Sayfalar

29 Ocak 2023 Pazar

Hz.Ali'nin taşın altına sıkıştırdığı şeytan...

Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısî Hazretleri'nin Vaazlarının Derlendiği Kitap
Bir gün Hz. Ali Efendimiz sabah namazına çıkıyor. 
Sabah namazına giderken kapıyı açtığı gibi önünde bir ihtiyar bulunmuş. 
Hz. Ali Efendimizin edebi, ihtiyar olan kimsenin önüne geçmezdi. 
O sallana sallana adım adım yürürken Mescid-i Saadetin kapısına vardığında Peygamberimizin "Allahü Ekber" diye ikinci rekâta kalktığını gördü. 
O ihtiyarın da mescide değil de diğer tarafa saptığını görünce anladı ki, o iblistir. 
Onun şeytan olduğunu bildi. Hz.Ali Efendimiz öfkesinden onu tuttuğu gibi orada bulunan büyük taşın altına kıstırdı. 
İçeriye girdi namazı kıldı. 
Dışarı geldiklerinde Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz baktı ki, dışarıda taşın altında kıstırılmış bir alâmet var. 
O tarafa bu tarafa dönüp harman savurmuş, ortalığı darmadağın etmiş, onun altından kurtulamıyor. 
Efendimiz bu işe bakmış, bir de Sahâbelere bakmış. 
Sahabeler böyle duruyor. 
Anladı ki bu iş, Hz.Ali'dendir.
Hz.Ali:
-Yâ Rasulallah! 
Bu melânet bana bu gün bu hileyi yaptı. 
Ben bir rekâtı kaybettim, onun için bunu buraya hapsettim, ilâ yevmil kıyâmete kadar ümmetler buna tükürsün.
Peygamberimiz ise ona:
-Ya Ali! Yol kesici olma. 
Benim ümmetim buna mücahade ederek indallahtan olan bütün rütbeleri alacaklar.
Sen onu burada hapsettiğin vakitte hiç bir kimsenin bununla mücadele etmesine, muharebe etmesine, mücâhade etmesine hiç bir ihtiyaç kalmayacak. 
Bütün rütbelerin hepsi duracak. 
Bunu Allah'ın ne hikmetleri sen hikmetle yarattığını biliyorsun. 
Men edersen, ümmetime yol kesici olursun. 
Hepsi, bu kadar rütbelerden mahrum kalacak, koyuver, demiş.

O zaman bütün Sahâbe birikse de onu yerinden oynatamaz.
Hz.Ali Efendimiz o sütunu kaldırmış. 
Bir de iblisin arkasına öyle bir çarpmış ki, arkasına kapaklanıp oradan koşarak bir kaçmış. 
Bir kere daha ya ihtiyar ya genç sıfatında Hz.Ali Efendimizin önüne çıkmamış.

İşte orada Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, iblisin, şeytanın vücudundaki hikmeti, yani oluşundaki hikmeti bize bildiriyor. 
Kimileri:
"Yahu! Allah cezâsını versin! 
Bu şeytan olmasaydı ne iyi olacaktı" diyor. 
Ne olacaktın? 
Melek olacaktı! 
Maşallah!
Şimdi şeytanın ne için olduğunu bil. 
Onun yüzünden ona olan mukavemetimizden, onunla olan çarpışmamızdan, o uğraşmamızdan boyuna bir rütbe kazandırıyor. 
Basamaklar gibi basa basa biz yükseliyoruz. 
Onun bize olan hizmetini hiçbir kimse yapamaz, iblis ümmete hadim olmasa peygamber onu çoktan azlederdi.

Yine bir hikâye daha söyleyeyim. 
O da lüzum eder. 

Sultanü'l Ârifin Bâyezîd-i Bestâmî Hazretleri Kabe-i Muazzama'nın kapısının halkasını tutmuş,
-Yeter ya Rabbi! 
Yeter bu şeytanın bu ümmetlerin arkasında koşup onları azdırdığı. 
Bu şeytanı artık azlet. 
Bu, Senin kullarını rahat bıraksın. 
Kullarının arkasına düşmesin.

O sözü o söyledi. Hitâb-ı İzzet geldi ki;
"Ya Bâyezîd! 
Yukarıya bak!"

Ebû Yezîd yukarı baktığında orada aklı başından gidip baygın düştü. 
Tâ ayılıncaya kadar, ayılırken:
"Tubtü ve reca'tü ileyke yâ Rab! 
Tövbe Rabbi! Bunu söylemekten. 
Sözü ben geri aldım, davadan vazgeçtim ya Rabbi! 
Karışmam ya Rabbi!" dedi. 

Cenâb-ı Allah, arş altında bir rahmet denizi açtı.
Ebu Yezid el Bestamî Hazretleri velayet kuvveti ile ucu bucağını bulamadı. 
Bir rahmet denizi...
"Ya Ebâ Yezîd! 
Bu rahmet denizini bana âsi olan kullar için ayırmışım. 
Ben bu rahmete veya hiçbir şeye muhtaç olan değilim. 
Bu rahmetleri burada âsilere vermek için tutuyorum. 
O kullarım bana âsi olmasa kime vereceğim? 
Senin dediğini tutup da ben bu kulları, o günahlardan, o isyanlardan, o şeytana uymalardan tutacak olsa idim, bir başka kavim yaratacaktım ki; onlar bana âsi olsunlar, bu rahmetleri onlara vereyim. 
Benim hikmetimi anla, karışma."

"Tübtü ve race'tü ileyke Yâ Rabbî!"
Tevbe ya Rabbi vazgeçtim karışmam, dedi. 

*Tasavvuf Sohbetleri, Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısî, Sh. 117, 118, 119.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder