rusların Sivastopol’a asker sevkiyâtı yaptığı stratejik ehemmiyeti olan Kerç Boğazına müttefiklerin asker çıkartmasıyla harekât başladı.
Buharlı savaş gemilerinden meydana gelen yirmi iki gemilik filo Azak Denizine gönderildi.
Rusların Karadeniz sâhilleri işgâl edilerek pekçok kayıp verdirildi.
Yaz boyu bütün şiddetiyle devâm eden çarpışmalardan sonra Sivastopol’a karşı umumi hücûma geçildi.
Ruslar, büyük yardım almalarına rağmen 8 Eylülde Malakit istihkâmlarının zaptedilmesi üzerine dayanamıyacaklarını anlayıp, şehri terk etmeye başladılar.
Müttefik kuvvetleri 9 Eylülde Sivastopol’a girdiler.
11 ay süren muhâsara çok kanlı olmuş, iki taraf da büyük kayıp vermiş ve Sivastopol harâbeye dönmüştü.
Müttefikler, harekâta devâmla Kılburnu Zaferini kazanıp, Özi Kalesini zaptettiler.
Bu cephede de Rusların harbedecek gücü kalmadı.
Kafkas cephesinde ise, Ruslar, Doğubâyezîd’i alarak Kars’ı kuşattılar (15 Temmuz 1855).
Kars’ın tahkimâtı pek iyi olmamasına rağmen, Müşir Mehmed Vâsıf Paşa, 15.000 askeriyle 40.000 kişilik Rus kuvvetlerine başarıyla karşı koydu.
Devamlı takviye alan Ruslar, 29 Eylülde umûmî taarruz yapıp, 7000 ölü 10.000 yaralı verdilerse de geri çekilmediler.
Kırım’da savaşın bitmesinden istifade eden Ömer Paşa, Kafkas cephesine yardım için Sohumkale’ye çıktı.
İngur Meydan Muhârebesinde Rus ordusunu dağıttı (6 Kasım 1855) ve Kars üzerine yürüdü.
Fakat uzun süredir ikmâl alamayan Kars açlıktan düştü (28 Kasım 1855).
Kars’ın düşmesiyle harp fiilen bitti ise de Ruslar sulhe yanaşmadı.
Ancak Avusturya’nın ültimatomu üzerine sulhü kabûl etti.
1856 Şubat ayında Viyana protokolü ile sulhün ana hatları kabul edildi ve savaş sona erdi.
Savaşa askerî güçleriyle yardım eden İngiltere ve Fransa bu yardımlarına karşılık Osmanlı Devletinden Tanzimât fermânını teyid eden ve onu tamamlayan Islâhât fermânının yayınlanmasını istediler.
Devrin sadrâzamı Âlî Paşa ile Fransız ve İngiliz elçilerinin ortaklaşa hazırladıkları yeni ferman, antlaşma imzâlanmadan önce îlân edildi.
Binlerce şehid, dayanılmaz mâlî külfet ve sıkıntılara mâl olan başarıların meyvesini Osmanlılar değil, göstermelik olarak savaşa giren Osmanlı müttefikleri topladı.
Osmanlı Devletinin iç ve dış siyâsetinde yabancı müdâhalesine her zaman açık kapı bırakan bu ferman, Osmanlı toplumu ve ekonomisini Avrupa ekonomisinin nüfûz sâhası içine sokarak bağımlı hâle getirdi.
Bu ferman sâyesinde çeşitli mezheplere bağlı Hıristiyan tebeaya Rusların harb öncesi teklif ettiği haklardan daha fazlası verildi.
Bu fermânın yayınlanmasından sonra görüşmelere Pâris’te devâm edildi.
Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan ve Prusya’nın katıldığı Pâris görüşmeleri 30 Mart 1856’da sonuçlandı.
Kırım Savaşı, Osmanlı Devletinin toprak kaybına sebeb olmamasına rağmen, siyâsî olarak aleyhine oldu.
Devlet iktisâden çöktü.
Müttefikler kârlı çıktı.
Osmanlı Devletini Rusya ile meşgûl eden İngiltere az bir kuvvetle savaşa girip asıl maksadını gizledi ve büyük devletlerin dikkatini o yöne çekerek Hindistan’daki Gürgâniye/Babürlüler İslâm Devletini yıktı.
Topraklarını işgâl ederek, Hindistan hazînelerine sâhib oldu ve ticâretini geliştirdi.
Ayrıca Ortadoğu ve Hindistan yolunda rakibi olan Rusya’yı Osmanlıyla çatıştırarak zayıflattı.
Islâhât fermânıyla gayri müslimlere verilen haklar sonunda, birçok yerde bağımsızlık hareketlerinin çıkmasına sebeb olundu.
Fransa ise Ortadoğu’yu karıştırarak günümüze kadar süren hâdiselere sebebiyet verdi.
İtalya müttefiklerden siyâsî yardım alarak birliğini kuvvetlendirip, tamamladı.
Rusya savaştan mağlûb ayrılmasına rağmen, antlaşmaya aykırı hareket edip, büyük ideâlini önce siyâsî olarak, sonra da her türlü hareketlere teşebbüs ederek devâm ettirdi.

Kaynak: Vehbi Tülek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder