23 Nisan 2024 Salı

Cüzzamın sebep ve tedavilerini 900 sene evvel izah eden İbn-i Cezzâr

Onuncu asrın sonlarında yetişmiş, cüzzamın sebep ve tedavilerini 900 sene evvel açıklayan meşhur Müslüman Tabib.
İsmi, Ahmed bin İbrahim bin Cezzar olup, künyesi Ebu Cafer'dir. 
İbn-i Cezzâr diye meşhur olmuştur. 
Avrupalılar L'Algizhar diye bilirler. 
M.920/H.307 senesinde Kayravan'da doğdu. 
M.1005/H.395 senesinde yine Kayravan'da vefat etti.

Dedesi ve babası, zamanının meşhur hekimlerinden olan İbn-i Cezzar, Kayravan'da zamanın din ve fen ilimlerini tahsil ettikten sonra, çalışmalarını tıp ve eczacılık alanında yoğunlaştırdı. 
Tıp ile eczacılığın birbirinden ayrılmasını ve başlı başına birer ilim olmaları gerektiğini savundu. 
Kayravan'daki evinde açtığı eczanesinden, muayene ettiği hastalara gerekli ilaçları hazırlatıp verirdi. 
Birçok yerleri gezip, gezici doktorluk yaptı. 
Bu vesile ile Kuzey İtalya, Güney Fransa ve Kuzey İspanya sahillerine kadar gitti. 
Bir defasında merkezi Buhara'da olan Samani Sultanı onu sarayına davet etti. 
Fakat Ibn-i Cezzar, bizzat yapmış olduğu 12 bin 500 kilo parşomen tomarları ve on ton ağırlığındaki kütüphanesini taşımak için yüz deveye ihtiyacı olduğundan daveti kabul edemedi. 
Vefatından sonra evinde her biri birkaç kişi tarafından taşınan altı yüz sandık kitabı olduğu ortaya çıktı.

İbn-i Cezzar, bütün İslâm aleminde tıp ve eczacılık sahasında üstad olarak tanınmıştır. 
Eserleri elden ele asırlarca dolaşmıştır. 
Endülüs'te yetişen alimlerin çoğu ondan ders almıştır. 
Mesela meşhur tabip ve cerrah Ebü'l- Kasım Zehrâvî bunlardandır.

Tıp alanında geniş araştırmalar yapıp, hastalıkların teşhis ve tedavisini yapan ve asrın mütehassıs doktoru olan İbn-i Cezzâr, en mühi çalışmasını cüzzam hastalığı üzerine yaptı.
Bu hastalık, deride birtakım urlar meydana getiriyor, yer yer kangrenlere sebep oluyor, hastanın vücudunu kemirip harap ediyordu. 
Bu korkunç hastalık için Peygamberimiz, ta 7.yüzyıllarda, "Arslandan kaçar gibi ondan kaçın" buyurmuştu. 
Bu korkunç hastalık, cüzzamdan başka bir şey değildi. 
Cüzzamlıların ölümle başbaşa olduğu devirde bir Müslüman doktor çıktı.
Bu dehşetli hastalığın teşhisini yaptı, sebeplerini inceledi ve tedavi şekillerini gösterdi. 
Ve bütün bildiklerini, ilim dünyasının da faydalanması için bir kitapta topladı.

İbn-i Cezzar, cüzzamlı hastalara apayrı bir tedavi uyguluyordu. 
Onları diğer hastalardan ayırıyor, özel hastanelerde tedavi ediyordu. 
Böylece hastalığın diğer insanlara bulaşmasını engelliyordu.
Halbuki aynı yıllarda Avrupa'da sadece cüzzamlılar değil, tüm hastalar, Allah'ın lânetine uğramış sayılır, onlara vahşi bir hayvan muamelesi yapılırdı. 
Cüzzamlılar ıssız adalarda ölüme terk edilirdi. 
Hastalıklarına çare aranmaz, hiç kimse onlarla ilgilenmezdi. 
Zavallılar çürüye çürüye, yahut çürümeden önce açlıktan ve susuzluktan ölürlerdi. 

O yılların Fransa'sında durum şuydu: 
Cüzzamlı kesinlikle kiliseye üye olamazdı. 
Önceden üye ise bu hastalığa yakalanınca üyeliği elinden alınırdı. 
Onlara göre Allah'ın lânetine uğrayan cüzzamlı, bir an evvel saf dışı edilmeliydi. 
Papazlar, cüzzamlı hastaya son arzusunu sorarlar, hastayı cenaze alayıyla götürüp bir çukura koyarlardı. 
Papaz gelir hastanın üzerine üç defa toprak atardı. 
Daha sonra da cüzzamlı alınıp insanlardan uzak sapa bir yerdeki miskinhaneye atılır, yahut ıssız bir adada ölüme terkedilirdi. 

Avrupa'nın hastanın insan sayılmadığı, tedavi etmek şöyle dursun, ölüme terkedildiği bir çağda, Müslümanların, hastanın üzerine titizlikle eğilmeleri, tehlikeli bir hastalık da olsa onu tedaviye çalışmaları, Müslüman doktorların buna öncülük etmeleri her şeyden evvel takdire şayan bir özelliktir. 
Bu özelliği de hiç şüphesiz Müslümanlar dinlerinden alıyorlardı. 
İbn-i Cezzar gibi doktorlar, kendilerini düşünmeden, bulaşıcı cüzzam hastalığının tedavisine adamış, bunu sevap kazanmanın bir yolu olarak görmüşlerdir.

Eserleri:

İbn-i Cezzar başta, tıp ve tarih alanında olmak üzere diğer ilim dallarında da eserler yazmıştır. 
Bu eserlerden bazıları şunlardır:

1-Zad-ülMüsafir ve Kut'ül-Hadır: 
İki cilt ve yedi bölüm olarak yazılan bu eserde, karın, sırt, tenasül yolları, cilt hastalıkları ile ateşli hastalıklar ve zehirlenmelerin tedavisi gibi ana konular yer almıştır. 
İnsan vücudunu baştan ayağa ele alarak, kısım kısım hastalıklarını, ilaçlarını ve tedavi yollarını anlatan bu eser, Lâtince, Yunanca ve İbranice'ye tercüme edilmiştir.

2-Tıbbu'l-Fukarâ vel-Mesâkîn: 
İlaç almaya gücü yetmeyen fakirler için yazılmış olan bu eserde, bazı önemli ve yaygın hastalıkların pratik tedavileri anlatılmaktadır. 
Halkın bizzat yapabileceği ucuz ilaçların tarif ve kullanışları izah edilmektedir.

3-El-İtimad fi-Edviyet-il-Müfrede

4-El buğye fi Edviyet-il-Mürekkebe 

5-Kut-ül-Mukim: 
Yirmi ciltlik tıp ilimleri ansiklopedisidir.

6-Kitabi't- Tarif bi Sahihi't-Tarih: 
Tarihle ilgilidir.

7-Risaletün fin-Nefes: 
Psikoloji ile ilgilidir.

8-Kitabün fi Mideti ve Emraziha ve Müdavatiha: 
Mide sağlığı ve hastalıklarını dairdir. 

9-Kitab-ül-Bulga fi Hifz-is-Sıhhat

10-Kitab-ül-Cüzzam ve Esbâbühu ve ilacühu: 
Cüzzam hastalığı, sebepleri, teşhis ve tedavisiyle ilgilidir.

  • Bilime Yön Veren İslam Alimleri, 1996, 1.Cild, S.370, 371, 372.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder