Hacı Veyiszâde Hocamız'ın talebelerinden Süleyman Yıldız anlatıyor:
Biz, dedi, Süleyman abi, köyden İmam Hatib'e geldiğimiz yıl Konya'da, bir kaç arkadaş, birlikte bir ev kiraladık, orda kalıyoruz.
Erzaklarımız köyden geliyor.
Bir kış mevsimi köyden araba gelemedi.
Dolayısıyla bizim erzak da gelmedi.
Baya darlandık.
Boyuna bulgur pilavı şişiriyor, onu yiyoruz.
Hep aynı hep aynı olunca insan nefsi bu, isyan ediyor.
Yarı aç yarı tok okula gidip geliyoruz.
İşte o günlerden birinde Hoca Efendiyle karşılaştım.
Bana, daha kendisiyle karşılaşır karşılaşmaz, selâmdan sonra söylediği ilk kelâm şu oldu:
-Sahtekar, aç aç derse çalışılır mi hiç?
Nefis bu, tabii isyan eder!..
Ondan sonra da tuttu bir miktar para verdi.
Hoca Efendi uzun müddet verdi o parayı bize periyodik olarak.
Sonra ben bir iş bulunca:
-Hocam ben almayım gari, iş buldum! dedim.
O da:
-Anâ sahtekâra, ne zaman zengin oldun? dedi.
Ve o düzenli aralıklarla verdiği parayı gene verdi, vermeye devam etti.
Ben de o paralarla kitap aldım.
Hoca Efendi herkesi bir şekilde kollardı.
* Hacı Veyiszâde, Mustafa ÖZDAMAR, 1992, s.455, 456.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder