Kafasına pek uygun bünyesi var dürzünün,
Karanlık odalarda künyesi var dürzünün...
Ölçsün, biçsin yoluna girecek bütün işler!
Yakasında Pergeli-Gönyesi var dürzünün...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.22.
Kafasına pek uygun bünyesi var dürzünün,
Karanlık odalarda künyesi var dürzünün...
Ölçsün, biçsin yoluna girecek bütün işler!
Yakasında Pergeli-Gönyesi var dürzünün...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.22.
Huneyn bin İshak, 809 tarihinde Fırat kıyısında, eski bir ticaret ve hükümet merkezi olan Bağdat'a 90 km uzaklıkta bulunan Hire'de doğdu.
İbad kabilesindendi.
Babası eczacıydı.
Babasının laboratuvarındaki çanak ve aletler onda ilme karşı büyük bir ilgi uyandırdı.
Bir yolunu bulup Bağdat'a ilim öğrenmeye gitti.
Arzusu doktor olmaktı.
Mustafa Özdamar, Yaşar Gökçek Hoca'ya soruyor:
-Hacı Veyiszâde ile Said-i Nursî tanışırlar mıydı şahsen?
Siz hiç görüşdüklerine şahit oldunuz mu, hocam?
Aksakallı nur yüzlü ihtiyar bir adam, misafir odasının önüne çıkarak:
-Gelin evlatlarım, gelin!
Öbür kardeşlerinizi de çağırın.
Sizlere, içeride bulunan dedenizi tanıtayım:
Osmanlı'nın Meşhur Matematik Âlimlerinden Gelenbevî İsmail Efendi, 1730 senesinde Aydın Vilayetinin Saruhan sancağında bulunan Gelenbe kasabasında doğdu.
Adı İsmail olmasına rağmen, doğduğu yerden dolayı Gelenbevi olarak tanınmıştır.
1791'de Yenişehir'de vefat etti.
Ataları Gelenbe'de müfti ve müderrislik yapmışlardı.
Kendisi ise küçük yaşta yetim kaldığından, tahsiline başlayamamıştı.
İcadları ile anatomide çığır açan Müslüman Tabip Ebû Muhammed Bağdâdî...
Ebu Muhammed Bağdadi; on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda Bağdat'ta yetişen din ve fen alimlerindendir.
İsmi, Abdüllâtif bin Yusuf bin Muhammed bin Ali Ebi Es'ad el-Bağdâdî'dir.
Künyesi Ebu Muhammed olup, lâkabı Muvaffakuddîn'dir.
Aslen Musullu olan Ebu Muhammed, 1161 senesinde Bağdat'ta doğdu.
Hoca Efendi yasak masak dinlemezdi.
Her fırsatta Kur'ân hizmeti verirdi.
En netâmeli günlerde bile, kendisini takibe, tahkike, tevkife gelen polisler de dahil herkese Kur'ân öğretmeye ve Kur'ân ahkâmını belletmeye çalışırdı.
Hoca Efendi veya babası (Hacı Veyis Efendi) için söylerler.
Çözülmez kördüğüm olmuş sorular...
Yaşın yanı sıra yanar kurular.
İgdiş atlar arpa saman peşinde,
Yem havası çalar bozuk borular...
*Gönül Söyler Dil Susar, Abdullah GÜLCEMAL, 1986, s.22.
Ladikli Ahmed Ağa'nın Torunu Ahmed Mehmet Elma anlatıyor:
Dedemin dostlarından Doktor Ahmet isminde biri vardı.
Dedemin vefatından sonra bir ara kabrine ziyarete geldi.
Uğurlamak için Ladik'in altına kadar ona eşlik edeyim, dedim.
Yolun yarısına varınca:
-Ben buralarda evi olan Halil amcayı ziyaret edeceğim, onu ziyaret etmeden de Konya'ya gitmem, dedi.
İran’da yetişen büyük kimya âlimi.
Kimya ilminin pratik sonuçlarını, insan hayatında ilk defa kullanan alim.
İsmi Muvaffak bin Ali el-Hirevî olup, künyesi Ebü’l-Mansûr’dur.
Doğum ve vefat târihleri bilinmemektedir.
Hayâtı hakkında bilinen tek husus, 961-976 seneleri arasında hüküm süren Sâmânî hükümdarı Emin Mansûr bin Nuh ile aynı zamanda yaşadığıdır.
Endülüs'lü meşhur coğrafyacı ve edip Ebû Ubeyde El-Bekrî...
Tam adı, Abdullah b. Abdilaziz b. Muhammed b. Eyyüb b. Amr el-Bekri el-Endelûsî'dir.
İşbiliye'nin (Sevilla) batısında yer alan Şeltiş'te (Saltes) M.1010 yıllarında doğmuş olduğu tahmin edilmektedir.
Kurtuba'da 487 Şevvalinde (Ekim 1094) vefat etti.
Bir gün, İslâh-ı Medâris-i İslâmiyye'nin konferans salonunda büyük bir şölen vardı.
Sohbet ve hitâbet ziyafeti.
Öğrencilerin ufuklarını açan bu sohbet ve hitâbet şöleninde, öğrenciler, diledikleri konularda kısa nutuklar çekerek hitabetlerini geliştiriyorlardı.
En sonunda da üniversite dışından ârif, zarif bir zât sohbet ediyordu.
İbrahim Rüştü'nün geldiği gün, şölen günüydü.
Öğrencilerin hitâbet faslından sonra kürsüye bir bilge çıktı.
Su gibi şırıl şırıl bir üslubu vardı.
Allah'a hamd ve Rasûlüne salavat ettikten sonra: