Sayfalar

8 Kasım 2023 Çarşamba

Karapınar'daki Yağmapınar Erenleri

Karapınar...
Tarihi boyunca nice erenlere kucak açmış, nice gönülleri sulamış pınar, akpınar, aydınlık pınar...
Bu pınarın etrafında kimler toplanıp meclis kurmamışlar ki... 

Kesmez Köyü civarındaki Arap Dede; 
Karayir Öreni'nin güneyindeki tepede Duman Dede; 
Asmakale yakınındaki geçide de adını veren Eren Dede; 
Adalı yaylasındaki Armutlu Dede; 
Ekizli Köyü dolaylarındaki Boğaz Dede, Bal Şıh, Borlu İbrahim; 
Tuzlukuyu Obasının Karaoğlan tepesine adını kazandıran Karaoğlan Dede; 
Aynı obanın meşhur tepelerinden birinin anılmasını sağlayan Emîr Şah; 
Kayalıkışla yakınındaki Hıdır Şıh; 
Işıklar'daki Yakup Dede; 
Körmenlik civarındaki Çakır Dede; 
Gölören'deki Hâcet Dede; 
Emirgazi'deki Emrullah Gazi; 
Yenikuyu yolundaki Dede, gibi daha nice ulu erenler, yüzyıllardan beri Karapınar'ı, Karapınarlıları, gelip geçenleri ve ziyaretçileri sulayan aşk ve mânâ pınarlarıdırlar.

Karapınar'da erenler kervanına dahil daha niceleri var... 
Çetmi, Gırlı, Gızık Hüyüğü, Eski, Taşpınar, Yağmapınarı, Şıhlar dolayları, çoğu Horasan menşeli aydınlık gönül sahiplerinin sohbet sofralarının kurulduğu yerlerdir. 
Buralar, erenlerin harman yeri gibidir. 
Bu zevâtın hayat ve menkıbeleri başlı başına hem de hacimli bir kitabı teşkil edecek olgunluk ve dolgunluktadır. 
Ama biz bunlardan sadece birini burada zikretmekle iktifa edeceğiz.
Bu, "Yağmapınarı"dır...

Yağmapınarı, Karapınar ile Kayalı'nın arasındadır. 
Karapınar'a 24 km, Emirgazi'ye 15 km kadardır.
Kıçıkışla (Güzel Kışla) Köyünün obasıdır. 
Obanın mezarlığında, "vahdeti" sembolize eden tek kubbesiyle dikkati çeken bir cami vardır.
Kanuni Sultan Süleyman devrinde, 966/1559 yılında inşa edildiğini kapısının üzerindeki Arapça kitabesinden öğrendiğimiz kare plânlı, sâde yapılı bu cami ve çevresindeki tarihî mezarlık, bir zamanlar buralarda birçok mühim hatıralara sahne olduğunu anlatmaktadır. 
Bu eski ve tarihi mezarlıkta, uzun yılların hattâ asırların yorgunluğunu taşıyan mezartaşları, yöre halkının anlattığı enteresan menkıbelerin yaşayan şâhidi gibidirler.

Yağmapınarlılar'ın anlata anlata bitiremedikleri rivayetler, bu mezarlıkta medfun ulu kişilerin, velâyet, keramet ummanında salladıkları kulaçların uzunluğunu da göstermektedir. 
Yazın evlerde, avlularda, giderseniz harman yerlerinde; kışın köy odalarında Yağmapınarı erenleri için anlatılanlar arasında, ordumuzun katıldığı savaşların kritik günlerinde, buradaki tarihî mezarlıktan erenlerin yardıma gittiklerini görenleri ismen size naklederler. 
Mübarek gecelerde ışık hüzmesi gibi etrafı aydınlatan görüntülerden; korkunç kum fırtınalarından veya müthiş kar tipisinden dolayı yolunu kaybeden, sürüsünü kaybeden çobanlara ve yolculara burada medfun ermişlerin imdat eylediklerini ve onların işâretiyle kurtuluş yolunu bulduklarını uzun uzadıya anlatırlar.

Anlatılanlar bir değil beş değil; anlatanlar beş değil, onbeş değil.
Yöre halkı buna inanmış. 
Duygu ve düşüncelerini büyük bir merakla anlatarak, bu inançlarına sizi de ortak yapmak isterler.
Bunca sohbetten sonra yöreden ayrılarak akşama doğru Karapınar'a dönerken önünden geçmekte olduğunuz Yağmapınarı'nın geniş ve tarihi mezarlığına şöyle ayrı bir gözle bakıp, anlatılanları zihninizden bir sefer daha geçirmekten kendinizi alamazsınız. 
Öyledir veya şöyledir ama, orada medfun bulunanların birbirlerine dayanmış mezartaşları size, uzun bir maziden, unutulmaz hatıralardan kalan sağlam şahitler olarak görünürler. 
Hem dersiniz, o koca Hünkar Sultan Süleyman zamanında, bu mezarlığın ortasında şu güzelim câmi her halde boşuna inşa edilmemiştir. 
Ayrıca, bu caminin, Karapınar'daki Sultan Selim Külliyesinden önce yapılışı; Mescid'in hemen yakınında coşup akan, yöre halkının şifalı olduğunu kabul ettiği üçpınar suyunun, Karapınar'dakinin aksine gayet tatlı oluşu, Yağmapınarı mezarlığında ve çevrede medfun erenlerin unutulmaz hatıralarının bir armağanı, onların leziz gönül pınarlarının bir sembolü olarak kabul edilir.

Bugünkü Karapınar, Sultan II.Selim'in şehzâdelik döneminde, bir konaklama ve yerleşim merkezi olarak kurulmuş ve adına; "Sultâniyye" denilmiştir. 
Bu tarihi gerçeğin yanısıra insan, bağrında nice maneviyat sultanlarını barındıran Karapınar'ın, kendisine münâsip görülen bu güzel isme, ne kadar uygun düştüğünü düşünmekten kendini alamaz.

  • Konya Velileri, Hasan Özönder, Sh. 187, 188, 189.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder