Sayfalar

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Sultan II. Mahmud Türbesi, İstanbul

 Sultan II. Mahmud Türbesi, İstanbul
İstanbul Eminönü ilçesi, Çemberlitaş’ta Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan Sultan II. Mahmut Türbesi çevresinde büyük bir alanı kaplayan, adeta bir Osmanlı anıtsal mezarlığı görünümündedir.

Türbe sebil, muvakkithane ve hazireden meydana gelmiş olup, bunun bir kenarında bulunan Sultan II. Mahmut Türbesi, Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) 1 Temmuz 1839’da ölümünden sonra yapılan görevlendirmelerle 1839’da yapılmış ve 11 Kasım 1840’ta açılmıştır. Türbenin mimarları Ebniye-i Hümayun kalfalarından Ohannes Dadyan ve Bogos Dadyan’dır. Türbenin mali ve idari işlerinden de bina emini Bekir Abdülhalim Efendi sorumlu olmuştur. Türbedeki kitabeleri de Hattat Mehmet Haşim Efendi yazmıştır. Türbenin dış avlu kapısı üzerindeki kitabe de Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’ye aittir.

Sultan II. Mahmud Türbesi, İstanbul 
Sultan II. Mahmut Türbesi ve hazireye açılan kapıların üzerinde Şair Ziver’in söyleyip, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nin yazdığı kitabelerden birinci kapı üzerindeki kitabede;
“Fevz ve şevketle muammer eylesin
Şehriyar-ı asrî Hay Müsteân
Zâtı eslâf-ı selâtine onun
Hayrla hayru’l-halefdir bî-gümân
Vâlidî Mahmûd Han’ın kabrine
Türbe inşa kıldı ol Şah-cihan
Öyle âlî türbe kim Cennet gibi
Dâima olmuş makam-ı kudsiyan
Fatiha İhlâs okundukça Hudâ
Rûh-ı Han-ı Mahmud’u kılsın şadümân
Ziver’â tarihim oldu cevherîn
Türbe-i Mahmud Han kasr-ı Cinan / 1255”
İkinci kapı üzerindeki kitabede ise;

Menba‘-ı mâ’i’l-hayât ma‘dele’t-şâh-ı cihân
Hazret-i Abdülmecid Hân sâye-i Rabb-i Celîl
Hayr-ı cârîsi o şâhın meşreb-i pâkîzesi olmuş
Su gibi olmuş revân bulsa seza ecr-i cezîl
Vâlid-i zî-şânın rûh-ı şerîfi içün o Şeh
Eyledi ihyâ bu mevkî‘den sebîl-i bî-adîl
Rûh-ı Mahmûd Hân garîk-i rahmet olsa var yeri
Türbesi firdevs olup oldu sebîli selsebîl
Ya ilâhî teşne-gan etdikce bunda nûş-ı âb
Rûh-ı Hân-ı Mahmûd’u kıl seyrâb-ı in‘âm-ı cemîl
Cevher-i târihime su verdi Ziver-i feyz-i cûd
Buldu kevser ruh-ı Han-ı Mahmud içün zîbâ-sebil / 1256.” Yazılıdır.
Sultan II. Mahmud Türbesi, İstanbul
Divanyolu Caddesi üzerinde, cephede, Çemberlitaş yönündeki köşede bulunan türbe sekizgen planlı olup, ön bölümü cadde üzerine taşmış ve buraya birkaç basamak merdiven yerleştirilmiştir. Türbenin Sultanahmet yönündeki köşesine de bir çeşme yerleştirilmiş, böylece yuvarlak pencereli mezarlığın duvarlarında bir kenarda türbe, diğer kenarda da çeşme ve her ikisi arasındaki sebil ve giriş kapısı ile bir bütünlük sağlanmıştır.

Mezarlık alanına giriş anıtsal bir kapı görünümündedir. Türbe, kapılar ve sebil araları birbirlerine eşit uzunlukta dörder yuvarlak şebekeli pencerelidir. Sebilin her iki yanındaki pencereler arkadaki başka bir mekâna da bağlı olduklarından madeni şebekelerin arkasına ayrıca ahşap aksam yerleştirilmiştir. Bunların arkasında Muvakkithane ile Hünkâr Dairesi’ne yer verilmiştir. Türbeye giriş bu yapının içerisindendir.

Sekizgen planlı olan türbenin yan yüzeyleri kenarlarından biraz içeriye çekilmiş, plasterlerle hareketlendirilmiştir. Saçak altına kadar uzanan bu plasterler antik çağın korint üslubuna benzemektedir. Plasterler arasındaki yüzeylere yarım daire kemerli pencereler ve bunların üzerine içleri boş kartuşlar yerleştirilmiştir. Pencere kemerlerinin üzengi hizasında bir silme türbeyi çepeçevre kuşatmakta, sonra da uzun cephenin pencereli duvarlarının üst bitimine bağlanmaktadır. Bu silmelerin türbe plasterleri üzerlerine rastlayan bölümlerine de palmetli bir friz yerleştirilmiştir. Ayrıca saçak altındaki yüzeylere çifter kılıçlı birer kalkan kabartmasına da yer verilmiştir. Bu kalkanların bitiminde meşale şekilleri görülmektedir.

Bütünüyle mermer kaplı olan cephenin tasarım ve uygulama düzeni madeni parmaklıklarda ve sebilim alemlerinde de görülmektedir. Türbe 17 m. çapında bir kubbe ile örtülüdür. İçerisi kalem işleri ile bezenmiş, çiçek sepeti kabartmaları, armalarla süslenmiştir.

Türbe içerisinde on sekiz sanduka bulunmaktadır. Burada Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid gömülü bulunmaktadır. Sultanların sandukaları madeni ve sedef şebekeler içerisine alınmıştır. Yalnızca Sultan II. Mahmud’un madeni sanduka şebekesi özenli biçimde yapılmıştır.

Türbe’ye girişteki uzun koridorun iki yanında bulunan odalardan sol taraftaki Nevfidan Türbesi olarak isimlendirilir. Ayna tonozla örtülü olan bu odanın tavanı alçı kabartmalarla bezenmiştir. Bu bezemelerde, saksı içerisinden çıkan çiçek demetleri ve etrafında çelenklerden gelişen süslemeler dikkat çekicidir. Burada asıl türbe içerisinde gömülü bulunan üç Osmanlı padişahının eşleri ve çocuklarına ait sandukalar bulunmaktadır. Girişin sağındaki oda ise kendi içinde ikiye bölünmüş olup, burasının türbe ziyaretine gelen sultanların dinlenme yeri olduğu sanılmaktadır.

Türbenin içerisinde beyaz renk egemen olup, yalnızca bezeme olarak kubbe içerisinde alçı kasetli dekorasyon dikkati çekmektedir. Diğer Osmanlı türbelerinde görülen ayet kuşağına burada da yer verilmiştir. Siyah zemin üzerine altın yaldızlı Hud Suresinden ayetler yazılmıştır. Bunun yanı sıra kapı üzerindeki kitabede Rahman Suresi’nden ayetler, kubbe kasnağı çevresinde Lafz-ı Celâl, İsm-i Nebi, Cihar-ı Yar-ı Güzin, Hasan ve Hüseyin isimleri madalyonlar içinde yazılmıştır.

Türbenin içerisi rahleler, Kuran-ı Kerim, Şifa-i Şerifler, Ecza-i Şerifler, çeşitli levhalar, beratlar, Sultan II. Mahmud’un tuğralı Kâbe örtüsü, ipek seccadeler, halılar, İran şalları, şamdanlar, avizeler ile bezenmiştir. Bunlardan kubbeye asılı kristal avize İngiltere Kraliçesi Viktorya tarafından gönderilmiştir. Kapının iki yanındaki altın yaldızlı duvar saatleri de Fransa İmparatoru III. Napolyon’un hediyesidir.

Türbe, Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, içerisindeki eşyaların büyük bir kısmı envanterlenerek Türbeler Müdürlüğü deposuna kaldırılmıştır.

Sultan II. Mahmud Türbesi’nin yanındaki avlu 1861 yılından sonra hazireye dönüştürülmüş ve büyük çoğunluğunu 1840–1920 tarihleri arasında görev yapmış önemli devlet adamları ve yazarların, şairlerin mezarları oluşturmaktadır. Burada 150’ye yakın son dönem Osmanlı taş işçiliğini yansıtan, hat ve tarih yönünden önemli mermer lahit ve mezar taşı bulunmaktadır. Burası açık hava mezar müzesi görünümündedir. Burada gömülü olanların başında; Ahmed Fethi Paşa, Müşir Ahmed Eyüb Paşa, Süreyya Paşa, Damat Hasan Hüsnü Paşa, Sadullah Paşa, Mehmed Tevfik Paşa, Said Halim Paşa, Şevknihal Kadın, Revnak Kadın, Ferahnuma Kadın, Talha Ağa, Ahmed Raşid Zeynel Efendi; Hasan Fehmi Bey, Ahmed Samim; Muallim Naci, Ziya Gökalp gelmektedir.

Türbe kompleksinin önünde bulunan Sebil caddeye taşmış olup, avlunun iki ana giriş kapısının ortasında bulunmaktadır. Beyaz mermer kaplı sebil dört sütun üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin içerisi dilimlere bölünmüş ve her bir dilimin içerisine çiçek demetlerinden oluşan alçı kompozisyonlar işlenmiştir.

Sebilin iki yanındaki odalara avludan girilmektedir. Sebile geçişi sağlayan avlunun sağında kalan bölüm Muvakkithane olup, burada Ahmed Eflâki Mevlevi Dedesi ilk muvakkit olarak görev yapmıştır. Bu bölüm uzun yıllar Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün restoratörü Y.Mimar Sedat Çetintaş’ın çalışma ofisi olarak kullanılmıştır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder