Lâdikli Âşık Ahmed Ağa'nın torunu Ahmed Elma anlatıyor:
Dedemin evliya olan bir arkadaşı anlatmış....Demiş ki:
Meczup adam o gün öğle namazından önce hocaya:
-Çık minareye ezanı oku, demiş.
Öğle ezanına daha epeyce vakit olduğu halde, hoca meczubun sözünü dinleyip minareye çıkarak ezanı okumaya başlamış.
Hoca ezanı okurken cemaat:
Hoca hiç kimseyi dinlemeyip ezanı okumaya devam ederek tamamlamış.
Öğle namazını cemaate kıldırdıktan sonra ellerini açıp içinden ve samimiyetle Allah'a şöyle dua etmiş:
-Ey Allah'ım! Beni gördüğüm bu manevi hållerle dünyadan göçür.
-Eskiden sizin köyde halk tarafından meczup diye bilinen maneviyat sahibi birisi varmış.
Bu zât-ı muhteremle köyünüzün hocası bir gün akşam yemeğinde bir araya gelmişler.
Ev sahibi tarafından yemekler getirildiği zaman, meczup adam:
-Hocam, evvela namazımızı kılalım, sonra yemeğimizi yiyelim; yemeği namaza tercih etmeyelim, demiş.
Hoca Efendi de:
-Sen ne bilirsin Allah'ın delisi, yemeğimizi yiyelim, sonra namazımızı kılarız, demiş.
Bu zât-ı muhteremle köyünüzün hocası bir gün akşam yemeğinde bir araya gelmişler.
Ev sahibi tarafından yemekler getirildiği zaman, meczup adam:
-Hocam, evvela namazımızı kılalım, sonra yemeğimizi yiyelim; yemeği namaza tercih etmeyelim, demiş.
Hoca Efendi de:
-Sen ne bilirsin Allah'ın delisi, yemeğimizi yiyelim, sonra namazımızı kılarız, demiş.
Yemekler yenildikten sonra ayrılmışlar.
Hocayı, o gece rüyasında çok korkutmuşlar.
Bundan dolayı çok rahatsız olmuş ve sabaha kadar bu tedirginlik içerisinde uyuyamamış.
Sabah namazından sonra hemen o meczubun yanına koşmuş:
-Akşamki olanlardan dolayı özür dilerim, sana böyle davrandığımdan dolayı gece çok rahatsız oldum, sabaha kadar uyuyamadım; hakkını helal et! demiş.
Hocayı, o gece rüyasında çok korkutmuşlar.
Bundan dolayı çok rahatsız olmuş ve sabaha kadar bu tedirginlik içerisinde uyuyamamış.
Sabah namazından sonra hemen o meczubun yanına koşmuş:
-Akşamki olanlardan dolayı özür dilerim, sana böyle davrandığımdan dolayı gece çok rahatsız oldum, sabaha kadar uyuyamadım; hakkını helal et! demiş.
Meczup adam da:
-Bundan sonra İnşâallah beni dinlersin.
Öğle namazında ben "Ezanı oku!" deyince okuyacaksın.
-Bundan sonra İnşâallah beni dinlersin.
Öğle namazında ben "Ezanı oku!" deyince okuyacaksın.
Tamam mı, anlaştık mı? demiş.
Hoca Efendi çaresiz:
-Tamam, öyle olsun, demiş.
Meczup adam o gün öğle namazından önce hocaya:
-Çık minareye ezanı oku, demiş.
Öğle ezanına daha epeyce vakit olduğu halde, hoca meczubun sözünü dinleyip minareye çıkarak ezanı okumaya başlamış.
Hoca ezanı okurken cemaat:
-Hoca Efendi daha vakit olmadı, diye bağırmışlar.
Hoca hiç kimseyi dinlemeyip ezanı okumaya devam ederek tamamlamış.
Öğle namazını cemaate kıldırdıktan sonra ellerini açıp içinden ve samimiyetle Allah'a şöyle dua etmiş:
-Ey Allah'ım! Beni gördüğüm bu manevi hållerle dünyadan göçür.
Hoca efendi o gün kıldırdığı namazı takiben camide vefat etmiş.
*Lâdikli Âşık Ahmed Hüdâî, Ahmet Elma, 2011, 5.Baskı, S.84, 85.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder