Sultân II. Abdülhamîd Hân zamânında, sarayda gece gündüz nöbet tutan hassa askerleri vardı.
Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta:
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş...
Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazîfe başında olduklarını duyururlarmış.
Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş.
Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar pâdişâh.
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Aradan 1 saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır:
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Pâdişâh'ın dikkatini çeker.
Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir.
Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir.
Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir.
Hayret, ses önceki sestir.
Nöbetçi niçin değişmemiştir?
Sultân Abdülhamîd Hân, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini söyler.
Çünkü kendisine karşı düzenlenmiş müthiş bir bombalı suikasttan kıl payı kurtulmuştur.
Ve bu olay daha çok yenidir.
Acabâ yine bir Ermeni oyunu mu tezgâhlanıyor?
Biraz sonra saatinde değişmeyen nöbetçi, pâdişâh'ın huzûrundadır.
Heyecan ve korku ile yüzü yerde beklemektedir.
Pâdişâh sorar:
- Sen kaç saattir nöbettesin?
- Bir buçuk saate yaklaştı, Hünkârım.
- Nîçin saat başında vazîfeni devretmedin?
- Hünkârım, benden sonraki arkadaş ricâ etti, onun yerine de nöbet tutuyorum.
- Nîçin? Neden usulü çiğniyorsun?
O yiğit Mehmetçik utançla indirir mübarek başını.
Ürkekliği iyice artar, söylemek istemez.
Fakat pâdişâh'ın ısrârı üzerine şöyle konuşur:
- Pâdişâh'ım, benden sonraki nöbetçinin abdesti yokmuş.
"Ben bu halde iken Halîfe-i Müslimîn'in korunmasında vazîfe alamam.
N'olur, sen benim yerime de nöbet tut, sonra da ben senin yerine tutarım" dedi.
Ben de kabûl ettim...
Mehmetçiğin bu inceliği Sultân Abdülhamîd Hân'ın çok hoşuna gider.
Sabahleyin hemen Abdestsiz nöbet tutmayan askeri huzûruna getirtir.
Geceki davranışından duyduğu memnûniyetini ifâde eder...
Kaynak: Osmanlı Hikâyeleri
Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta:
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş...
Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazîfe başında olduklarını duyururlarmış.
Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş.
Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar pâdişâh.
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Aradan 1 saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır:
- Kimdir o?
- Kim var orda?..
Pâdişâh'ın dikkatini çeker.
Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir.
Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir.
Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir.
Hayret, ses önceki sestir.
Nöbetçi niçin değişmemiştir?
Sultân Abdülhamîd Hân, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini söyler.
Çünkü kendisine karşı düzenlenmiş müthiş bir bombalı suikasttan kıl payı kurtulmuştur.
Ve bu olay daha çok yenidir.
Acabâ yine bir Ermeni oyunu mu tezgâhlanıyor?
Biraz sonra saatinde değişmeyen nöbetçi, pâdişâh'ın huzûrundadır.
Heyecan ve korku ile yüzü yerde beklemektedir.
Pâdişâh sorar:
- Sen kaç saattir nöbettesin?
- Bir buçuk saate yaklaştı, Hünkârım.
- Nîçin saat başında vazîfeni devretmedin?
- Hünkârım, benden sonraki arkadaş ricâ etti, onun yerine de nöbet tutuyorum.
- Nîçin? Neden usulü çiğniyorsun?
O yiğit Mehmetçik utançla indirir mübarek başını.
Ürkekliği iyice artar, söylemek istemez.
Fakat pâdişâh'ın ısrârı üzerine şöyle konuşur:
- Pâdişâh'ım, benden sonraki nöbetçinin abdesti yokmuş.
"Ben bu halde iken Halîfe-i Müslimîn'in korunmasında vazîfe alamam.
N'olur, sen benim yerime de nöbet tut, sonra da ben senin yerine tutarım" dedi.
Ben de kabûl ettim...
Mehmetçiğin bu inceliği Sultân Abdülhamîd Hân'ın çok hoşuna gider.
Sabahleyin hemen Abdestsiz nöbet tutmayan askeri huzûruna getirtir.
Geceki davranışından duyduğu memnûniyetini ifâde eder...
Kaynak: Osmanlı Hikâyeleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder