Beykoz ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Riva’ya kadar uzanan son derece geniş bir araziye yayılmış olan koruluğun kapladığı alan 27.9 hektardır.
Koruya ismini veren Abraham Paşa Mısır Hıdivi Mehmet Ali Paşa’nın yakın adamlarından olan Erem Âmira’nın torunu idi. İstanbul sarraflarından olan babası Kevork Karakâhya’da bugün Büyükdere fidanlığının bulunduğu yerde “Karakâhya” ismindeki meyve bahçesini kurmuştu. Mısır'da öğrenimini yapan Abraham Paşa Hıdiv İsmail Paşa’nın Kapı Kethüdası olmuş, bu sırada yapılan Süveyş Kanalı işinden de büyük servet kazanarak Osmanlı Sarayına da nüfuz etmiştir. Sultan Abdülaziz (1830-1876) ile büyük dostluk kurduğu ve Mısır’a ait imtiyazların İsmail Paşa lehinde sonuçlanmasında onun büyük payı olduğu tarihi kaynaklarda geçmektedir. Rivayete göre de kendisi Padişah’a pırlantalı zarlı,f ildişi ve
zümrütlü bir tavlayı hediye etmiştir.
Yine bir söylenceye göre; padişah ile bu tavlada oynadığı bir oyunu kazanarak korunun bulunduğu bu geniş araziyi kazanmıştır. Abraham Paşa’nın yıldızı II. Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla sönmeye başlar. Abdülhamit ,Paşa’nın İstanbul’da çok fazla arazisi olmasından rahatsız olmaya başlamış ve ilk etapta da bu koruyu kendisinden satın almış ve Paşabahçe koyuna bakan tarafını “Hürriyet Bahçesi” ismi ilehalkın ziyaretine açmıştır. Böylece bir tavla oyunu ile kazanılan arazi tekrar devletin malı olmuştur. Abraham Paşa da kalan ömrünü büyük bir debdebe içinde geçirmeye devam etmiş, yazın Büyükdere’deki yalısında kışın ise Beyoğlu'ndaki Serkldoryan'da ikamet etmiş ve 85 yaşında burada hayata gözlerini yummuştur.
Abraham Paşa çok geniş bir alana yayılmış olan bu koruyu Fransız bahçe mimarlarına tanzim ettirmiş içerisine köşkler, kuşhaneler ve havuzlar yaptırarak o zamana kadar Türkiye’de yetiştirilmemiş bitki ve ağaçları diktirmiştir. İçeriye yaptırmış olduğu minik tiyatro ise 1937'de yanmıştır. Korunun içinde iki büyük mağara, beş havuz ve üç tane suni kayalıklardan meydana getirilmiş mağaramsı kaskatlar vardır. Havuzlardan birinin ortasında ise minik bir adacık bulunmaktadır.
Şu andaki mülkiyeti Belediye’ye ait olan bu koru halka açıktır. Bugün içinde iki otoparkı, iki kır kahvesi, bir restoranı iki serası, açık spor alanı, çocukbahçesi, oturma terasları ve piknik alanları bulunmaktadır. Bugün koruya giriş Boğaz yönündeki Karacaburun Caddesinden ve kuzey yönünde ise Kavakdere Caddesinden girilmektedir.
Korunun içindeki yoğun ağaçlıklı alanda sekoya, kırmızı yapraklı karaağaç,Japon saforası gibi nadide ağaçların yanı sıra bol miktarda, at kestanesi, çınar, ıhlamur, meşe, erguvan, çeşitli türdeki akasyalar bulunmaktadır.
Koruya ismini veren Abraham Paşa Mısır Hıdivi Mehmet Ali Paşa’nın yakın adamlarından olan Erem Âmira’nın torunu idi. İstanbul sarraflarından olan babası Kevork Karakâhya’da bugün Büyükdere fidanlığının bulunduğu yerde “Karakâhya” ismindeki meyve bahçesini kurmuştu. Mısır'da öğrenimini yapan Abraham Paşa Hıdiv İsmail Paşa’nın Kapı Kethüdası olmuş, bu sırada yapılan Süveyş Kanalı işinden de büyük servet kazanarak Osmanlı Sarayına da nüfuz etmiştir. Sultan Abdülaziz (1830-1876) ile büyük dostluk kurduğu ve Mısır’a ait imtiyazların İsmail Paşa lehinde sonuçlanmasında onun büyük payı olduğu tarihi kaynaklarda geçmektedir. Rivayete göre de kendisi Padişah’a pırlantalı zarlı,f ildişi ve
zümrütlü bir tavlayı hediye etmiştir.
Yine bir söylenceye göre; padişah ile bu tavlada oynadığı bir oyunu kazanarak korunun bulunduğu bu geniş araziyi kazanmıştır. Abraham Paşa’nın yıldızı II. Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla sönmeye başlar. Abdülhamit ,Paşa’nın İstanbul’da çok fazla arazisi olmasından rahatsız olmaya başlamış ve ilk etapta da bu koruyu kendisinden satın almış ve Paşabahçe koyuna bakan tarafını “Hürriyet Bahçesi” ismi ilehalkın ziyaretine açmıştır. Böylece bir tavla oyunu ile kazanılan arazi tekrar devletin malı olmuştur. Abraham Paşa da kalan ömrünü büyük bir debdebe içinde geçirmeye devam etmiş, yazın Büyükdere’deki yalısında kışın ise Beyoğlu'ndaki Serkldoryan'da ikamet etmiş ve 85 yaşında burada hayata gözlerini yummuştur.
Abraham Paşa çok geniş bir alana yayılmış olan bu koruyu Fransız bahçe mimarlarına tanzim ettirmiş içerisine köşkler, kuşhaneler ve havuzlar yaptırarak o zamana kadar Türkiye’de yetiştirilmemiş bitki ve ağaçları diktirmiştir. İçeriye yaptırmış olduğu minik tiyatro ise 1937'de yanmıştır. Korunun içinde iki büyük mağara, beş havuz ve üç tane suni kayalıklardan meydana getirilmiş mağaramsı kaskatlar vardır. Havuzlardan birinin ortasında ise minik bir adacık bulunmaktadır.
Şu andaki mülkiyeti Belediye’ye ait olan bu koru halka açıktır. Bugün içinde iki otoparkı, iki kır kahvesi, bir restoranı iki serası, açık spor alanı, çocukbahçesi, oturma terasları ve piknik alanları bulunmaktadır. Bugün koruya giriş Boğaz yönündeki Karacaburun Caddesinden ve kuzey yönünde ise Kavakdere Caddesinden girilmektedir.
Korunun içindeki yoğun ağaçlıklı alanda sekoya, kırmızı yapraklı karaağaç,Japon saforası gibi nadide ağaçların yanı sıra bol miktarda, at kestanesi, çınar, ıhlamur, meşe, erguvan, çeşitli türdeki akasyalar bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder