Hazreti Mevlânâ bir gün, Hazreti Musa'nın Asasını anlatıyordu.
-Hz.Mûsâ'nın asası, dinsiz sihirbazların sapıklıklarının eseri olup, yetmiş deve yükü tutan, dağları sahraları dolduran sihir aletlerini, celal sahibi Allah'ın inayetiyle öyle yuttu ki, bunlardan hiçbir eser kalmadı.Bunların hepsini yuttuğu halde asânın kendisinde ne artma oldu, ne
eksilme...Ben şimdi bu benzeri olmayan olayı nasıl
anlatayım ki halkın zihnine girebilirsin ve halk bunu anlayabilsin...
dedikten sonra, göz ve gönül bebeği Sultan Veled'e dönerek:
-Bunu da sen anlat Bahaddin! dedi.
-Bunu da sen anlat Bahaddin! dedi.
-Bu tıpkı şuna benzer:
Gecenin zifiri karanlığında koskocaman bir sarayda bir mum yakılsa, sarayın büyüklüğünün yanında bir çöp, bir sopa kadar cüssesi bulunan o mumun ışığı, o kadar karanlığı yiyip yuttuğu halde, kendisinde hiçbir artma olmaz! diyerek, babasının Mesnevi'sinde yer alan:
"Mûsâ'nın asası bu kadar sihirbazlıkları bir lokma yapıp yuttu!"
Bu dünya gece ile kaplydı, gündüz onu yuttu yok etti!
Sabahın nuru bu yutmadan ötürü ne eksildi ne arttı!
O yine eskiden neyse öyle kaldı!..mısralarını okuyunca, insanlığın piri Hz.Mevlânâ:
-Aferin Bahaddin, aferin!
- İnsanlığın Pîri Hazreti Mevlânâ, Mustafa ÖZDAMAR, Sh.: 45, 46.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder