Halen burada dört sütun üzerinde ve dört yanı açık mütevazi bir türbesi bulunmaktadır.
Hanımı, ortanca oğlu ve ailesinin diğer fertlerinin kabirleri de buradadır.
Kardeşlerinden Şeyh Hâlid 1883’te Karaman’a gidip yerleşmiş, 1909’da orada vefat edince Kethâne (Ketenci) Camii hazîresine defnedilmiştir.
Bahâeddin Efendi Nakşibendiyye’nin Hâlidiyye koluna bağlı bir şeyh olan babası Memiş Efendi’ye intisap etmişti.
Onun ölümünden sonra halifesi olarak irşad görevini yürüttü.
Babası gibi kendisi de ılımlı ve geleneklere sıkı sıkıya bağlı, şer‘î ölçülere son derece saygılı bir tasavvuf anlayışını benimsedi.
Şeriatı kabuk, hakikati (tasavvufu) öz sayan anlayışa şiddetle karşı çıkarak öz ile kabuğun ayrı şeyler, şeriat ve hakikatin ise aynı olduğunu savundu.
Eserleri.
1. Bâʿis̱ü’l-maġfire fî beyâni aḳvâli’l-vaḥde: Bahâeddin Efendi bu Arapça eserini, babası Memiş Efendi’nin vahdet-i vücûd inancına sahip olduğunu iddia eden bir şahsın mektubuna cevap ve reddiye olmak üzere kaleme almıştır.
Dört bölüm ve bir sonuç kısmından meydana gelen eserde fırkaların ortaya çıkışı, bazı tasavvuf terimleri, eşyanın hakikati, muhkem-müteşâbih naslar, şer‘î deliller ele alınmış ve vahdet-i vücûd inancının Ehl-i sünnet’te yeri olmadığı gösterilmeye çalışılmıştır.
Eserin Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi’nde beş nüshası bulunmaktadır (nr. 9893, 9896, 9898, 9926, 9938).
2. Îḳāẓü’n-nâʾimîn ve tenbîhü’l-ġāfilîn: Zikrin faziletine dair olan bu Arapça risâle birinci risâle ile birlikte ciltlenmiş halde bulunmaktadır.
Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/bahaeddin-efendi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder