17 Kasım 2024 Pazar

Sanki Cennet'e berat almış gibiydim!

Mustafa Runyun'un Mısır'da Ezher'de okumam için babamı ve beni ikna etmesinden sonra vize almak için Cidde'deki Mısır sefaretine defalarca gittim. 
Muhtelif bahanelerle beni oyalıyorlardı... 
Buradan iş çıkmayınca bir gaflette bulundum ve Türk sefaretine gittim. 
Oradan da eli boş döndüm. 
Runyun ise "Allah'a tevekkül et gel! Dersler başlayacak!" demekteydi. 
Benim de beklemekten canım sıkılmıştı. 

Cidde'den vapura hindim, Süveyş'e gittim. 
Ancak Mısır'a giriş vizem olmadığı için gümrükte beni polis merkezine aldılar. 
Orada geçirdiğim saatler hayatımın en üzüntülü ve heyecanlı saatleridir. 
Suud'dan çıktığım için artık oraya dönemem. 
Mısır'a giremezsem Türkiye'ye gitmekten başka çarem yok. 
Ne yapacağımı şaşırmıştım.

O polis merkezinde, kıldığım iki rekât hacet namazını ve ettiğim duaları hiç unutamam... 
Dilime ne geldiyse, öyle gözyaşları içinde, melekleri ağlatacak şekilde Rabbime yalvardım:
"Allah'ım biz senin yolunda vatanımızı terk ettik. 
Anadan, babadan, kardeşten, yurttan yuvadan uzak bir haldeyim.
Mevkúfum, polisler içindeyim... 
Allah'ım, Mustafa Efendi'den bana hayırlı haberler getir..."

Benim ağlaya ağlaya, hıçkıra hıçkıra Türkçe dua edip yalvarışım, polisleri de ağlatıyordu.
Polisler başıma toplanıyor; 
"Ne oldu yahu kimse ölmedi... Allah Kerim, Allah Kerim, Sabret!" diyorlardı.

Bu esnada Mustafa Runyun, Şeyhu'l-Ezher'e müracaat etmiş. 
Şeyh de Dahiliye'ye, "Madem ki pasaportunda Ezher'de tahsil için alınmıştır yazıyor. 
Vize verilmesinde beis yoktur." diye bildirmiş... 
Ben polis merkezinde ağlayıp dua ederken Runyun, elinde izin kâğıdı gülerek geldi. 
On saattir karakolda idim. 
Polislere, "Beklediğim üstad geldi." deyince, onlar da; "Gördün mü, sana Allah Kerim'dir, lütfu boldur! Ne ağlıyorsun?" demedik mi dediler.

Hayatımın en neşeli anlarından birisi, Konya'da emniyetten pasaportumu aldığım zamandı. 
Binanın dördüncü katından bir inişim vardı ki, görülmeliydi. 
Süveyş polis merkezindeki sevincim onu da geçmiştir. 
Pasaportuma, Mısır'a dühul/ giriş damgası basılırken, sanki Cennet'e berat almış gibiydim.

* Bir Peygamber Aşığı Ali Ulvi Kurucu, Selçuklu Belediyesi Yayınları, s.170, 171.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder