Sayfalar

8 Şubat 2022 Salı

Pîri Mehmet Halife Sultan Türbesi, Eğirdir, Isparta

Pîri Mehmet Halife Sultan Türbesi, Eğirdir, Isparta
Pîri Mehmet Halife Sultan Türbesi, Isparta'nın Eğirdir İlçesi Yazla Mahallesi'nde, Şeyh Burhaneddin Camii'nin yanında yer almaktadır.
Anadolu'yu tenvir eden büyük velîlerdendir.
İsmi Muhammed olup, Peygamber Efendimizin soyundan seyyiddir. 
Soyu yirmi ikinci batında Hz.Zeynelâbidîn'den, Hz.Hüseyin'e ulaşır. İran'ın Hoy şehrinde doğmuştur.
Isparta'nın Eğridir kazâsında vefât etti.
Rüyâsında Peygamber Efendimizden aldığı bir işâret üzerine hocası Şeyhülislâm Berdeî ile Anadolu'ya hicret etmiştir. 
Şeyhülislâm Berdeî Sultan ve Şeyh Abdüllatîf Kudsî'den feyz almıştır. 
Pîrî Halîfe bir gece Peygamber Efendimizi rüyâsında görmüş.
Rasûlullah Efendimiz ona rüyâsında; 
“Benim evlâdımdan, benim yolumda kâmil ve mükemmil bir mürşid (yetişmiş ve yetiştirebilen rehber) olan Şeyhülislâm Berdeî gelmektedir. 
Gâfil olma, onunla Rum diyârına, Anadolu’ya git.” diye emir buyurmuştur. 
Ona rüyâsında işâret edilen zât, evliyânın meşhurlarından büyük rehber Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri olup, bir Osmanlı vâlisinin dâveti üzerine Anadolu'ya göçüyordu. 
Şeyhülislâm Berdeî hazretleri onun bulunduğu şehre uğrayıp, onunla görüşüp tanıştı. 
Ona; “Oğlum Pîr Muhammed! Emre itâat eder misin?” diyerek daha o anlatmadan gördüğü rüyâyı ve Peygamber Efendimizin emrini hatırlattı ve ayrılıp gitti. 
Şehrin dışında bir yerde konakladı. 
Pîrî Halîfe de hemen onunla birlikte gitmeyi arzuladı. 
Ancak annesi-babası ve akrabâları şiddetle karşı çıkıp gitmesini istemediler. 
Hattâ onu hapsedip zincire vurdular. 
Fakat kilitledikleri kapıların ve vurdukları zincirlerin kırıldığını görünce, şaşırıp kaldılar. 
Sonra arayınca şehrin dışında Şeyhülislâm Berdeî’nin yanında buldular. 
Geri götürmek istediler. 
Bunun üzerine Şeyhülislâm Berdeî; “Onu Diyâr-ı Rûm’a (Anadolu’ya) alıp, götürmemiz, terbiye ve irşâd etmemiz emrolundu.” dedi. 
Bu sözler üzerine annesi, babası ve akrabâları râzı olup bıraktılar. 
Babası âlim bir zâttı. 
Onu yanına alıp Eğridir’e gittiler. 
Eğridir’e varınca, gölün kenarından karşı tarafa bakıp; “Bizim toprağımız şu makamdan alınmış.” diyerek tam hazırlanan dergâhın bulunduğu yeri işâret etti. 
Geldiklerini haber alan Vâli Hızır Bey onları büyük bir memnuniyetle karşılayıp yaptırdığı dergâha yerleştirdi. 
Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri bir işâret üzerine yanına alıp getirdiği Pîrî Halîfe’yi altı ay kadar kısa bir zaman içinde tasavvufta yetiştirip kemâl derecelerine ulaştırdı. 
Ayrıca kızıyla evlendirip dâmâd edindi ve yerine halîfe bıraktı. 
Bu evlilikten evliyânın meşhurlarından olan Muhammed Çelebi Sultan doğdu.

Pîri Mehmet Halife Sultan Hazretleri'nin Sandukası

Şeyhülislâm Berdeî Hazretleri Eğridir’e geldikten sonra tesirli sohbetleriyle, ders ve vaazlarıyla halka doğru yolu anlattı. 
Ehl-i sünnet îtikâdının yayılmasını ve insanların İslâmiyet’i öğrenmelerini ve öğrendikleri doğru din bilgilerine göre yaşamalarını sağladı. 
Böylece onların dünyâ ve âhiret saâdetine vesîle oldu.

Şeyhülislâm Berdeî, Pîrî Halîfe Muhammed ve yanlarında bulunanlarla birlikte altı ayda Ankara'ya geldiler. 
Yaklaştıkları sırada Hacı Bayrâm-ı Velî'ye mâlum olup; "Takkeci geliyor! Karşılayalım." diyerek talebeleri ile birlikte karşılamaya çıktılar. 
Şeyhülislâm Berdeî hazretleri, bir işâret üzerine en seçkin talebesi Pîrî Halîfe Muhammed'i yanına alıp altı ayda irşâd ve terbiye ederek tasavvufta kemâl derecelerine ulaştırmıştır. 
Hacı Bayrâm-ı Velî onları karşılayıp Şeyhülislâm Berdeî hazretleri ile buluştu. 
Hal hatır sorup, dergâhına götürdü. 
Birkaç gün misâfir edip, ziyâfetler verdi. 
Çok kıymetli sohbetler yaptılar. 
Bir gün Hacı Bayrâm-ı Velî talebelerinden, hediye gelen keçeleri getirmelerini istedi. 
Sonra bunları Pîrî Halîfe Muhammed'in önüne koyarak; "Oğlum Pîr Muhammed, bunlardan bize bir takke dikiver." dedi. 
O da alıp güzel bir takke dikti. 
Getirip önlerine koydu. 
Hacı Bayrâm-ı Velî; "Oğlum Pîr Muhammed, bu tâcı bana hocandan gördüğün gibi giydir." dedi. 
O da alıp telkin ve tekbir getirerek Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerine giydirdi. 
Bunun üzerine Hacı Bayrâm-ı Velî, Pîrî Halîfe Muhammed'in hocası Şeyhülislâm Berdeî hazretlerine; "Hoş Şeyhülislâmsın! 
Altı ayda terbiye ettiğin birine seksen yaşındaki bir ihtiyâra taç giydirirsin." buyurdu. 
Bu misâfirlikten sonra Hacı Bayrâm-ı Velî ile vedâlaşıp Ankara'dan ayrılıp Hamidiline (Isparta'ya) doğru yola çıktılar. 
Borlu'ya geldikleri sırada Şeyhülislâm, Eğridir Gölünün öte tarafına bakarak Yazla tarafına işâret etti ve; "Bizim toprağımız şu makamdan alınmıştır." dedi. 
Kendilerini büyük bir şevk ve heyecanla bekleyen Vâli Hızır Bey, onları karşılaşıp, önceden yaptırdığı dergâha götürüp yerleştirdi. 
Böylece Anadolu, kıymetli bir mürşidi, yol göstericiyi büyük bir velîyi bağrına basıp feyzlerinden istifâde etmeye başladı. 
İnsanlar onların derslerinden, sohbetlerinden çok istifâde ettiler. Şeyhülislâm Berdeî hazretleri yanında getirdiği kıymetli talebesi Pîrî Halîfe Muhammed'i kendi kızıyla evlendirip, dâmât yapmakla şereflendirdi. 
Bu evlilikten bir oğlu oldu. 
Bu oğlu Muhammed Çelebi Sultan adıyla bilinen meşhur velîdir.

Pîri Mehmet Halife Sultan Türbesi, Eğirdir, Isparta

Pîrî Halîfe Sultan'ın Ali Fakih adında bir talebesi vardı. 
Hizmetinde bulunduğu sırada bir gece rüyâsında Osmanlı âlimlerinin meşhurlarından ve evliyânın büyüklerinden Akşemseddîn hazretlerini gördü. 
Rüyâda, bir rüyâsının tâbirini sordu. 
Uyanınca tâbire hayret edip hocası Pîrî Halîfe Sultân'ın huzruna gitti. 
Hocası onu görür görmez, o daha bir şey söylemeden; "Ali Fakih! Akşemseddîn rüyânın tâbirinde isâbet edemedi. 
Senin makâmın, derecen o tâbirdeki gibi değildir. 
Şimdi sen falan makamdasın. 
Rüyânın tâbiri de şöyledir." diyerek tâbirini bildirdi. 

Aradan bir müddet geçti. 
Pîrî Halîfe Sultan bir gün talebesi Ali Fakih'e İstanbul'a gitmesini emretti. 
O da başüstüne deyip yola çıkmak üzere hazırlandı. 
Bir ara; "İstanbul'a ne hizmet için gideceğim!" sormadım diye düşündü. 
Sonra da bir hikmeti var diyerek emre uyup İstanbul'a gitti. 
İstanbul'a vardığı gün Cumâ idi. 
Cumâ namazını kılmak için Ayasofya Câmiine gitti. 
Namazını bir direğin dibinde kıldı. 
Sonra Akşemseddîn hazretleri vaaz etti. 
O da cemâatle birlikte bu evliyâ zâtın vaazını dinledi. 
Vaazdan sonra Akşemseddîn hazretleri kürsüden indi. 
Cemâatle müsâfeha etti. 
Ali Fakih de elini öpmek için yaklaştı. 
Bu sırada Akşemseddîn hazretleri etrâfını koklayarak bakışlarıyla birini arıyordu. 
Ali Fakih elini öpünce elini tutup bırakmadı. 
Pîrî Halîfe Sultan'ı kastederek; "Dost kokusunu aldım!" dedi. 
Cemâat dağılınca onu yanına alıp odasına götürdü. 
Pîrî Halîfe Sultan'ın hâlini sorup haber aldı. 
Bir müddet sohbetten sonra; "Mevlânâ Ali Fakih! Biz senin makâmını, ulaştığın dereceyi bilememişiz. Rüyânın tâbirinde yanılmışız. 
Tâbiri, hocan Pîrî Halîfe Sultan'ın buyurduğu gibidir." 
Ali Fakih, Akşemseddîn hazretlerinden bunları dinleyince hocasının kendisini İstanbul'a göndermesinin hikmetini anladı.

Pîrî Halîfe Sultan'ın kıymetli oğlu ve meşhur velî Muhammed Çelebi Sultan gençliğinde kimyâ ilmini öğrenmeye heves etmişti. 
Bir gün ona; "Oğul! Kimyâ ilmini tahsîl ettin mi?" diye sordu. 
"Baba biraz daha zaman ister." dedi. 
Evde bulunan boş bir sandık vardı. 
O sandığı gösterip; "Oğul şu sandığı kilitle ve bir müddet ona bak ve devamlı Kelime-i tevhîd söyle, sonra aç! 
Allahü Teâlâ'nın kudretini gör." dedi. 
Bu sözleri üzerine boş sandığı kilitledi. 
Başında durup bir müddet devâmlı; "Lâ ilâhe illallah." dedi. 
Sonra da sandığı açtı ve sandığın altınla dolu olduğunu gördü.

KAYNAKLAR
1) Menâkıb-ı Burhâneddîn Eğridirî (Şerifzâde Muhammed Efendi, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4552)
2) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.130
3) Sicilli Osmânî; c.2, s.43

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder