Sayfalar

8 Eylül 2025 Pazartesi

İstikamet Şehidi

Bediuzzaman ve talebeleri hapishaneye, "Medrese-i Yûsufiyye" demekteydi. 
Hz.Yûsuf Aleyhisselam da zulmen hapse konulmamış mıydı? 
Orada iken hem ibadetlerini aksatmadan yerine getirip hem de diğer mahkumlara Tevhid inancını anlatmamış mıydı? 
Kendileri de öyle yapmalıydı.

Bediuzzaman ve talebeleri bir yandan hapisteki mahkumlara Kur'an-ı Kerim ve temel dinî bilgileri öğretiyor, bir yandan da Risale-i Nur'un neşri için çalışmalarda bulunuyorlardı. 

Şöyle ki: Bediuzzaman Eskişehir hapishanesinde iken; "30.Lem'a", "1.Şua", "2.Şua" isimli eserleri telif etti. 
Yazılan bu eserler diğer koğuşlardaki nur talebelerine ulaştırılıyor, onlar da bu eserleri yazarak bir yolunu bulup dışarıya çıkmasını sağlıyorlardı. 
Böylece hapishane bir medrese haline gelmişti. 
Onlara zulmedenler, eziyet verdiklerini zannededursun; hapistekiler, Kur'an'a zindanda da hizmet edebilmenin bahtiyarlığıyla son derece mesutlardı.

Hapisteki Kur'an talebelerini üzen yegane gelişme, Binbaşı Asım Bey'in vefatıydı. 
Bu yiğit insan, sorgusu esnasında şöyle bir durumla karşı karşıya gelmişti:
Ya doğruyu söyleyecek ve bu suretle üstadına zarar vermiş olacak, ya da üstadını korumak için yalan söyleyecek. 
Bu iki şık da bu kahraman ruhlu insanın kabul edeceği durum değildi. 

O ise iki şıkkı da kabul etmemiş ve "Ya Rab canımı al!" diye Kainatın Sahib-i Hakikisine el açıp yakarmış ve sorgusu esnasında vefat etmişti. 
Bediuzzaman bu kahraman talebesi için; "İstikamet Şehidi" diyordu.

* Çağa İz bırakan Müslüman Önderler Said Nursi, Burhan Bozgeyik, 3.Baskı, 2009, İstanbul, İlke Yayınları, s.129.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder