Sayfalar

30 Nisan 2010 Cuma

TARİHİMİZİN EN KARANLIK YÜZÜ

Genç Osman'ın katli tarihimizin karanlık yüzlerinden birini teşkil ediyor. Bu olay, politikaya bulaşan ordunun ne hale geldiğini görmek açısından, tam bir ibret tablosudur.
Son çare olarak sığındığı Yeniçeri Ocağı'nın "Bıyığını balta kesmez" tabir edilen generallerine sığınan tecrübesiz Padişahın, "dün sabah Padişah-ı Cihan idim, şimdi üryan (çıplak) kaldım; halimden ibret alın, dünya size dahi kalmaz!.." şeklindeki yakınmaları karşısında, çizgiden çıkmış kimi yeniçeri generallerinin son derece yılışık bir tavırla, "Canım Osman Çelebi; yeniçeri ve sipahileri taş gemilerine sürmek nasıl oluyormuş bakalım" diye dalga geçmeleri, Yassıada'da Demokrat Partilileri yargılayan tavra ne kadar benziyor.
Tarihimizin bu acı sayfası her hatırlayışta yüreğimi sızlatır. Her hatırlayışta Sultan Genç Osman'ın asırları aşan çığlıkları kulaklarda uğuldar: "Babacuklarum, bana kıymayın"

Yeniçeri zorbaları tarafından boğulduğunda, Sultan Genç Osman, henüz 18 yaşındaydı. Sultan Birinci Ahmed ile Mahfiruz Hatice Sultan'dan dünyaya gelmiş, ondört yaşında atalarının tahtına geçmişti. (26 Şubat 1618)
Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca biliyordu. Özellikle edebiyat, matematik, coğrafya ve tarih konularında uzmanlık derecesinde bilgiliydi. Hattat ve şairdi.
1621'de Lehistan Seferine çıktı. Fransız yazar Madame de Gomez'in 1734'te yayınlanan "Histire d'Osman" isimli eserine göre, Genç Osman, Baltık Denizi’ne çıkmak, orada donanma kurup hem Akdeniz'den hem Baltık Denizi’nden Avrupa'yı abluka altına alarak İtalya üzerinden kıtanın ortalarına doğru yürümek imkanını elde etmek için meşhur Lehistan Seferi'ne çıkmıştı. Fakat yeniçerilerin isteksizlik göstermesi sonucu eli boş döndü. İşte bu yüzden Sultan Genç Osman, yeni bir ordu kurmayı ciddi ciddi düşünmeye başladı.
Hocası Ömer Efendi ile yakın dostu Kızlar Ağası Süleyman Ağa da, Padişah'ı buna teşvik ediyor, Mısır ve Anadolu'dan yeni bir ordu toplamaya yönlendiriyorlardı.
İstanbul bu dedikodularla çalkalanırken, genç Padişah hacca gideceğini açıkladı. Ama bu niyetine öncelikle Şeyhülislam Esad Efendi karşı çıktı: "Padişahlara hac lazım değildür. Yerinde oturup adaletle hükmet ki, kargaşa çıkmasun!" anlamında sözler sarfetti.
Sultan Genç Osman ise iyice kararlıydı: "Kararım karar" diyordu. Fakat bu kez yeniçeriler homurdanmaya başlamıştı. Padişah onlara da şöyle haber gönderdi: "Beni kararımdan kimse vaz geçiremez, varın o kudurmuş güruha böylece söyleyin."
Genç ve deneyimsiz Padişah'ın bazı yakınları tarafından yanlış yönlendirilmesi sonucu sert çıkışı yeniçerileri delirtti. Anadolu ve Mısır'dan asker toplayıp geleceğine ve Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldıracağına iyice inandılar. "Artuk senun padişahluğun bize lazım değildur. biz Sultan Mustafa'yı isteruz!.." diyerek daha önce sinir hastası olduğu gerekçesiyle tahttan indirilen Sultan Birinci Mustafa'nın saraydaki dairesine yöneldiler. Fakat tüm kapılar kilitliydi. Bu kez sarayın kubbesine çıkıp kubbeyi deldiler. Tepeden dairesine girerek Sultan Mustafa'yı buldular. Getirip tahta oturttular. "Evvelen padişahumuz Sultan Mustafa idi, yine odur" diyerek "biat" etmeleri için alimleri zorlamaya başladılar. Osmanlı alimleri her ne kadar bir tahtta iki padişah olamayacağını söyleyip direndilerse de, boyunlarına kılıç dayanınca, mecburen Sultan Mustafa'ya biat ettiler.
Çevresindekilerin bazıları öldürülüp bazıları can derdine düşünce, Sultan Genç Osman yapa yalnız kaldı. Canını kurtarmanın tek yolu Yeniçeri Ocağı'na sığınmaktı. Yeniçeri Ağası (Genel Kurmay Başkanı) Kara Ali hala Padişah'a sadıktı. Kendisine sığınan Padişah'ın ellerine sarılıp bir zaman ağladıktan sonra, isyancı önderlere gitti. "Padişahınız
Sultan Mustafa olsun, ama bize sığınan Sultan Osman'ı bağışlayın" diye yalvardı.
"Urun. söyletmen!.." çığlıkları eşliğinde zavallıcığı oracıkta şehit ettiler. 18 yaşındaki Sultan Genç Osman'ı Ağa Kapısızdan alıp uyuz bir katıra bindirdiler. İte kaka ve hakaretler yağdıra yağdıra Ortacami'ye götürdüler. Generaller Ortacami'de toplanmıştı. Genç Osman onları görür görmez üzerlerine yürüdü: "Allah'tan korkmaz mısınız?" diye gürledi, "kılıçlarınızın ucunda yükselttiğiniz devleti kılıçlamaya mı çalışırsınız, bu ne haldur!"
Herkes bir anda sus-pus oldu. Durum Genç Padişah'ın lehine dönmek üzereydi. Fakat kendi varlığını Genç Osman'ın yokluğuna düğümleyen Davut Paşa, gizlice getirttiği cellat vasıtasıyla Genç Osman'ın boynuna yağlı kement artırdı. Niyeti oracıkta boğdurmaktı.
Genç Osman atak ve güçlüydü. Kemendi havada yakalayıp çekince cellat yere kapaklandı. Şimdilik canını kurtarmıştı. Davut Paşa, "Sütüme havale edin, kılına dokundurtmam" diyerek Sultan Genç Osman'ı teslim aldı. Yedikule Zindanları'na götürdü. Ve o gece orada Padişah'ı boğdurttu. (20 Şubat 1622)
Sultan Genç Osman'ın naşı, ertesi gün Sultanahmed Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Sultan Ahmed Camii'nin bitişiğindeki babasının türbesine defnedildi. Allah Rahmet eylesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder