Aziz Mahmud Hüdai Türbesi, Üsküdar, İstanbul
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Gülfem Hatun Mahallesi, Mektep Sokak, Aziz Mahmut Hüdai Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbenin yapım tarihi kesin olmamakla beraber XVII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.Aziz Mahmud Hüdai Anadolu velilerinden olup, Celveti Tarikatının piridir. Şereflikoçhisar’da 1541 yılında doğmuş, çocukluğu orada geçmiş ve ilköğreniminden sonra İstanbul’a gelerek Ayasofya Medresesi’nde öğrenim görmüştür.
Hocası Nazırzade Ramazan Efendi ondaki kabiliyeti görerek yanına yardımcı almıştır.
Bu arada Halveti şeyhlerinden Muslihüddin Efendi’den tasavvuf dersleri almıştır. Nazırzade Muslihuddin Efendi Edirne’de Sultan Selim Medresesine atanınca Hüdai Efendiyi de beraberinde götürmüştür.
Nazırzade Ramazan Efendi Şam ve Mısır’a giderken Hüdai Efendi’yi de beraberinde götürmüştür.
Orada Halvetiye Şeyhi Kerimüddin Efendi’den Usul-i Esma dersi görerek tasavvuf yolunda ilerlemiştir. Bundan sonra hocasının Bursa kadılığına tayin edilmesi üzerine O da Bursa’ya gelmiş, Ferhadiye Medresesi’nde müderrislik yapmıştır.
Nazırzade Ramazan Efendi’nin 1576’da ölümü üzerine de Onun yerine Bursa Kadısı olmuştur.
Aziz Hüdai Efendi, bir gece rüyasında cennetlik sandığı birçok kişiyi cehennemde, cehennemlik sandığı birçok kişiyi de cennette görür.
Aziz Hüdai Efendi, bir gece rüyasında cennetlik sandığı birçok kişiyi cehennemde, cehennemlik sandığı birçok kişiyi de cennette görür.
Bunun üzerine uyanır uyanmaz Üftade Hazretlerine giderek kendini Ona teslim eder.
Malını mülkünü, her şeyini Bursa’da fakirlere dağıtır, Üftade Efendi tarafından özel olarak kesilmiş bir kestane sopası üzerine ciğerler asarak ciğer satar.
Bu olay tarikata girecek makam sahibi kişilere benliklerini eritmek için uygulanan bir usuldür.
Böylece Hak yoluna girer ve Üftade Efendi Hazretlerinin en iyi öğrencilerinden olur.
Bir süre sonrada Üftade Hazretleri Onun kemale erdiğini görür ve İstanbul’a gönderir.
İstanbul’da Sultan I. Ahmet (1603–1617) zamanında Üsküdar’da kurduğu dergâhında öğrenciler yetiştirir.
İstanbul’da Sultan I. Ahmet (1603–1617) zamanında Üsküdar’da kurduğu dergâhında öğrenciler yetiştirir.
Küçük Ayasofya ve Fatih Camilerinde tefsir, hadis ve fıkıh dersleri vermiştir.
Otuza yakın Arapça ve Türkçe kitabı bulunmaktadır.
Bugün bu yazma kitaplar Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Aziz Mahmud Hüdai Efendi İstanbul’da 1628 yılında ölmüştür.
Aziz Mahmud Hüdai’nin Türbesi kuzey-güney yönünde peş peşe sıralanmış bölümler halindedir. Giriş bölümü, türbedar odası ve üzeri piramit biçimli asıl türbe kısmından meydana gelmiştir. Türbe girişi üzerinde talik yazılı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Bu meşet Allah yolundakilerin cesetlerinin, ruhlarının toplandığı yerdir. Azizim; buraya edeple gir. Burası Hüdai’nin pâk türbesidir. Ey gönül; eğer ilâhi zevki tahsil edeyim dersen böyle yap. Hüdai’nin kapısından giren elbet nasibini alacaktır.”
Bu kitabenin üzerinde de Hattat İzzet Efendi’nin talik yazılı “Destur yâ Hazreti pir” levhası asılıdır.
Türbe sofasının sol tarafında bir kerevet, üzerinde divit ve hokka bulunan bir rahle, sağ tarafta yukarıda adı geçen sebil ve kuyusu vardır. Zarif bir bileziği olan kuyunun, çıkrığı ve bakır kovası mevcuttur. Burada ayrıca büyük bir saat ve onun yanında, içinde iki sandık dolusu hüccet ve raşar dolusu muhasebe defterleri bulunan küçük bir oda vardır. Ahşap beşik tavanını bir Venedik avizesi süslemektedir. Kuyu hakkında birçok söylence vardır. Tatlı olmayan bir suyu bulunan kuyunun mukaddesliğine inanıldığı gibi, Zemzem Suyu'nun bir kolu olduğu da iddia edilmiştir.
Türbede Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin yanı sıra oğulları Evliya Mehmet Muhtar Efendi (1595), Mustafa Ebrar Efendi (1595), Ali Murtaza Efendi (1601), Abdülvahit Efendi (1611), Ahmet Sıdık Efendi (1624), kızları Ayşe Hanım (1600), Fatma Zehra Hanım (1624), Zeynep Hanım (1642) ve torunu Fatma Zehra Hanım (1642) olmak üzere on bir sanduka bulunmaktadır.
Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Aziz Mahmud Hüdai’nin Türbesi kuzey-güney yönünde peş peşe sıralanmış bölümler halindedir. Giriş bölümü, türbedar odası ve üzeri piramit biçimli asıl türbe kısmından meydana gelmiştir. Türbe girişi üzerinde talik yazılı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Bu meşet Allah yolundakilerin cesetlerinin, ruhlarının toplandığı yerdir. Azizim; buraya edeple gir. Burası Hüdai’nin pâk türbesidir. Ey gönül; eğer ilâhi zevki tahsil edeyim dersen böyle yap. Hüdai’nin kapısından giren elbet nasibini alacaktır.”
Bu kitabenin üzerinde de Hattat İzzet Efendi’nin talik yazılı “Destur yâ Hazreti pir” levhası asılıdır.
Türbe sofasının sol tarafında bir kerevet, üzerinde divit ve hokka bulunan bir rahle, sağ tarafta yukarıda adı geçen sebil ve kuyusu vardır. Zarif bir bileziği olan kuyunun, çıkrığı ve bakır kovası mevcuttur. Burada ayrıca büyük bir saat ve onun yanında, içinde iki sandık dolusu hüccet ve raşar dolusu muhasebe defterleri bulunan küçük bir oda vardır. Ahşap beşik tavanını bir Venedik avizesi süslemektedir. Kuyu hakkında birçok söylence vardır. Tatlı olmayan bir suyu bulunan kuyunun mukaddesliğine inanıldığı gibi, Zemzem Suyu'nun bir kolu olduğu da iddia edilmiştir.
Türbede Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin yanı sıra oğulları Evliya Mehmet Muhtar Efendi (1595), Mustafa Ebrar Efendi (1595), Ali Murtaza Efendi (1601), Abdülvahit Efendi (1611), Ahmet Sıdık Efendi (1624), kızları Ayşe Hanım (1600), Fatma Zehra Hanım (1624), Zeynep Hanım (1642) ve torunu Fatma Zehra Hanım (1642) olmak üzere on bir sanduka bulunmaktadır.
Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder