Sayfalar

2 Nisan 2022 Cumartesi

Harâbât ehlini hor görme Zâkir!

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri hayatının ilk senelerinde ibadetlerine mani olacağı düşüncesiyle evlenmeme niyetindeymiş. 
Vaktinin büyük kısmını ibadetle geçirir ve her sabah namazından sonra âdet edinerek, vefat eden anne babasının mezarına gidip başlarında Kur'ân-ı Kerîm okurmuş.
Bir kış günü yine anne babasının mezarına gidecekken, karşısına meyhaneden evine dönen bir sarhoş çıkıvermiş. 

İbrahim Hakkı’ya:
-Nereye gidiyorsun Efendi? diye seslenince oda:
-Annem ve babamın mezarına Kur'ân okumaya gidiyorum, demiş. 
Sarhoş da:
-Benim de anne babama oku, deyivermiş. 
-Söz! Gidince okurum. 
Ayakta olduğumdan okuyamam şimdi, demiş İbrahim Hakkı Hazretleri.

Bunun üzerine sarhoş, birden İbrahim Hakkı’nın önünde çamurlu yere doğru yüzü koyun uzanıp:
-Şimdi üzerime otur ve öyle oku o zaman, diye ısrar etmiş. 
Adamın o halinden etkilenen İbrahim Hakkı Hazretleri, anne-babasına Kur'ân okuyup, hediye etmiş.
Sarhoşun anne babasına bu bağlılığını görünce; “Ben de evleneyim, evladım olursa arkamdan hiç değilse Kur'âan okuyanım olur.” düşüncesiyle evlenme fikri ağır basmış.
Aradan aylar geçmiş, evlenmiş. 
Zâkir ve Şâkir adlarında iki erkek evladı olmuş. 
Zaman geçmeye devam ederken hâliyle evlatları da büyümüş, reşit olmuşlar. 
Zâkir; ibadet, takva ve tasavvuf ehli imiş. 
İlim görürken babasıyla birlikte Allah yolundan gidermiş.
Diğer evladı olan Şakir ise -kaderin cilvesi o ki- ibadet, takva ve ilim ile pek arası olmayan, her gün meyhanelerde sızıp kalan, ayık gezmeyen biriymiş. 
İbrahim Hakkı Hazretleri, vakti zamanında o sarhoş adamı kınadığından başına bunun geldiğini düşünür, bu yüzden de evladı Şakir’e sabırla katlanır, sevgi ve şefkatle davranırmış.

Bir gün İbrahim Hakkı Hazretleri oğlu Zâkir’e:
-Haydi gel benimle, gidiyoruz, der. 
Zâkir babasının sözünü ikiletmeden hemen onu takip ederek yola koyulur. 
Nereye gidecekleri ve ne yapacakları hakkında hiçbir fikri yoktur Zâkir’in. 
Yolda yürümeye devam ederlerken o esnada Şakir’in müdavimi olduğu meyhanenin önünden geçiyorlardır. 
İbrahim Hakkı Hazretleri oğlu Zâkir’e:
-Sen burada bekle, diye tembih edip meyhanaye girer. 
Babası içeride kısa bir süre durduktan sonra geri gelmiştir. 
Zâkir babasına bakarak ne olduğunu anlamaya çalışır. 
Babasının yüzünde ne bir sinir ifadesi, ne de kızgınlık hali vardır. 
Babasının meyhaneye niye gittiğini, içeride ne yaptığını kestiremiyor, durumdan da hiçbir şey anlayamıyordur.
Oysa ki Şakir’in içinde kıyametler kopuyordur! 
Alev alev yanıyordur! 
Çünkü az evvel meyhanede uyurken babası gelip tüm içki borcunu kapatmış ve bunu da ayıldığında meyhaneciden öğrenmiştir. 
Mahcup olmuştur Şakir. 
Kendini o tahammül, şefkat ve takva âbidesi bir babaya layık olamayan, günahkar ve hayırsız bir evlat olarak görür. 
Tevbe eder o an. 
Yakarır Allah’a! 
Bir kutlu cezbe hâli bürür Şakir’i. 
Göz yaşlarıyla kendinden geçer. 
Hıçkırıklar içinde:
-Babam ne zaman geldi buraya? diye sorar meyhaneciye. 
-Az evvel, hatta şöyle yukarıdaki tepeye doğru yanında Zakir’le birlikte yürüyordu, der meyhaneci.

Bir hışımla çıkar meyhaneden ve soluksuz koşar babasının arkasından. 
En sonunda bulur onları. 
Bir uçurumun kenarındadırlar. 
Onların da yeni vardıkları bellidir.
Şakir biraz olsun toparlanmıştır. 
Ağlaması geçmiş ama derin üzüntüsü hâlâ yüzünden okunabiliyordur. 
Mahcubiyetle yanlarına gidip sessizce babasının arkasına geçer. 
Tevbe ve pişmanlık hâli hâlâ devam etmektedir. 
Gözleri uçurumda, derinlere dalar Şakir.
İki kardeş de o zaman öğrenir babalarının niye burada olduklarını:
-Zâkir, say bakalım, kaç tane kuş var? diye sorar babası. 

Kırklardan biri hakka yürümüştür.
39 tane kuş uçuyordur uçurumda:
-39, der Zâkir. 
İbrahim Hakkı Hazretleri bunun üzerine:
-Atla öyleyse, haydi Kırklara karış! Kırkıncı ol! der. 
Zâkir ilmi ve takvası olmasına rağmen bir an tereddüt edip korkmuştur. 
Şâkir ise o ân kendinden geçer. 
Ve bir anda:
-Hakkını helal et baba! diyerek teslimiyetle uçurumdan aşağı atlar. 

İşte o an havada süzülürken kırkıncı kuş olup kırklara karışır.
Zâkir şaşkınlıkla olan bitene bakarken İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dilinden şu dizeler dökülür:

Hakkı gel sırrını eyleme zâhir,
Olmak ister isen bu yolda mâhir,
Harâbât ehlini hor görme Zâkir, 
Defineye mâlik virâneler var!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder