Sayfalar

15 Temmuz 2024 Pazartesi

Baba, burası Konya değil, İstanbol!

Hacı veyiszâde Mustafa Efendi, bir selâm ırmağı gibi akardı, dışarı çıkınca hep; evden, câmiden ya da başkaca bir yerden dışarı çıkınca... 
Genç koca, Hacı Hoca, cingen cerit, kim olursa olsun önüne gelen herkese:
-Es-Selâmü Aleyküm! der giderdi. 
Güzel yüzü çiçekleri hiç solmayan bir tebessüm bahçesiydi. Herkes ayağa kalkardı ona taʼzi- men. Yoldan sokaktan geçerken.

Bir tarihte bir işleri düşmüş, İstanbul'a gelmişlerdi, oğlu Hafız Mehmet Efendi'yle birlikte.
Beyoğlu'nda, Ağa Câmii civarında bir yerde bir işleri vardı, oraya gidiyorlardı, yaya olarak. 
Çoğunluğu dinden dondan soyunmuş yetmiş iki buçuk milletin papuç sürüdüğü İstiklâl Caddesi'nde yürüyorlar. 
Hoca yine selâm ırmağı:
-Es-Selâmü Aleyküm! Es-Selâmü Aleyküm! Es-Selâmü Aleyküm!

Oğlu Hafız Mehmet Efendi:
-Baba, burası Konya değil, İstanbol.
İstanbol Beyoğlu, Beyoğlu'nun da İstiklâl Caddesi!.. 
Yani İstanbol'un en bozuk yeri!.. 
Çoğunluğu mü'min, müslim bile değil, bu selâm verdiğin insanların... 

Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi, böylesi tablolar karşısında, çok tatlı bir kaş göz ve ağız mimiği yapardı.
Meseleyi yüzündeki anlamlı bir tebessümle yumşatıverirdi. 
O anda da öyle yaptı. 
Gülümsedi ve hafif göz kırparak:
-E eeee? dedi.

Hafiz Mehmet Efendi:
-Caiz mi? diye sordu, hayretle. 

Bunun üzerine Hacı Veyiszâde, kaldırım trafiğini aksatmıyacak şekilde bir kenara çekilerek, asasını yere vurdu ve durdu:
-Oğlum, Selâm nedir? Kimdir Selâm? 
Selâm; Allah!.. 
Selâmı ifşa edin, yayın diyor Rasûlullah... 
O dine dona giresicelerin Selâm'a ihtiyaçları yok mu? 
En çok onların ihtiyaçları var Selâm'a..

Hafiz Mehmet Efendi'ye başını sallayıp tasdik etmekten başka bir şey kalmamıştı. 
O da öyle yaptı: 
-Doğru Baba, dedi, biz meselenin o tarafına eğilemedik.

Hacı Veyiszâde:
-Eğilin Mehmed'im, eğilin! 
Hiç bir meselenin hiç bir tarafını ihmal etmeyin... 
Hadi yörüyelim gayrı!

Ve yürüdüler. 
Hoca Efendi, yine selâm ırmağı:
-Es-Selâmü Aleyküm! Es-Selâmü Aleyküm!


* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.128, 129.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder