Zemzem Nasıl İçilmelidir? Cübbeli Ahmed Hoca, Zemzemin nasıl ve ne kadar içilmesi gerektiğini anlatıyor.
Sayfalar
▼
30 Kasım 2011 Çarşamba
29 Kasım 2011 Salı
Eminönü (Fatih) İlçesindeki Sinagoglar, İstanbul
9 uncu yüzyıldan itibaren Museviler Bahçekapı ile Ayasofya arasında kalan bölgeyi de ikametgah olarak seçmişlerdir.
Surlardan denize doğru çıkan "Porta Hebraica" diye adlandırılan İbrani Kapısı’nın Sarayburnu veya Bahçekapı’da Yeni cami civarında olduğu iddia edilmiştir. 13.yüzyılın başlarında Bahçekapı’da bir Sinagog’un varlığı bilinmektedir IV. Haçlı Seferi sırasında 1204'de Haçlıların Sinagogları tahrip etmeleri sırasında çıkan bir yangın Ayasofya’ya kadar bütün bölgeyi yok etmiştir. Daha sonraları İstanbul'u Avrupay'a bağlayan demiryolunun son durağı olan Sirkeci onlar için önemli oldu.
Surlardan denize doğru çıkan "Porta Hebraica" diye adlandırılan İbrani Kapısı’nın Sarayburnu veya Bahçekapı’da Yeni cami civarında olduğu iddia edilmiştir. 13.yüzyılın başlarında Bahçekapı’da bir Sinagog’un varlığı bilinmektedir IV. Haçlı Seferi sırasında 1204'de Haçlıların Sinagogları tahrip etmeleri sırasında çıkan bir yangın Ayasofya’ya kadar bütün bölgeyi yok etmiştir. Daha sonraları İstanbul'u Avrupay'a bağlayan demiryolunun son durağı olan Sirkeci onlar için önemli oldu.
Kadıköy Sinagogları, İstanbul
Avrupa-Asya ulaşımında önemli bir konumu olan Bağdat Demiryolları’nın başlangıç noktası olan Haydarpaşa ve civarına Musevi yerleşimi XIX.yüzyılın ikinci yarsındadır. 1922 yangınından sonra semt sakinleri başka yörelere taşınınca Musevi nüfusta büyük bir azalma olmuştur.
Üsküdar Sinagogları, İstanbul
Buradaki Musevi yerleşimi Üsküdar sırtlarındaki Dağhamam, Bağlarbaşı ve Kuzguncuk’da toplanmıştır.
Bir rivayete göre 1618'de Galata’da çıkan Veba salgınından kaçan Museviler buraya gelip yerleşmişlerdir.
Bir rivayete göre 1618'de Galata’da çıkan Veba salgınından kaçan Museviler buraya gelip yerleşmişlerdir.
Sarıyer Sinagogları, İstanbul
Boğaziçi’nin Anadolu yakasına yerleşim XIX.yüzyılda yabancı elçiliklerin yazlık binalarının burada yapılanmasıyla hareketlenir.
Yeniköy'deki Museviler de Adalarda olduğu gibi yazlıkçıdır. Arnavutköy ve Bebek'de ise küçük bir musevi topluluğunun olduğunu 1848'de ölen Haham Eliezer de Toledo’nun notlarından öğrenmekteyiz. 1800'lerde Bebek’de mevcut olan bir Sinagog’dan bahsederse de bu mabet günümüzde yoktur.
Yeniköy'deki Museviler de Adalarda olduğu gibi yazlıkçıdır. Arnavutköy ve Bebek'de ise küçük bir musevi topluluğunun olduğunu 1848'de ölen Haham Eliezer de Toledo’nun notlarından öğrenmekteyiz. 1800'lerde Bebek’de mevcut olan bir Sinagog’dan bahsederse de bu mabet günümüzde yoktur.
Beth Yaakov Sinagogu, Heybeliada, İstanbul
1940’lı yıllarda yazlıkçı Musevi ailelerinin Heybeliada’ya gelmeleri ile burada bir Sinagog zorunluluğu doğdu. Kuyu mahallesi Orhan Sokak’daki 698 metrekarelik arsa 1947’de satın alınarak devrin milletvekillerinden Salamon Adato’nun desteği ile yasal izinler alındı ve inşaata geçildi. Sinagog’un 10 Haziran 1956'da açılışı yapıldı.
Hesed Le'Avraam Sinagogu, Büyükada, İstanbul
Büyükada Pancur Sokaktadır. 1900'lü yıllarda Büyükadaya sayfiyeye giden Musevilerin ihtiyacını karşılamak için Avram Arslan Efendi’’in hibe ettiği arsası üzerine inşa edilmiştir. Bu yüzden de Mabede "Avram’ın İyiliği" anlamına gelen ismi konulmuştur.
Hemdet İsrael Sinagogu, İstanbul
Haydarpaşa, Yeldeğirmeni, İzzettin Sokaktadır. Beylerbeyi sırtlarndaki Dağhamam Sinagog’unun yanmasıyla bölgedeki Museviler yeni bir bina arayışına başladılar. II.Abdülhamid’in 14 Ocak 1896 ’daki fermanıyla Sinagog yapımına izin alındı, arsa bulundu ve kısa sürede inşaat bitirildi.
Virane (Kal de Ariva) Sinagogu, İstanbul
Kuzguncuk’ta Yakup Sokağındadır. 1840 larda yapılan bu Sinagog Yahudi nüfusun azalmasından dolayı kapandı. Edmond Benkohen ’in yaptığı mali yardım neticesinde onarılarak 22 Haziran 1980'de yeniden ibadete açıldı.
Beth Yaakov Sinagogu, İstanbul
Kuzguncuk’ta İcadiye Caddesindedir. Aşağıdaki Sinagog diye bilinen bu yapıya, yıkılmış olan eski bir sinagog’un yerine 27 Temmuz 1862'deki bir fermanla yeniden yapılmasına izin verilmiştir.
Etz ha-Hayim Sinagogu, Beşiktaş, İstanbul
Ortaköy, Muallim Naci Caddesindedir. "Hayat Ağacı" anlamına gelen bu isim Bizans’dan beri birçok Sinogoga konmuştur. 1707 de büyük bir yangın geçirdiğini 1707 tarihli tamirine izin verilen bir fermandan öğreniyoruz. Ne yazık ki bina 1813 de tekrar yandı.
Yeniköy Sinagogu, İstanbul
Köybaşı Caddesinde küçük bir sinagogdur. Musevi Banker Kamondo tarafından 1870'li yıllarda inşa ettirildiği söylenir. Sokağa bakan dar cephesindeki kapının üzerinde yuvarlak kemerli üç penceresi onun da üzerinde kabartma olarak "Süleyman Yıldızı" bulunur. Kadınlar mahfeli küçük bir parmaklıkla ayrılır, balkon şeklinde değildir. Ehal dolabı ise ahşaptır.
Dar'ül Aceze Binasının içindeki Sinagog, İstanbul
Yoksul hasta ve yaşlıları barındıran bu hayır kurumu yapılırken din farkı gözetmeksizin içerisine küçük bir sinagog, şapel ve mescid yapılmıştır.
Beth Israel Sinagogu, Şişli, İstanbul
1950'li yıllardan itibaren İstanbul’daki Musevi nüfus Nişantaşı ve Şişli semtlerine doğru ikametgahlarını değiştirmeye başlamışlardır.
Bu göçün neticesi olarak Şişli’de Sinagog sıkıntısı duyulmaya başlandı ve Beyoğlu, Şişli, Galata cemaati yönetim kurulu 1951'de Şişli Efe sokak’ta, terkedilmiş olan 1920'li yıllardan beri garaj olarak kullanılan eski Şişli Sinagogunun yeniden ihyasına karar aldı. Mimar Aram Deregobyan ve mimar Jak Pardo’ya proje ve inşaat havale edildi. 25 Ocak 1952'de gerekli izinleri ve proje onayı alınan Sinagog’un temel atma töreni yapıldı ve aynı sene içinde iç dekorasyonu tamam olmadığı halde Roş Aşena ve Kipur bayramları burada kutlandı.
Bu göçün neticesi olarak Şişli’de Sinagog sıkıntısı duyulmaya başlandı ve Beyoğlu, Şişli, Galata cemaati yönetim kurulu 1951'de Şişli Efe sokak’ta, terkedilmiş olan 1920'li yıllardan beri garaj olarak kullanılan eski Şişli Sinagogunun yeniden ihyasına karar aldı. Mimar Aram Deregobyan ve mimar Jak Pardo’ya proje ve inşaat havale edildi. 25 Ocak 1952'de gerekli izinleri ve proje onayı alınan Sinagog’un temel atma töreni yapıldı ve aynı sene içinde iç dekorasyonu tamam olmadığı halde Roş Aşena ve Kipur bayramları burada kutlandı.
Kal de Los Frankos (İtalyan Sinagogu), İstanbul
Kuledibi'nde Şahsuvar Sokaktadır. 1862'de İtalyan Musevi Cemaati ilk olarak Karaköy Zülfaris sokaktaki bir bina satın alarak burasını Sinagog olarak kullanmaya başladılar. Bu binanın yıkılması üzerine bu sefer Bitpazarında bir binayı kiraladılar. Burası küçük ve cemaata uzak olduğu kısa bir müddet sonra boşaltıldı ve Küçük Hendek Sokakta bir bina kiralandı. Cemaat kendi yerleri olan bir yere yerleşmek istediğinden Yönetim Kurulu Şahsuvar Sokakta bir arsa satın aldılar ve gerekli izinler büyük zorluklarla alındıktan sonra inşaata başlandı ve 1886'da Sinagog ibadete açıldı.
Or Hodeş Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
1897'de Hahambaşılığın "Galata ve Beyoğlundaki Polonyalı Musevilere ait bir mabet ve okullarının bulunmadığı" gerekçesiyle müracaatları olumlu karşılanmış ve gerekli izin verilmiştir. Beyoğlu Bereketzade Mahallesi Zürefa Sokak’da arsa satın alınarak küçük bir Sinagog inşa edilmiştir.
Kenesset Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
Galata Büyük Hendek Caddesindeki Apollon Sineması 1923 de kiralanarak süratli bir çalışma ile Sinagog’a dönüştürülmüş 18 Mart 1923'de açılışı yapılmıştır.
Tofre Begadim Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
Galata’da Felek Sokak'ta olan bu Sinagog Eşkenaz Terziler Birliği tarafından II.Abdülhamit’in Terzisi Mayer Şönmen ve arkadaşlarının gayretiyle padişahtan izin alarak kurulmuştur.
25 Kasım 2011 Cuma
Esgher Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
İnşa tarihi bilinmeyen bu Sinagogun mimari yapısına bakarak 19.yüzyılın ilk yarısına ait olduğunu söyleyebiliriz.
Maalem Sinagogu, İstanbul
Keçeci Piri Mahallesi Harap Çeşme Sokağındaki bu Sinagog 1905'de yanmış ve yenilenmiştir. Dışarıdan geniş ve yüksek bir bahçe duvarının çevrelediği bina, küçük dikdörtgen bir yapıya sahiptir.
Hasköy Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
En eski Musevi yerleşim bölgelerinden biri olan Hasköy (Picridion)’de Bizans devrinde ilk yerleşimi görüyoruz. II. inci Haçlı Sefer(1146-1148) Alman İmparatoru III.Konrad Kudüs’e giderken İstanbul’dan geçmeye karar verince Bizans İmparatoru I.Manuel Komnenos sarayını terk ederek Hasköy’deki Musevi mahallesine yerleşmiş ve bu şekilde kendini bir güvenceye almıştır. Fatih Sultan Mehmed’de Osmanlı topraklarına göç eden Sefaridlerin büyük bir bölümünü burada iskân ettirmiştir.
Karayim (Kal Ha Kadoş Be Muşta Bene Mikra) Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
Hasköy’de Mahlul Sokak No.4'dedir. Karay Musevilerine ait olan bu Sinagog’un tarihi Bizans devrine kadar inmektedir. Hz. Davud’un "... yer altının engin derinliklerinden sana sesleniyorum ey Tanrım" (Mezmur/130) sözünden esinlenerek yer seviyesinin altında inşa edilmiştir.
Parmakkapı Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
Hasköy, Kiremitçi Ahmet Sokağındaki bu yapı 1804 yangınında yanmış ve Hahambaşılığın müracaatı üzerine 6 Ekim 1804 tarihli fermanla tamirine izin verilmiş ve eski ölçülerine uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Yalnız değişiklik çatıda olmuş ahşap olan üst örtü yerini karğir tonoza bırakmıştır. Cemaat yokluğu yüzünden kapatılmıştır.
Çıksalın Sinagogu, Beyoğlu, İstanbul
XIX.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olan bu bina Hasköy’de Yahudi Mezarlığına en yakın ibadethane idi. Eğimli bir arazi üzerinde inşa edilmiş olan yapı iki katlı olup alt kat okul olarak kullanılmıştı. İbadet mek’anı olan üst kat ise semerdan çatı altında tonoz örtülü idi. 1950'li yıllarda terk edilmiştir.
Çorapçı Han Sinagogu (Kal Kadoş Çorapçı Han), İstanbul
Mahmutpaşa Caddesi Çorapçı Han’ın içindedir. 1880'lerde Rusya’dan göç eden eskenazlar tarafından bu bölgede çalışan Musevilere hizmet vermek için Musevi Banker Kamondo’nun maddi yardımlarıyla kurulmuştur.
Beth Avraam Sinagogu, İstanbul
Rusya’dan 1880 de gelen Musevi Göçmenler ibadetlerini Sirkeci’de Çorapçı Han’da yapıyorlardı. Müstakil bir yer arayışına giren cemaat Sirkeci Garı arkasında Orhaniye Caddesinde 3 katlı bir binayı kiraladılar ve Talmud Tora denilen dini vecibelerin öğretildiği bir okul kurdular. Çorapçı Han’daki sinagog küçük gelmeye başlayınca cemaat bu binayı özel günlerde kullanmaya başladı. Daha sonra Avram Geron adına kayıtlı olan bina satın alınırsa da tapuda işlem yapılmaz. Resmi açılış, İstanbul’un işgali günlerine rastlamıştır. Sirkeci Musevi Cemaatini temsil eden Dr.Jak ve Dr.Robert Behar açılış davetiyesini Sirkeci Polis Merkezi Komiseri Tahsin Bey’e götürürler. Açılışa gelen Tahsin Bey Sinagog’un her tarafının Türk bayrakları ile donatıldığını görünce çok duygulanır ve Hahambaşı Becerano’ya şöyle söyler:
Yanbol Sinagogu, Fatih, İstanbul
Balat’da Lapçınlar Sokakdaki bu mabed Bulgaristan’ın Yanbol kasabasından göç eden Seferadlar tarafından yapılmıştır. İlk yapılışı Bizans devrine ait olan bu Sinagog da 10 Mayıs 1694 tarihli bir fermanla yenilenmiştir. 1895'de büyük bir tamir geçirdiği giriş kapısı üzerindeki kitabede yazılıdır.
Unkapanı Sinagogu, İstanbul
Cibali’de Abdülezel Paşa Caddesi üzerinde idi. 1698'de Avram Paşa tarafından yaptırılan bu Sinagog h.1252 (8 Nisan 1837)de II. Mahmut’un fermanı ile tamirine izin verilmiş ve önemli bir onarım geçirmiştir. 1931'de tekrar onarılan bina 1968'de bir yangın geçirmiş 1976'da bir daha onarılmıştır. 18 Temmuz 1985'de ise Haliç ve çevresini düzenleme projesi ile yıkılmıştır.
Sinyaro Sinagogu, İstanbul
İlk yapılış 1660 olan bu mabed, 6 Ekim 1804 tarihli fermandan anlaşıldığı üzere geçirmiş olduğu yangında harap olduğundan tamiri için onay verilmiştir. Onarımda binanın eski hali aynen yapılmış fakat yüzyılımızın başında yine bir yangın geçirerek tahrip olmuş, kısa bir süre sonra da terk edilmiştir.
Or Ha-yim Sinagogu, Fatih, İstanbul
(Balat Musevi Hastanesi İçerisindeki Sinagog)
1885’de civardaki fakir Musevilere hizmet vermek için önce küçük bir dispanser şeklinde kurulan bu sağlık evinin bugünkü hastahaneye dönüşmesi, 10 Mayıs 1886 da, II. Abdülhamid’in izniyle Hahambaşı Moşe Helevi’nin temel atma töreni ile olmuştur.
1885’de civardaki fakir Musevilere hizmet vermek için önce küçük bir dispanser şeklinde kurulan bu sağlık evinin bugünkü hastahaneye dönüşmesi, 10 Mayıs 1886 da, II. Abdülhamid’in izniyle Hahambaşı Moşe Helevi’nin temel atma töreni ile olmuştur.
Karaferya (Veria) Sinagogu, Fatih, İstanbul
Verya Sinagogu ya da Karaferya Sinagogu, Bizans döneminde Makedonya’nın Veria kasabasından göç eden Seferadlar tarafından kurulmuştur. Fatih ilçesinde günümüz Balat semtinde bulunan sinagog, Osmanlı döneminde Yunanistan'ın Orta Makedonya bölgesindeki Karaferye (Veria) kentinden göç ederek, İstanbul'a gelen Museviler tarafından kurulmuştu. Sinagog, 1890 yılında Balat bölgesinde etkili olan bir yangında kullanılamaz hâle geldi.
Pol Yaşan Sinagogu, Fatih, İstanbul
Diğer adı "Eski Şehir" olan bu sinagog Balat ’da Karabaş Mahallesinde idi. 1890'daki büyük yangında yandıktan sonra 1902'deki fermanın izni ile yeniden inşa edildi. 1950'li yıllarda harap olması ve cemaatinin azalması yüzünden terk edilerek depo olarak kiralandı ve Haliç’i düzenleme projesi içinde istimlak edildi.
Kasturiya Sinagogu, Fatih, İstanbul
Balat’da Hoca Çakır Sokağındadır. Makedonya’nın Kasturiya kasabasından İstanbula göç eden Seferad Musevileri tarafından ilk yapılışı Fatih Sultan Mehmet zamanındadır.
Kal Kadoş Eliyahu Sinagogu, Fatih, İstanbul
Balat’ta Demirhisar Caddesi üzerinde 20 yıl kadar evvel üzerinde İbranice ismi yazılı olan bir duvardan ibaretti. Yıkılmadan evvel terkedilmiş olan bu sinagog uzun müddet ölü yıkama yeri ve depo olarak kullanılmıştır.
Selaniko Sinagogu, Fatih, İstanbul
Balat’ta Demirhisar Caddesindeki bu Sinagog’u Fatih Sultan Mehmet zamanında Selânik’den gelip Balat da "Sigri" adını verdikleri mahallede iskan ettirilenler tarafından yaptırılmıştır. 251 numaralı Mühimme Defterinde kayıtlı olan Sarayiko cemaatine ait olan bu Sinagog’un 1836'daki bir fermanla yenilenmesine izin verilmişti.1893'de Purim Bayramı arifesinde binanın ana duvarı çökmüş ve 1926'ya kadar kapalı kalmıştır.
İstipol Sinagogu, Fatih, İstanbul
İstipol Sinagogu, Fatih, İstanbul
İştipol Sinagogu, İstanbul'da bulunan bir sinagogtur. Fatih ilçesinde Balat ve Draman semtleri arasında yer alan sinagog, 1694 yılında bir fermanla İstanbul'a kabul edilen, Makedonya'nın İştip kentinden göç etmiş Museviler tarafından yapılmıştır. Bir yangında kullanılmaz hâle gelen sinagog, 1899 yılına tarihlenen bir izin fermanıyla yeniden ahşap olarak yapılmıştır. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 16 Eylül 1987 tarih ve 3618 sayılı kararı ile tescil edilip koruma altına alınan sinagog, günümüzde ibadete kapalıdır. Çana Sinagogu, Fatih, İstanbul
Balat’da Vodina Caddesi üzerinde olan bu Sinagog Eskenazlar tarafından yapılıp 1663'de Seferadlara devredilmiştir. İlk yapılışının Bizans devrine kadar indiği tahmin edilmektedir.
24 Kasım 2011 Perşembe
Çay Saati
Çay fincanları, desenli masa örtüleri, kurabiye ve pasta servisleri… Kendinize şık bir çay saati seti hazırlayın. En yakın arkadaşlarınızı çağırın ve keyif yapın.
Geometri
Geometrik desenler ve çizgiler; şimdiye kadar denemediyseniz, evinize farklı bir hava verecektir.
Egzotik
Egzotik ülkelerin renkleri, formları ve desenleriyle çok renkli ve çarpıcı bir stili evinize uygulayabilirsiniz.
Kırmızı-Beyaz
Bu muhteşem ikilinin yanında size ait bir tarz yaratmak için farklı desenleri birlikte kullanabilirsiniz.
Kadife
Kadifenin ağır bir dekorasyon elemanı olduğunu düşünenler vardır. Haklılar ancak dekorasyonda önemli olan neyi, neyle kombine ettiğinizdir. Kadife ile son derece spor ve modern çizgiler yakalayabilirsiniz.
Ekose
Kim demiş ekose ve çiçekler yan yana gelmez diye? Önemli olan renkleri doğru seçmek. Bir odanın atmosferini değiştirmek için en etkili çözümler arasındadır.
Natürel
Natürel renk paletinde hata yapma şansınız her zaman daha azdır. Ekru, taş rengi, kum beji, beyaz ve hatta açık griyi rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Vazo
Odanız ve ruh haliniz ne kadar karamsar olursa olsun, bir demet çiçekle her şeyi tersine çevirebilirsiniz. Çiçeğin kendini en iyi ifade ettiği şeffaf vazolar ise çok moda…..
Stencil
Stencil uygulaması her geçen gün yeni desen ve çeşitlerle hayatımıza giriyor. İster duvara, ister dolap üstüne… Dinamik bir görüntü için stencil uygulamasına bir göz atmalısınız.
23 Kasım 2011 Çarşamba
22 Kasım 2011 Salı
İSTANBUL'DAKİ KORULAR
Şehirlerin içi veya çevresindeki koruma altına alınmış büyük ağaç topluluğu veya küçük orman parçasına koru denilir.
Koru ve ormanlar bir ülkenin en büyük zenginlik kaynağıdır. Ayrıca bu yeşillik alanlar kentlerin hem nefes almasını hem de içinde barındırdığı,sincap,tilki, çeşitli kuşlar gibi küçük hayvanları ile estetiğini sağlarlar.
Koru ve ormanlar bir ülkenin en büyük zenginlik kaynağıdır. Ayrıca bu yeşillik alanlar kentlerin hem nefes almasını hem de içinde barındırdığı,sincap,tilki, çeşitli kuşlar gibi küçük hayvanları ile estetiğini sağlarlar.
Yıldız Parkı Korusu, Beşiktaş, İstanbul
Yıldız Parkı Korusu, Beşiktaş, İstanbul
Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki yamaçlara yayılmış olan 46.6 hektarlık alanı ile kent içinin en büyük korusudur. Tarihçi Hammer ilk Bizans kaynaklarında adı geçen defne ormanlarının ve mitolojik öykülerde Pan’ın Boğaziçi topoğrafyasında flütünü çaldığı yeşilliklerin burası olduğunu anlatır.Şehzade Yusuf İzeddin Efendi Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar’da, Büyük Çamlıca Tepesi’nin eteklerindedir. II.Mahmud’un Hekimbaşısı Abdülkadir Molla’ya ait olan bu arazi ve içindeki köşk daha sonra varisler tarafından Abdülmecid’in gözdesi Tiryal Hanım’a satılmıştır. O da oğlu gibi sevdiği Abdülazizi’in Şehzadesi Yusuf İzzettin Efendiy'e (1857-1916) hediye etmiştir.
Vaniköy Rasathane Korusu, İstanbul
Vaniköy’de çeşitli yönlerde Boğaz’a hakim olan yamaçlarda 9.2 hektarlık bir alanı kaplayan koruluktur.
Rasathane’ye bağlı olup bakımı yapılan şanslı korulardan biridir. Papazın korusu denilen Vaniköy korusu ile komşudur. Evliya Çelebi, Kanuni Sultan Süleyman’ın buradaki koruluğun içine kat, kat bahçeler yaptırarak fidanlar diktirdiğinden sebze ve çiçek tarhları yaptırıp, bostancıları içinde barınaklar kurdurduğundan bahseder.
Burada anıtsal büyüklüğe ulaşmış çok yaşlı mavi atlas sedirleri, ıhlamurları ve himalaya sedirleri mevcuttur. Bunlardan başka İspanyol göknarı, servi, erguvan, yalancı amasya, defne, sofora, çitlenbik ve iğde ağaçları korunun doğal örtüsünü teşkil etmektedir.
Rasathane’ye bağlı olup bakımı yapılan şanslı korulardan biridir. Papazın korusu denilen Vaniköy korusu ile komşudur. Evliya Çelebi, Kanuni Sultan Süleyman’ın buradaki koruluğun içine kat, kat bahçeler yaptırarak fidanlar diktirdiğinden sebze ve çiçek tarhları yaptırıp, bostancıları içinde barınaklar kurdurduğundan bahseder.
Burada anıtsal büyüklüğe ulaşmış çok yaşlı mavi atlas sedirleri, ıhlamurları ve himalaya sedirleri mevcuttur. Bunlardan başka İspanyol göknarı, servi, erguvan, yalancı amasya, defne, sofora, çitlenbik ve iğde ağaçları korunun doğal örtüsünü teşkil etmektedir.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR ANA SAYFA |
Vaniköy (Eski Papaz) Korusu, İstanbul
Kandilli Bahçesi’nin güneyinde IV. Mehmet (1648-1687) tarafından Şehzadelerine hocalık yapan Vanî Mehmed Efendi’ye bağışlanan ve ondan sonra da “Vaniköy Bahçesi” diye adlandırılan 114 m.lik bir tepenin üzerindedir.
Vanî Mehmet Efendi koruluğun içine bir de cami yaptırmıştır. Bizans döneminde İmparator İustinianis’un bu bölgede bir yazlık saray ve kilise yaptırdığını eski kaynaklar yazmaktadır. Halkın öteden beri buraya “Papazı Bahçesi” demesinin sebebi de bundan kaynaklanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde burası mirî mülk sayılmıştır.
Koruluğun içindeki ağaç türleri, sedir, iğde ,fıstık çamı, göknar, porusuk ve yalancı selvidir.
Vanî Mehmet Efendi koruluğun içine bir de cami yaptırmıştır. Bizans döneminde İmparator İustinianis’un bu bölgede bir yazlık saray ve kilise yaptırdığını eski kaynaklar yazmaktadır. Halkın öteden beri buraya “Papazı Bahçesi” demesinin sebebi de bundan kaynaklanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde burası mirî mülk sayılmıştır.
Koruluğun içindeki ağaç türleri, sedir, iğde ,fıstık çamı, göknar, porusuk ve yalancı selvidir.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR ANA SAYFA |
Vahdettin Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar’da Kuleli’nin arkasındaki tepelik arazide bulunan bu koruluk 5 hektarlık bir alana sahiptir.
Korudaki ilk bina İstanbul’un tanınmış ailelerinden olan Köçeoğlu’nun 1800'lerde yapılmış olan köşküdür. Abdülmecid köşk ve koruluğu Köçeoğlu ailesinden satın alarak Şehzade Kemaleddin Efendi’ye vermiştir. Daha sonra da köşk ve koruluk Şehzade iken Vahdettin’e geçmiştir. 5,6 hektarlık bir alanı kaplayan bu koruluk içindeki dört tarihi köşk ile beraber peyzaj değerini günümüze kadar koruyabilmiştir.
Korudaki ilk bina İstanbul’un tanınmış ailelerinden olan Köçeoğlu’nun 1800'lerde yapılmış olan köşküdür. Abdülmecid köşk ve koruluğu Köçeoğlu ailesinden satın alarak Şehzade Kemaleddin Efendi’ye vermiştir. Daha sonra da köşk ve koruluk Şehzade iken Vahdettin’e geçmiştir. 5,6 hektarlık bir alanı kaplayan bu koruluk içindeki dört tarihi köşk ile beraber peyzaj değerini günümüze kadar koruyabilmiştir.
Mihrâbad Korusu, İstanbul
Kanlıca’da Boğaz’a hakim yamaç ve tepe üzerinde 25 hektarlık bir alana sahip koruluktur.
Koru ismini Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında III. Ahmet için yaptırdığı, bugün yıkılmış olan Mihrâbad Kasrından almaktadır. Bu koruluğun mülkiyeti daha sonra Vecihi Paşa’ya geçmiş ondan da Mısır Prensesi Rukiye Sultan almıştır.
Bugün mülkiyeti Orman Bakanlığına ait olup, Alemdağ Orman İşletmesi Müdürlüğü'ne bağlıdır. Halka açık bir alan olarak düzenlenmiş olan bu koruda anıtsal boyutlara ulaşmış servi ve fıstık çamlarının yanı sıra akçakesme, çınar ve kermes meşeleri ile erguvanlar hakim ağaç örtüsünü teşkil eder.
Koru ismini Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında III. Ahmet için yaptırdığı, bugün yıkılmış olan Mihrâbad Kasrından almaktadır. Bu koruluğun mülkiyeti daha sonra Vecihi Paşa’ya geçmiş ondan da Mısır Prensesi Rukiye Sultan almıştır.
Bugün mülkiyeti Orman Bakanlığına ait olup, Alemdağ Orman İşletmesi Müdürlüğü'ne bağlıdır. Halka açık bir alan olarak düzenlenmiş olan bu koruda anıtsal boyutlara ulaşmış servi ve fıstık çamlarının yanı sıra akçakesme, çınar ve kermes meşeleri ile erguvanlar hakim ağaç örtüsünü teşkil eder.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR ANA SAYFA |
Münir Bey Korusu, İstanbul
Kuzguncuk’da 2.5 hektarlık bir alanı kaplayan küçük bir koruluktur. Bugün mülkiyeti Devlet Demir Yollarına aittir. İçindeki ağaç türleri servi, ıhlamur, kermes meşesi, defne, fıstık çamı ve erguvandır.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR
Hüseyin Avni Paşa Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar, Paşa Limanında ve Demirağ korusundan bir duvar ile ayrılan bu koru 4.45 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
1874-75'de Sadrazam olan Hüseyin Avni Paşa’nın mülkiyetinde olan bu koru ve içerisinde iki köşk Halide Edip Adıvar’ın babası olan Edip Bey’in mülkiyetine geçmiştir. Ailenin mirascıları Amerikada olduğundan ötürü son 25-30 yıldır oldukça bakımsız bir duruma gelmiş,bahçe duvarları yer, yer yıkılmış çevre halkının da yağmasına uğramıştır.
1874-75'de Sadrazam olan Hüseyin Avni Paşa’nın mülkiyetinde olan bu koru ve içerisinde iki köşk Halide Edip Adıvar’ın babası olan Edip Bey’in mülkiyetine geçmiştir. Ailenin mirascıları Amerikada olduğundan ötürü son 25-30 yıldır oldukça bakımsız bir duruma gelmiş,bahçe duvarları yer, yer yıkılmış çevre halkının da yağmasına uğramıştır.
Kandilli Kız Lisesi Korusu, İstanbul
Birçok hayırları olan II. Mahmud’un Zernigâr kadından olan kızı Adile Sultan (1826-
1899)’ın Akıntı Burnu’nun sırtındaki düzlükteki mirî arazisi üzerinde 2 hektarlık bir alana sahiptir.
1899)’ın Akıntı Burnu’nun sırtındaki düzlükteki mirî arazisi üzerinde 2 hektarlık bir alana sahiptir.
Hidiv İsmail Paşa (Çubuklu) Korusu, İstanbul
Çubuklu'da sahilden yamaca doğru yükselen dik yamaçları ve sırtın büyük bir bölümünü kaplayarak Çubuklu vapur iskelesine yakın bir yerde nihayet bulan 17.2 hektarlık bir koruluktur.
Demirağ Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar, Paşalimanı üstündedir. Fethi Paşa Korusundan bir duvar ile ayrılır. Yıkılmış olan Cemile Sultan Sarayı’nın arazisini ve koruluğunu Nuri Demirağ satın almıştır. Özel mülkiyette olan bu korunun kapladığı alan 10 hektardır. Bakımlı bir koru olup, içinde çam türleri, meşe, erguvan ve akasya ağaçları bulunur.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR
Küçük Çamlıca Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar’ın 4 km.doğusunda, 227 m. yüksekliğindeki Küçük Çamlıca Tepesi üzerindeki koruluktur.
Yamaçlarda İstanbul’un tanınmış su kaynakları olan Çamlıca,Tomruk suları bulunur. II. Mahmut zamanında İstanbul’un sosyal yaşamına giren bu korulukta ava çıkılır ve atla gezintiler yapılırdı. 19. yüzyıla gelindiğinde koruluğun büyük bir kısmı Sami ve Suphi Paşaların mülkiyetinde idi. 1940 senesinde İstanbul valisi Dr.Lütfü Kırdar tarafından kamulaştırıldı. Fakat ne yazık ki ondan bu yana gecekondu ve rant istilası ile korunun büyük kısmı yok oldu, kalabilen kısmı da 1980'de İstanbul Belediyesi temizletip halkın istifadesine açtı.
Yamaçlarda İstanbul’un tanınmış su kaynakları olan Çamlıca,Tomruk suları bulunur. II. Mahmut zamanında İstanbul’un sosyal yaşamına giren bu korulukta ava çıkılır ve atla gezintiler yapılırdı. 19. yüzyıla gelindiğinde koruluğun büyük bir kısmı Sami ve Suphi Paşaların mülkiyetinde idi. 1940 senesinde İstanbul valisi Dr.Lütfü Kırdar tarafından kamulaştırıldı. Fakat ne yazık ki ondan bu yana gecekondu ve rant istilası ile korunun büyük kısmı yok oldu, kalabilen kısmı da 1980'de İstanbul Belediyesi temizletip halkın istifadesine açtı.
Cemile Sultan Korusu, İstanbul
Kandilli’de bulunan tarihi Cemile Sultan Korusu, Cemile Sultan’ın sahil sarayının üst tarafında bulunmaktadır. Cemile Sultan (1843-1914), Sultan Abdülmecid’in kızı olup, Mahmud Celaleddin Paşa ile 1858 yılında evlendirilmiştir. Sultan II.Abdülhamid 1876’da tahta çıktığı zaman Kandilli iskelesi yanındaki sahil saray içerisindeki eşyası ile birlikte Prens Mustafa Fazıl Paşa veresesinden kardeşi Cemile Sultan adına satın alınmıştır.
Beykoz Kasrı Korusu, Beykoz, İstanbul
Beykoz’da Hünkar İskelesinin güneyinde çayır ile sahil arasındaki tepecikte 8 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
Bu koruluğun içinde XIX. yüzyılda Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın İstanbul Şehremini ve İhtisab Ağası Hüseyin Bey’den satın aldığı arazi ve koruluktaki kasrı bulunmakta idi. XX. yüzyılın başında harap hale gelen bu kasırda önce bir darüleytam sonra da trahom hastahanesi açıldı. Savaş yıllarında ise göçmenler burada iskan edildi. 1953'de Sağlık Bakanlığına geçen kasır onarılarak klinik olarak kullanıldı ve korunun etrafı duvarlarla çevrilerek boş alanlara yeni fidanlar dikilerek ağaç türleri ve kapladığı alanlar çoğaltıldı.1963'den bu yana ise Beykoz Çocuk Gögüs Hastalıkları Hastahanesi olarak hizmet vermektedir.
Bu koruluğun içinde XIX. yüzyılda Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın İstanbul Şehremini ve İhtisab Ağası Hüseyin Bey’den satın aldığı arazi ve koruluktaki kasrı bulunmakta idi. XX. yüzyılın başında harap hale gelen bu kasırda önce bir darüleytam sonra da trahom hastahanesi açıldı. Savaş yıllarında ise göçmenler burada iskan edildi. 1953'de Sağlık Bakanlığına geçen kasır onarılarak klinik olarak kullanıldı ve korunun etrafı duvarlarla çevrilerek boş alanlara yeni fidanlar dikilerek ağaç türleri ve kapladığı alanlar çoğaltıldı.1963'den bu yana ise Beykoz Çocuk Gögüs Hastalıkları Hastahanesi olarak hizmet vermektedir.
Cemil Molla Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar’da, Abdullah Ağa Mahallesinde, Nakkaştepe Mezarlığı ile Gümüşyolu arasındaki alanda 9 hektarlık bir koruluktur.
Amcazade Hüseyin Paşa Korusu, İstanbul
Anadoluhisarının kuzeyinde, Amcazade Hüseyin Paşa’nın yalısının hemen arkasındaki dik bir yamaç üzerindedir. 6.3 hektarlık bir alanı kaplayan bu koruluk sahildeki yalının akıbetini taşımaktadır.
Valide Sultan Validebağı Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar’da, Koşuyolu ile Altunizade arasında hafif meyilli bir arazide 10 hektarlık bir alana sahip olan bu koruluk adını Abdülaziz’in kızkardeşi, II. Mahmud’un kızı ve Sadrazam Mehmet Ali Paşa’nın eşi olan Adile Sultan’ın buradaki kasrından almaktadır. Sağlığında bütün servetini hayır işlerine sarfedilmesi için ondört ayrı vakıf kurmuş olan Adile Sultan buradaki koru ve köşkünü de sağlık tesisi olarak kullanılmak üzere vakfetmiştir.
Abraham Paşa Korusu, Beykoz, İstanbul
Beykoz ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Riva’ya kadar uzanan son derece geniş bir araziye yayılmış olan koruluğun kapladığı alan 27.9 hektardır.
İpar Korusu, İstanbul
Arnavutköy-Bebek arasında sahilden güneybatıya doğru yükselen oldukça dik eğimli bir tepededir.
Bugün mülkiyeti Emin Hattat ailesindedir. Etiler tarafındaki büyük kapıdan girilen koru 4,4 hektarlık bir alanı kaplar. İçeride Bizans dönemine ait duvar parçaları görülmektedir.
Bugün mülkiyeti Emin Hattat ailesindedir. Etiler tarafındaki büyük kapıdan girilen koru 4,4 hektarlık bir alanı kaplar. İçeride Bizans dönemine ait duvar parçaları görülmektedir.
Abdülmecid Efendi Korusu, Üsküdar, İstanbul
Üsküdar Bağlarbaşı’nda, Nakkaştepe ve Beylerbeyi'ne doğru alçalan hafif meyilli 6,5 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
Koruluğun içinde Şehzade Abdülmecid Efendi’nin köşkü vardır. İçinde çok sayıda değerli ağaçların bulunduğu bu koruluk ve köşk yüksek duvarlarla çevrilidir. İlk sahibi Hidiv İsmail Paşa’dır. Hıdiv’in oğlu İsmail Paşa saraya damat olduğunda kendisi için yaptırmayı planladığı köşkün projelerini Şehzade Abdülmecid Efendi çok beğendiği için ona devretmiştir. Şehzadenin babası II. Abdülhamid de 1895'de burayı oğlu için İsmail Paşa’dan satın almış ve 1901'de dönemin tanınmış mimarlarından Alexandre Vallaury tarafından köşk tasarlanıp inşa edilmiş, koruluk alan da nadide ağaçlarla doldurulmuştur.
Koruluğun içinde Şehzade Abdülmecid Efendi’nin köşkü vardır. İçinde çok sayıda değerli ağaçların bulunduğu bu koruluk ve köşk yüksek duvarlarla çevrilidir. İlk sahibi Hidiv İsmail Paşa’dır. Hıdiv’in oğlu İsmail Paşa saraya damat olduğunda kendisi için yaptırmayı planladığı köşkün projelerini Şehzade Abdülmecid Efendi çok beğendiği için ona devretmiştir. Şehzadenin babası II. Abdülhamid de 1895'de burayı oğlu için İsmail Paşa’dan satın almış ve 1901'de dönemin tanınmış mimarlarından Alexandre Vallaury tarafından köşk tasarlanıp inşa edilmiş, koruluk alan da nadide ağaçlarla doldurulmuştur.
Prens Sabahattin Korusu, Beşiktaş, İstanbul
Prens Sabahattin Korusu ya da Vakıf Korusu, İstanbul'da Beşiktaş ilçesi'nde yer alan bir korudur. İstanbul Boğazı sırtlarında, Ortaköy-Kuruçeşme semtleri arasında yer alır. Engebeli bir araziye sahip olan koruda dik eğimli yamaçlar bulunur. Yüzölçümü 22 dönüm kadardır. Kayıtlarda, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün mülkü olarak geçmektedir. Koruluğun içindeki ağaçlar fazla yüksek olmadığından pek fark edilmez.
Said Halim Paşa Korusu, İstanbul
Said Halim Paşa (1863-1921) Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunudur. Kendisi Hariciye Nazırı iken 1913'de Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra Sadrazam olmuştur. Hariciye Nazırlığından evvel Yeniköy'deki bu koruluğa sahip olduğu bilinir.
Rusya Elçiliği (Yazlık) Korusu, Sarıyer, İstanbul
Büyükdere-Sarıyer sahil yolundaki görkemli ahşap yalının arkasındaki tepededir. Koruluk ve sahildeki yalının II. Mahmud (1808-1839) zamanında Rus Elçiliğine ait olduğunu, Bostancıbaşı Defterindeki şu ibareden biliyoruz: “kurbünde Rusya elçisinin kebir yalısı”. Ayrıca Mellig’in gravürlerinde de bu yalının resimlerini görmekteyiz.
Naile Sultan Korusu, Beşiktaş, İstanbul
Naile Sultan Korusu, İstanbul'da Beşiktaş ilçesinde yer alan bir korudur. İstanbul Boğazı kıyılarında, Ortaköy-Kuruçeşme semtleri arasında yer alır. Kuzeyde Naciye Sultan Korusu, kuzeydoğuda Halide Hanım Korusu, doğuda Muallim Naci Caddesi (Defterdar Burnu) güneyde Emin Vafi Korusu ve batıda Portakal Yokuşu ile komşudur. Kuzeydoğusunda dik yükseltiler bulunan korunun tepelerinde ise geniş düzlükler bulunur. Yüzölçümü 4.9 hektardır.
Korunun ilk sahibi, Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'dır. Koru içinde, kendisi için yaptırdığı büyük bir konak yer almaktadır. Bu konak günümüze de ulaşmış olup Naile Sultan Konağı olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Hilafetin İlgasına ve Hanedanı Osmanî'nin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun Maddesi uyarınca Naile Sultan da tüm Osmanlı Hanedanı üyeleri gibi yurtdışına sürgüne gönderilmiştir. 1952 yılında Türkiye'ye döndüğünde, sahibi olduğu mülkleri satışa çıkarmış; koruyla birlikte içindeki yapıları dönemin tüccarlarından Namık Özsoy adlı bir kişiye satmıştır.
Korunun ilk sahibi, Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'dır. Koru içinde, kendisi için yaptırdığı büyük bir konak yer almaktadır. Bu konak günümüze de ulaşmış olup Naile Sultan Konağı olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Hilafetin İlgasına ve Hanedanı Osmanî'nin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun Maddesi uyarınca Naile Sultan da tüm Osmanlı Hanedanı üyeleri gibi yurtdışına sürgüne gönderilmiştir. 1952 yılında Türkiye'ye döndüğünde, sahibi olduğu mülkleri satışa çıkarmış; koruyla birlikte içindeki yapıları dönemin tüccarlarından Namık Özsoy adlı bir kişiye satmıştır.
Naciye Sultan Korusu, Beşiktaş, İstanbul
Naciye Sultan Korusu, İstanbul'da Beşiktaş ilçesi'nde yer alan bir korudur. İstanbul Boğazı sırtlarında, Ortaköy-Kuruçeşme semtleri arasında yer alır. Batısında dik yükseltiler bulunan korunun tepelerinde ise geniş düzlükler bulunur. Yüzölçümü 3,3 hektardır. Naile Sultan Korusu ile Halide Hanım Korusu arasında yer alır.
Korunun ilk sahibi, Osmanlı padişahlarından Abdülmecid'in oğlu Şehzade Süleyman Selim'in kızı Emine Naciye Sultan'dır. Koru içinde, tarihî bir konak yer almaktadır. Bu konak günümüze de ulaşmış olup Enver Paşa Köşkü olarak adlandırılmaktadır.
Korunun ilk sahibi, Osmanlı padişahlarından Abdülmecid'in oğlu Şehzade Süleyman Selim'in kızı Emine Naciye Sultan'dır. Koru içinde, tarihî bir konak yer almaktadır. Bu konak günümüze de ulaşmış olup Enver Paşa Köşkü olarak adlandırılmaktadır.
Kortel Korusu, İstanbul
Arnavutköy-Bebek arasında,kıyıdan güneybatıya doğru yükselen oldukça dik eğimli bir bir tepeciktedir.
Kavalalı Mehmet Ali Paşanın kızı Zeynep Hanım'a ait olan bu koruluğun içinde bugün yanmış olan iki ahşap köşk vardı. Türkiyenin ilk elektrik mühendislerinden, İstanbul ve Zonguldak milletvekiliği yapmış olan Hüsnü Kortel 1935'te burayı varislerden satın almıştır. Korunun sırta yakın düzlük kesimine ise ne yazık ki birtakım ağaçlar kesilerek 1978-1984 yılları arasında 20'ye yakın ikişer katlı villalar yapılmıştır.
Kavalalı Mehmet Ali Paşanın kızı Zeynep Hanım'a ait olan bu koruluğun içinde bugün yanmış olan iki ahşap köşk vardı. Türkiyenin ilk elektrik mühendislerinden, İstanbul ve Zonguldak milletvekiliği yapmış olan Hüsnü Kortel 1935'te burayı varislerden satın almıştır. Korunun sırta yakın düzlük kesimine ise ne yazık ki birtakım ağaçlar kesilerek 1978-1984 yılları arasında 20'ye yakın ikişer katlı villalar yapılmıştır.
Fransız Yetimhanesi Korusu, İstanbul
Bebek’i Etiler’e bağlayan dik yolun solunda 3,3 hektarlık bir alanı kaplayan bir koruluktur. Yanında ise İpar ve Kortel koruları bulunmaktadır.
Mülkiyeti 1909'da Bebek’de açılan Gabriel Fransız Okulu ile kimsesiz çocuklar için kurulmuş yetimhaneye aitti. Lozan Antlaşmasından sonra kapatılan bu okulun malları ve arazisi Saint Benoit Fransız Lisesine devredildi.
Mülkiyeti 1909'da Bebek’de açılan Gabriel Fransız Okulu ile kimsesiz çocuklar için kurulmuş yetimhaneye aitti. Lozan Antlaşmasından sonra kapatılan bu okulun malları ve arazisi Saint Benoit Fransız Lisesine devredildi.
İngiltere Elçiliği (Yazlık) Korusu, İstanbul
Tarabya’da sahil yolundaki yazlık binanın arkasında yükselen alandadır. 2.7 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
İçerisinde, servi, akçaağaç, atkestanesi, ıhlamur, porsuk, defne, çınar, saplı meşe, yalancı akasya, gülibrişim, fıstık ve kızılçamlar bulunmaktadır.
İçerisinde, servi, akçaağaç, atkestanesi, ıhlamur, porsuk, defne, çınar, saplı meşe, yalancı akasya, gülibrişim, fıstık ve kızılçamlar bulunmaktadır.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR
Huber Köşkü (Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü) Korusu, İstanbul
Yeniköy-Tarabya sahil yolunda, koyun güneyindeki eski Huber Köşkü’nün arkasındaki yamaç ve tepe üzerindedir.
Almanya’daki Mauser fişek fabrikalarının sahibi olan Auguste Huber, Alman Krupp firmasının temsilciliğini alarak İstanbul'a geldiğinde Tıngıroğlu ve Düzoğlu ailelerinden bu malikaneyi ve arkasındaki araziyi satın almıştır. Ayrıca silah ticareti ve komisyonculuğu da yapan Auguste Huber, I.Dünya savaşının bitiminde ve İstanbul’un işgalinden az önce köşkü terkederek memleketine döner. Huber’in ölümü üzerine eski Maliye Nazırı Necmettin Molla varislerin yaşadığı Ausburg’a giderek köşkü aileden satın alır. Köşk ve arazisi daha sonra Mısırlı Prenses Kadriye Hanım’a satılır. Prenses İstanbuldan ayrılıp Mısır’a dönmeye karar verince de burasını sembolik bir ücretle Notre Dame Sion sörlerine bırakır.
Almanya’daki Mauser fişek fabrikalarının sahibi olan Auguste Huber, Alman Krupp firmasının temsilciliğini alarak İstanbul'a geldiğinde Tıngıroğlu ve Düzoğlu ailelerinden bu malikaneyi ve arkasındaki araziyi satın almıştır. Ayrıca silah ticareti ve komisyonculuğu da yapan Auguste Huber, I.Dünya savaşının bitiminde ve İstanbul’un işgalinden az önce köşkü terkederek memleketine döner. Huber’in ölümü üzerine eski Maliye Nazırı Necmettin Molla varislerin yaşadığı Ausburg’a giderek köşkü aileden satın alır. Köşk ve arazisi daha sonra Mısırlı Prenses Kadriye Hanım’a satılır. Prenses İstanbuldan ayrılıp Mısır’a dönmeye karar verince de burasını sembolik bir ücretle Notre Dame Sion sörlerine bırakır.
Emin Erkayınlar (Şeyhülislam Cemâleddin Efendi) Korusu, İstanbul
Kuruçeşme’de sahil yolu ile Ulus’daki TRT arazisi arasında yüksek duvarlarla çevrili 100 dönümlük bir koruluktur.
Boğaziçi Üniversitesi Korusu, İstanbul
Bebek-Rumelihisarı sahil yolundan kuzeydoğuya doğru oldukça dik bir eğimle yükselen tepecik ve vadilerin oluşturduğu bir arazi parçasıdır. 23 Hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
XVII. yüzyılın ikinci yarısında Kaptan-ı Derya Deli Hüseyin Paşa’nın bağı olarak bilinen bu arazinin üzerinde 1871'de Misyoner Dr.Cyrus Hamlin’in New York’lu tüccar Christopher Rindlender Robert ‘den temin ettiği para ve kurduğu vakıf ile Robert Kolej’in binası yapılmıştır. İlk önce küçük bir bina olan okul zaman süreci içerisinde genişleyerek buğunku durumunu almıştır.
XVII. yüzyılın ikinci yarısında Kaptan-ı Derya Deli Hüseyin Paşa’nın bağı olarak bilinen bu arazinin üzerinde 1871'de Misyoner Dr.Cyrus Hamlin’in New York’lu tüccar Christopher Rindlender Robert ‘den temin ettiği para ve kurduğu vakıf ile Robert Kolej’in binası yapılmıştır. İlk önce küçük bir bina olan okul zaman süreci içerisinde genişleyerek buğunku durumunu almıştır.
Fransız Elçiliği Korusu, İstanbul
Tarabya’daki İpsilanti yalısının arkasındaki iki set halinde yükselen 7.5 hektarlık bir alandır. İpsilanti ailesinin fertleri Eflak ve Buğdan’da voyvodalık yapmış ve atalarının Bizans İmparator ailesi olan Komnenoslar soyundan geldiğini iddia eden Fenerli bir Rum ailedir.
Ayşe Sultan Korusu, İstanbul
Bebek Rumelihisarı sahil yolundan Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne doğru uzanan eğimli bir arazi üzerinde idi.1886'da doğan ve II.Abdülhamid’in kızı olan Ayşe Sultan (Osmanoğlu) 1924'te hilafetin kaldırılmasıyla Paris’e gitmiş, 1952'de Türkiye’ye dönmüş ve 1960'da da İstanbul’da vefat etmiştir.
Avusturya Elçiliği Korusu, İstanbul
Yeniköy sahilindeki Avusturya yazlık elçiliğinin bulunduğu bu arazi Mıgırdıç
Cezayirliyan’a ait idi. II. Abdülhamid’in emri ile Osmanlı-Avusturya dostluğunun bir
nişanesi olarak kamulaştırılmış ve Avusturya İmparatoru II. Franz Joseph 1898 de hediye edilmiştir.
Cezayirliyan’a ait idi. II. Abdülhamid’in emri ile Osmanlı-Avusturya dostluğunun bir
nişanesi olarak kamulaştırılmış ve Avusturya İmparatoru II. Franz Joseph 1898 de hediye edilmiştir.
Arnavutköy Robert Kolej Korusu, İstanbul
Arnavutköy’den Ulus’a doğru yükselen kuzeydoğu ve güneydoğuya bakan yamaçlar ,vâdi ve tepeciklerden meydana gelen çok dik eğimli bir arazi parçası üzerindedir.
Ârifi Paşa Korusu, İstanbul
Bebek-Rumelihisarı arasındaki sahil yolunun arkasındaki Abdülaziz devrinde Osmanlı Hariciye nazırı olan Ârifî paşa’nın Korusu Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne doğru yükselen yamaçtadır. Oldukça dik eğimli bir arazide bulunan bu koruluğun kapladığı alan yaklaşık 22 dönüm kadardır. Boğaziçinde en büyük tahribata uğrayıp parsellenip içerisine mahalleler kurulan yeşil alan burasıdır. Ancak en tepedeki dik yamaçta kalan kısmı korunabilmiştir.
İSTANBUL'DAKİ DİĞER KORULAR
Alman Elçiliği Korusu, İstanbul
Boğaziçinde,Yeniköy-Tarabya yolu üzerindeki yazlık köşklerin arkasında tepeye doğru yükselen ,eski Tarabya Kasrı’nın bulunduğu yerdeki 17 hektarlık bir koruluktur. Gürgen, akçaağaç ıhlamur ve meşe ağaçlarının yanı sıra az da olsa sert kıllı bir palmiye cinsi buranın hakim ağaç örtüsüdür.
Ayazağa Korusu, İstanbul
Sultan II.inci Mahmud zamanında (1808-1839) Hazine-i hassaya ait olup ve padişahın sık sık avlanmaya geldiği Haznedar Çiftliğinin koruluğudur. İçerisinde Ayazağa Kasırları ile Ayazağa Av köşkü bulunmaktadır. 7,8 hektarlık bir alana sahip olan bu koruluğun hâkim ağaç örtüsü çınar,Ihlamur,saplı meşe,at kestanesi ile Akçaağaçtır. Ayrıca diğer korularda görülmeyen boy ve çaptaki dişbudak ağaçları dikkati çekmektedir.
21 Kasım 2011 Pazartesi
BURSA KAPLICALARI
Bursa'da Termal Turizm
İçmeler ve kaplıcalar bakımından zengin olan Bursa’nın yararlı sıcak suları Uludağ’ın kuzey eteklerinden çıkar. Bursa merkezinde Çekirge bölgesindeki kaplıcalar ile Gemlik, İnegöl, Orhangazi ve Mustafakemalpaşa ilçelerindeki ılıca ve kaplıca kaynakları iç turizmin hareketli kaynaklarıdır. Banyo uygulaması ile ağrılı hastalıklara iyi gelmektedir.
İçmeler ve kaplıcalar bakımından zengin olan Bursa’ nın yararlı sıcak suları Uludağ’ın kuzey eteklerinden çıkar. Bursa merkezinde Çekirge bölgesindeki kaplıcalar ile Gemlik, İnegöl, Orhangazi ve Mustafakemalpaşa ilçelerindeki ılıca ve kaplıca kaynakları iç turizmin hareketli kaynaklarıdır.
İçmeler ve kaplıcalar bakımından zengin olan Bursa’nın yararlı sıcak suları Uludağ’ın kuzey eteklerinden çıkar. Bursa merkezinde Çekirge bölgesindeki kaplıcalar ile Gemlik, İnegöl, Orhangazi ve Mustafakemalpaşa ilçelerindeki ılıca ve kaplıca kaynakları iç turizmin hareketli kaynaklarıdır. Banyo uygulaması ile ağrılı hastalıklara iyi gelmektedir.
İçmeler ve kaplıcalar bakımından zengin olan Bursa’ nın yararlı sıcak suları Uludağ’ın kuzey eteklerinden çıkar. Bursa merkezinde Çekirge bölgesindeki kaplıcalar ile Gemlik, İnegöl, Orhangazi ve Mustafakemalpaşa ilçelerindeki ılıca ve kaplıca kaynakları iç turizmin hareketli kaynaklarıdır.