Fahri Kulu Efendi'nin torunlarından Halit Ballı anlatıyor:
Dedem (Fahri Efendi) etrafına sık sık şöyle söylermiş:
"Aman daireyi geniş tutun!
Çocukları, gençleri İslâm'dan soğutmayın!
Fahri Kulu Efendi'nin torunlarından Halit Ballı anlatıyor:
Dedem (Fahri Efendi) etrafına sık sık şöyle söylermiş:
"Aman daireyi geniş tutun!
Çocukları, gençleri İslâm'dan soğutmayın!
Taşkentli Fahri Kulu Efendi'nin Torunlarından Ahmet Ziya Kulu anlatıyor:
Babam bir gün dedemi epey bir üzmüş.
Geçmiş gün gaari ne yaptıysa...
Dayım dedeme çok saygılıydı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Eski Üyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkez Konya Şubesi Müdürü Dr.Ahmet Baltacı Hacı Veyiszâde Hoca'yı anlatıyor:
Bilhassa bir bayramda, bir merasim sonrası elini öpen her insana farklı dua edişine, aynı duayı tekrar etmeden yenilerini söyleyişine hayran olmamak elde değildi.
Gençlere (Hafız ol, hoca ol, âlim ol, âmil ol, âbid ol, vs vs), ihtiyarlara (Hafız babası ol, hoca babası ol, kâmil ol vs vs) gibi dualar ederdi.
Manifaturacı İsmail Gedik anlatıyor:
Şimdi şu caddeden gidiyordum. -Aziziye ile Ka- Camii arasındaki caddelerden biri bu cad- de- Çocuktum.
Aşşağı yukarı oniki onüç yaşlarındayım işte!
Hoca Efendi ile karşılaşıverdik orada!
İçimden: "Anah, bugün de sabah namazına kalkamadıydık!" diyorum.
Taşkentli Fahri Kulu Efendi'nin Torunlarından Ahmet Ziya Kulu anlatıyor:
Kaşıkçı İsmail Efendi vardı, Allah rahmet eylesin...
Kaşıkçı İsmail Efendi Hoca, Belviranlı...
Dr. Ali Kemal ve Ziya Bey'in babası...
Allah rahmet eylesin, o anlatmıştı bana.
Havşeb oğlu Avvam (RA) der ki:
“Günün birinde, bir yerde konaklamıştım.
Orada bir kabir vardı.
İkindi sularına doğru birden bire kabir açıldı.
Hacı Veyis Hoca Efendi, yine bir gün Karakola düşmüş.
Komiser:
-Hacı emmi, sen şöyle şöyle şöyle söyle, biz de onu zabta geçirelim de burada tutmayalım seni, salıverelim.
Köfteci Cin Ali...
Asıl adı, İbrahim Edhem Baldan.
Cin Ali lakabı, babasından kalmış.
Tatlı, tombul, konuşkan bir insan olan Köfteci Cin Ali, Hacı Veyiszâde Hoca Efendi'yi anlatıyor:
Dükkânda müşteriler zaman zaman para düşürürler.
O anda görmeyiz, sonra buluruz.
Kimin olduğunu da bilemediğimiz için onu ayrı bir yere koyar bekletiriz.
Bir böğle iki böğle dirken baya bir buluntu para birikti.
Hocaya anlattım bunu:
-Ne yapacaz bu parayı? diye sordum.
-Dursun, şimdilik beklesin! dedi.
Hacı Veyiszâde Hocamız'ın talebelerinden Süleyman Yıldız anlatıyor:
Biz, dedi, Süleyman abi, köyden İmam Hatib'e geldiğimiz yıl Konya'da, bir kaç arkadaş, birlikte bir ev kiraladık, orda kalıyoruz.
Erzaklarımız köyden geliyor.
Bir kış mevsimi köyden araba gelemedi.
Dolayısıyla bizim erzak da gelmedi.
Baya darlandık.
Boyuna bulgur pilavı şişiriyor, onu yiyoruz.
Konya'da bir zamanlar, Tahir Büyükkörükçü ile Mehmet Ulucan ve Derbentli Mustafa Efendiler arasında, câmi kürsülerinde, şurada burada, hararetli tartışmalar olurdu.
Bir böyle iki böyle derken bir gün Konya halkından bir heyet, Aziziye Camii'nde Hacı Veyiszâde Hoca Efendiye:
-Hocam, bu Hoca Efendiler arasındaki dakışma bizim zihnimizi bulandırıyor!
Hangisine uyacağımızı, hangisinin didiğini dutacağımızı şaşırıveriyoruz bazan...
Bu ne hal?
Ne olacak bu böğle?
Biribirlerine çok fena hücum ediyorlar!.. demişler.
Bir Ramazan-ı Şerif'te bir çok Hocayla beraber Hacı Veyiszâde Hoca Efendi'yi de yemeğe davet etmişler.
Tam yemeğe başlanacağı sıra, ev sahibi aklı sıra espri yaparak:
-Efendim, bütün Hocaların boğazında "ye!" yazılıymış! deyince, Hacı Veyiszâde Hocamız, önce sakalının ucunu ağzına doğru kıvırarak öfkesini yenmeye çalışmış ama, anında ayağa fırlayarak:
Lâdikli Ahmed Ağa; "Benim bir hocam var, hocama danışayım, ona dua ettireyim" derdi.
Hiçbir zaman "Hızır" demezdi.
Hızır Aleyhisselam ile kırk elli sene arkadaşlık yapmıştır.
Onunla beraber manevi vazifeler ifa etmiş ve ondan dersler almıştır.
Hocası Hızır Aleyhisselam''ın bir ara gelmesi çok gecikir,
O da hasretten yanar tutuşur, hasretle geleceği günü bekler.
Çıkıp yollara, yolunu gözetler.
Bakın hocasına neler söyler:
Hacı Veyiszâde'nin küçük oğlu Veyis Kurucu anlatıyor:
Yüreğimin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.
Nuri PAKDİL