12 Eylül 2017 Salı

Sultan 2. Abdülhamid’in Tahttan İndirilmesi ve Peygamberimizin Üzüntüsü

2. Abdülhamid’in (rahmetullahi aleyh) tahtan indirilmesi ve Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin üzüntüsü
İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunlarından, son devir İslam büyüklerinden Ebül Hasen Zeydi, 1974’te Hindistan’da basılan “Faruki Makamatı Ahyar” kitabında şunu anlatmaktadır:
Babam, Peygamber Efendimizi rü’yada görmüş.
Çok üzüntülü imiş.

Üzüntülerinin sebebini sorduğunda da Efendimiz,
“Türkler, benim halifemi bugün makamından ayırdılar.
Bunun cezasını çok acı çekeceklerdir” buyurmuş…

Batılı devletler, sömürgeleri altındaki devletleri idareleri esnasında, Osmanlının nüfuzunu, özellikle de Abdülhamid Han’ın üzerlerindeki tesirini görünce, Sultanı uzaklaştırmadıkça rahat sömüremeyeceklerini anladılar.
Çünkü Sultan Abdülhamid Hanın İslam dünyasındaki itibarı çok fazlaydı.
Doğu Türkistan ve Orta Afrika’daki Sultanlıklar bile onun adına hutbe okutuyorlardı.
Ayrıca, Siyonistler, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması karşılığında Osmanlı maliyesinin en büyük problemi olan dış borçların bir kalemde silineceğini bildirdiler.
Padişah bu teklifi şiddetle reddettiği gibi, Yahudilerin çeşitli yollarla Filistin’e gelip yerleşmelerine mani olacak tedbirleri de aldı.

İngilizler Cemaleddin Efgani gibi mason din adamları vasıtasıyla hilafet meselesini kurcalamaya başladılar.
Hindistan’da da bu tür sinsi çalışmalar başlatılınca Sultan Abdülhamid bu bölgelere büyük bir derviş kafilesi gönderdi.
Bu çalışmaları da etkisiz hale getirildi.
Padişahın bu faaliyetleri üzerine İngilizler onu saltanattan uzaklaştırmadıkça emellerine kavuşamayacaklarını kesin bir şekilde anladılar.
Bunun için (m. kemal’in de mensubu olduğu) İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyetlerine hız verdirdiler.
Bir taraftan da, Arabistan Yarımadasında bedevi kabilelerini ve Doğu Anadolu’da Ermenileri Osmanlı Devletine karşı kışkırttılar.

KAYNAK: Türkiye Gazetesi, Mehmet Oruç’un: “Osmanlı hükümranlığının sona erdiği gün” isimli makalesinden bir bölüm. (27 Nisan 2010)
Kadir Çandarlıoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder