Sayfalar

10 Temmuz 2024 Çarşamba

Konya'mızda bir gün, bir büyük fütühât olacak......

Hacı Veyiszâde, önce Piri Paşa Camii'nde görev yapmış, Konyalılar onu sonra büyük hocadır, büyük câmiye yaraşır diye Kapı Camii'ne almışlar. 
Fakat bir müddet sonra, oradan da Aziziye Camii'ne göndermişler: "Hoca namazda yörüüyor yaav, namazlarımız ifsad oluyor!" diyerek.
Hoca'nın Aziziye Camii'nde olmaktan bir şikâyeti yok. 
Ancak, Kapı Camii cemaatının namazlarının ifsâd olduğu zehabına kapılmalarına epey üzülüyor.

İşte bu üzüntünün yüzünden okunduğu bir gün, yanından yöresinden hiç ayrılmayan Astsubay Mehmet Tekin'e:
-Mehmedim, sen bizim, sorgusuz sualsiz cennete giresice gözel Gonyalılarımızı bilmezsin. 
Onlara kolay kolay Hoca beğendiremezsin. 
Fakir için: "Hoca namazda yörüyor" diyorlarmış.

Aziziye Camii'nin İmâm odasında konuşuyorlardı. 
Hoca bunları anlatırken dolukmuştu. 
Sesi hafif titriyordu. 
Gözleri buğuluydu. 
Şöyle devam etti:
-Namaza durunca iyice bir bak bakalım Mehmedim, hakikaten yörüyor muyum? 
Arkama dur, bir dikkat et!
Olabilir, dedikleri hakikaten doğru olabilir.
Zira benim üç yerde  aklım başımdan gider.
Bir namazda, bir misafir gelince, bir de Efendimizin adı anılınca; aklım başımdan gider.
Hele bir dikkat et bakalım.

Namaz vakti henüz girmemişti. 
Astsubay Mehmet Tekin'in merak ettiği bir husus vardı, onu sordu:
-Hocam, evliyayı herkes tanıyabilir mi? 

Hacı Veyiszâde'nin cevabı şu oldu:
-Hayır, Evliyâyı bazan evliyanın bizzat kendisi bile tanıyamaz! 
Bu bahis bir derya, enine boyuna, derinine dalgasına uzaaaar gider. 
Fakat senin şu andaki sualine verilecek cevap şu:
Evliyayı en fazla şu üç sınıf bilmez: 
Ailesi, evlâdı ve en yakın ihvânı!..
Konya'mızda onbir Enbiya, beşyüz büyük Evliya yatır.
Konya'mızda bir gün, -vaktini saatini Hak Celle ve Âlå bilir- bir büyük fütühât olacak ve Konya İslâm âleminin pâyitahtı olacak.

Hacı Veyiszâde bu son cümleye nokta koymuştu ki ezan başladı.
Sonra namaza duruldu. 
Astsubay Mehmet Tekin, Hoca'nın tam arkasına durmuştu. 
Namaz anında, Hoca'da, zaman zaman gerçekten de bir hareketlenme oluyordu.
Namazdan çıkınca, sarığını cübbesini soyunurken Astsubay Mehmet Tekin'in yüzüne baktı. 
Rapor bekliyordu:
-Ne oldu Mehmedim, yörüdük mü? Nereye gittik geldik? diye takıldı.

Astsubay Mehmet Tekin, mütebessim bir ifadeyle boyun bükerek:
- Azıcık bir hareketlenme oluyor Hocam! deyince, Hacı Veyiszâde'nin yüzünde bir şavkıma oldu:
- Evlâdım, Mehmedim, biz Sahib-i Saâdet Meâb'dan fetvasını aldık. 
Hiç bir şey lâzım gelmez. 

* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1997, s.148, 149, 150.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder