Sayfalar

29 Eylül 2023 Cuma

Kutbü Zamân ve Tasarruf

"Lâdikli Ahmed Ağa" Kitabının Kapağı

Konya'da Hayra Hizmet Vakfı'nda Hasan Hüseyin Varol Hoca anlatıyor:

Bir gün Ahmed Ağa'ya gittik. 
Hacı Tahir Efendi de var, onunla beraber gitmiştik. 
Irak'da ihtilal olmuştu o günlerde. 
O ihtilal konuşuldu o gün orada. 
-Hangi tarihte olmuştu o ihtilal? 
-1958'di galiba Hocam. 
1958'de kanlı bir darbeyle Kral İkinci Faysal şehid edilmiş ve Haşimi iktidarına son verilmişti. 

-Haa, evet!... 
İşte o tarihlerden evvel, Irak'daki 1958 ihtilalinden evvel yani, "Kutb-u Zaman" Medine-i Münevvere'deymiş.
Suudi Arabistan Kralı "Kutb-u Zaman"a gösterilen rağbetten dolayı biraz tedirgin olur gibi olmuş ve şöyle bir haber göndermiş: 
-Eğer arzu ederseniz idareyi size teslim ederim! 
Yok eğer arzu etmezseniz siz bir durum değerlendirmesi yaparsınız!... demiş.

Bunun üzerine, "Kutb-u Zaman" şunu söyleniş: 
-Biz zâhirde bir ülke idaresine tâlib değiliz, ama bir durum değerlendirmesi yapalım!... demiş.

Ahmed Ağa ve arkadaşları gitmişler:
-Sizi İstanbul'a götürelim! demişler.

O da:
-Şu anda nereye gideceğime dair henüz hiçbir emir almadım. 
Ama eğer İstanbul müsaadesi çıkarsa hay hay!.. demiş.

Bir müddet sonra hicret müsaadesi çıkmış ama, Türkiye'ye değil de Irak'a gitmesi gerekiyormuş, Bağdat'a... 
Bağdat'a götürmüşler, oraya yerleştirmişler. 
Orada vazifeye devam ederken ihtilâl olmuş. 
Irak ihtilâli olduğu gün, sabahleyin -gece sabaha doğru- Hazreti, hanımı, hizmetkârı ve eşyalarıyla
beraber Bağdat'da bir caminin avlusuna bırakıvermişler.

İşte o sırada Ahmed Ağa ve arkadaşları tekrar varmışlar, yine Türkiye'ye getirmek istemişler, fakat yine Türkiye'ye değil de bu defa da Pakistan yolu açılmış ve oraya götürmüşler.

Ahmed Ağa, bunları anlatınca şunu sordum ben: 
Esad Efendi Hazretlerinin "Divan"ında şöyle bir şiiri var: 

Ne yerden kârbân-ı gam göçer olsa konar bende
Belâ râhımdı şimdi bir muayyen menzil oldum ben..

"Kutb-u Zaman", insanlık âlemine gelecek olan belâ ve musibetler önce kendisine uğruyor, ondan sonra gideceği yere taksim ediliyor veya gönderiliyor... 
Dolayısıyle hadiselerin haberleri de önce o zata geliyor ve ondan sonra hadiseler vaki oluyor, vuku buluyor. 
Bu zat "Kutb-u Zaman" olduğuna göre, Irak ihtilâli acaba kendisine haber verilmedi mi? diye sordum.

Ahmed Ağa, şööyle bir doğruldu: 

-Oğlum, mühim bir şey sordun.
Bu zat vazifeye geleli şu kadar zaman oldu, hiçbir zaman kendisine verilen tasarruf hakkını, hiçbir hadisede kullanmadı...
Kullanma niyeti de yok.
Buna rağmen, hadise vuku bulacağı an Cenâb-ı Hak kendisine bildirdi. 

O esnada Hacı Tahir Efendi: 
-Hacı Baba, o zatın bir resmini göremez miyiz? dedi.

Ahmed Ağa da:
-Görürsünüz Hoca Efendi, ben size getiririm bir ara, dedi. 

Hacı Tahir Efendi: 
-Efendim, büyükler böylesi talebler karşısında ellerini şöyle ceplerine atar atmaz maksat hasıl oluvermez mi? diye üsteleyince, hiç öyle bir tavır içine girdiğini görmemiştim Ahmed Ağa'nın. 
Aniden: 
-Onu da yaparız amma, kaldıramazsınız! dedi kızarak. 

Kızmıştı o gün, bayağı kızmıştı.

Kaynak: Lâdikli Ahmed Ağa, Mustafa ÖZDAMAR Sh.:189, 190, 191.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder