Lâdikli Ahmet Ağa'nın komşularından iki tanesi, ziyarete gelenlerin çokluğunu görünce dayanamazlar ve kendi kendilerine; "Bunda bizim bilmediğimiz kesin bir hal var; yemekten sonra yanına gidelim, soralım, ne varsa öğrenelim" deyip anlaşırlar.
Akşam, yemekten sonra buluşup hemen Ahmet Ağa'nın odasına giderler.
-Yahu Ahmed! Sende ne var? Doğru söyle...
Ahmet Ağa:
-Valla kardeşim, inanın bende bir şey yok.
Hemen öteki atılır:
-Yahu bizi mi kandıracaksın?
Yok yok diyorsun, âlem başına üşüşüyor.
Ahmet Ağa:
-Yahu işte, millet bildiğinden mi?
Komşusu:
-Ahmet bizi kandıramazsın.
Ne varsa illâ bize de bir şeyler göstereceksin; değilse sen bilirsin.
Rahat bırakmayız.
Ahmet Ağa, gelen bu komşularına bakar ki laftan sözden anlayacakları yok; ısrar üstüne ısrar ediyorlar:
-Olur yahu!
Denk gelirse size de bir şeyler göstereyim, der.
Tam bu esnada yatsı ezanları okunmaya başlar.
Gelenlerden birisi, namazı bu odada kılmak, diğeri camiye gitmek istediğini söyler.
Ahmet Ağa ise, "Ben evde abdestimi alayım" diyerek evine girer.
O esnada, camiye gidenin arkasından yetişir.
Odada kalana da:
-Bugün ikimiz burada kılıverelim, der.
İki ayrı yerde, aynı anda...!
Camiden çıkıp gelirken Ahmet Ağa, arkadaşına:
-Ben bir eve uğrayıvereyim, diyerek evine girer.
Odadaki namaz bitince de yanındaki komşusuna:
-Eve bir varıp geleceğim, açıklamasında bulunur.
Bu arada camiden gelen komşusu odaya girer.
Biraz sonra da Ahmet Ağa evden gelir.
Odada kalan hemen:
-Hadi Ahmet! Bizimkini ne zaman göstereceksin yahu? der.
Namazı camide kılan komşusu ise:
-Camiden gelirken konuştuk, tamam gösterecek, azıcık sabırlı ol! der.
Odada kalan arkadaşı:
-Ne camisi yahu!
Ahmet camiye gitmedi ki, namazı odada, yanı başımda kıldı, deyince akıllar ve işler karışır.
Camiden gelen:
-Hadi sende!
Camiye ardımdan yetişti, safta da yanımdaydı.
Camiden çıktık, odaya da beraber geldik.
Az önce eve uğramak için yanımdan ayrıldı, der.
İkisi de şaşkın bir vaziyette önce birbirlerinin sonra Ahmet Ağa'nın yüzüne bakıp ondan bir açıklama beklerler.
Ahmed Ağa da:
-Ya kardeşim, anlayacak adama daha ben ne göstereyim, der.
İkisi de hatalarını anlayıp, başlarını önlerine eğerler ve bir daha Ahmet Ağa'yla uğraşmazlar.
*Lâdikli Âşık Ahmed Hüdâî, Ahmet Elma, 2011, 5.Baskı, S.99, 100.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder