Sayfalar

13 Nisan 2022 Çarşamba

Kabağın Rabbi gücenmiş olmalı!


Bir Şazeli Derviş, saç dahil, her türlü süsten arınmak adına, berbere gider. 
Berber, dervişin saçlarını kazımaya baslar. 
Başın sağ kısmı tamamen kazınmışken, bıçkın bir  kabadayı girer içeri. 
Doğruca dervişin yanına giderek başının kazınmış kısmına bir tokat atar ve:-Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... 
Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş, usulünce kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur; ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, tıraş esnasında da devamlı dervişle alay eder:
-Kabak, sen nerelisin, Kabak nerden geldin, kabak aşağı, kabak yukarı…
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. 
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, geminden boşanmış ve kontrolden çıkmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. 

Çift atlı arabanın önündeki uzun sivri demir -denge oku-, kabadayının karnına saplanır. 
Görenler çığlığı basar. 
Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakarken, sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? 
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: 
-Vallahi ben gücenmedim ona. 
Hakkımı da helal etmiştim. 
Ama bu kabağın bir Rabbi, bir sahibi var, O gücenmiş olmalı!

عن أبي هريرة -رضي الله عنه- قال: قال رسول الله -صلى الله عليه وسلم-: «إنَّ اللهَ قال: مَن عادى لي وليًّا فقد آذنتُه بالحرب، وما تقرَّب إليَّ عبدي بشيء أحب إليَّ مما افترضتُ عليه، وما يزال عبدي يتقرَّب إليَّ بالنوافل حتى أحبَّه، فإذا أحببتُه: كنتُ سمعَه الذي يسمع به، وبصرَه الذي يُبصر به، ويدَه التي يبطش بها، ورجلَه التي يمشي بها، وإن سألني لأعطينَّه، ولئن استعاذني لأُعيذنَّه، وما تردَّدتُ عن شيء أنا فاعلُه تردُّدي عن نفس المؤمن، يكره الموتَ وأنا أكره مساءتَه»

Ebû Hureyre'den rivâyet edildiğine göre Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz ki Allah şöyle buyurmuştur:
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. 
Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. 
Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. 
Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. 
Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum."(Buhârî, Rikak 38.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder