Sayfalar

14 Mart 2022 Pazartesi

Şam'dan Gelen Yahudi

İbn Abbas Radıyallâhü Anh şöyle anlattı:

-Şam'da bir Yahudî vardı. 
Bir cumartesi günü Tevrat'ı okudu. 
Ondaki müjdeyi gördü. 
Oraya baktığı zaman, dört yerinde Rasûlüllah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'in vasfını buldu. 
Onları kesti ve yaktı.

İkinci bir cumartesi günü baktığı zaman, aynı şeyleri, Tevrat'ın sekiz yerinde buldu. 
Onları da kesip yaktı.
Üçüncü cumartesi günü baktığı zaman, aynı şeyleri Tevrat'ın oniki yerinde buldu.
Kendi kendine düşündü ve şöyle dedi:
-Eğer bunları da koparırsam, Tevrat'ın tümü onun vasıflarıyla dolacak.
Arkadaşlarına Rasûlullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'ı sordu.
Şöyle dediler:
-Yalancının biridir. En iyisi, ne sen onu gör, ne de o seni görsün.
Şöyle dedi:
-Musa'nın Tevrat'ı hakkı için, benim onu ziyaretime kimse engel olamaz.

Onun böyle demesi üzerine izin verdiler. 
O da, bineğine bindi.
Gece gündüz yola koyulup gitti. 
Medine'ye yaklaştığı zaman; onu Hz.Selman karşıladı.
Hz.Selman, güzel yüzlüydü. 
Onu görünce Muhammed Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'i zannetti.
Halbuki, Rasûlullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem üçgün önce vefât etmişti.
Hz.Selman ağladı ve şöyle dedi:
- Ben onun kölesiyim.
-Peki o nerede? diye sorunca, Hz.Selman Radıyallâhü Anh düşündü.
"Vefat etti, dese, dönüp gidecek.
Sağdır, dese, yalancı olacak."
Şöyle dedi:
-Gel benimle, seni arkadaşlarının yanına götüreyim.

Mescide girdiği zaman, ashabın tümü mahzun bir hâlde idiler.
Rasûlullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'i onların arasında zannederek:
-Selâm sana ey Muhammed! dedi. 
Bunun üzerine ashabın ağlaması arttı ve şöyle dediler:
-Sen kimsin? Yaramızı tazeledin, galiba bir yabancısın. 
Üçgün evvel O vefât etti.

Bunu duyan Yahudî bir sayha attı ve şöyle dedi:
-Vay perişanlığıma, o kadar yolum da boşa gitti. 
Keşke anam beni doğurmasaydı da; Tevrat'ı okumayaydım. 
Tevrat'ı okuyunca da onun vasfını görmeyeydim. 
Onun vasfını gördüm; bari kendisini göreydim.
Bundan sonra şöyle dedi:
-Ali burada mı, onu bana anlatsın.
-Evet burada, deyince sordu:
-Adın nedir?
-Ali, deyince şöyle dedi:
-Senin ismini de Tevrat'ta buldum.

Bundan sonra Hz.Ali Radıyallâhü Anh şöyle anlattı:
-O ne uzun boyluydu; ne de kısa. 
Başı yuvarlaktı, alnı genişti gözleri siyah ve irice idi. 
Kirpikleri uzundu, görüldüğü zaman dişleri arasından nur yayılırdı. 
Saçlıydı.
Elleri ve ayakları etliceydi. 
Yürüdüğü zaman, yüksek bir yerden iniyormuş gibi ayağını yerden kuvvetle kaldırırdı. 
İki omuzu arasında nübüvvet mührü vardı.

Yahudî bunları dinledikten sonra şöyle dedi:
-Doğrusun yâ Ali, onun Tevrat'taki vasfı da böyledir.
Bundan sonra şöyle dedi:
-Yâ Ali! Onun bir elbisesi kaldı mı, koklamak istiyorum.
Bunun üzerine Hz Ali Radıyallâhü Anh, Selman Radıyallâhü Anh'a şöyle dedi: 
-Ey Selman! Fatıma'nın kapısına git ve söyle.
Babası Rasûlüllah'ın cübbesini versin, getir.

Hz.Selman, Fatıma'nın kapısına gitti ve şöyle dedi:
-Ey peygamberin övündüğü kapı! 
Ey evliyanın ziynet kapısı.

Hasan ve Hüseyin ağlıyorlardı. 
Kapıyı vurunca, Hz.Fatıma içerden şöyle dedi:
-Yetimlerin kapısını çalan kimdir?
-Ben Selman, dedi. 
Sonra Hz.Ali'nin dediğini ona anlattı.
Bunun üzerine Hz.Fatıma Radıyallâhü Anhâ ağladı ve şöyle dedi:
-Babamın cübbesini kim giyecek?

Hz.Selman, ona dair şeyler anlattı. 
Cübbe, yedi yerinden hurma lifi ile dikili idi. 
Hz.Ali onu alıp kokladı. 
Sonra sahabe alıp kokladı. 
Bundan sonra, yahudi aldı, kokladı ve şöyle dedi:

-Bunun kokusu ne kadar güzeldir. 
Bundan sonra, Rasûlullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'in kabrine gitti. 
Başını semaya kaldırdı ve şöyle dedi:
-Yâ Rabbi! 
Sen'in birliğine, eşin ve ortağın bulunmadığına şahadet ederim. 
Bu kabrin sahibinin, senin Rasûl'ün ve Habib'in olduğuna şehadet ederim. 
Onun söylediklerini tasdik ediyorum.
Eğer müslümanlığımı kabul ediyorsan, bu saatte ruhumu al! 

Bundan sonra, düşüp öldü.
Onu, Hz.Ali Radıyallâhü Anh yıkadı. 
Cennetü'l Bakî' mezarlığına defnetti.

Allah ona rahmet eylesin. 
Bizi salihler zümresiyle haşreylesin.
Amin!...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder