29 Haziran 2025 Pazar

Sen ne bilirsin Allah'ın delisi!

Lâdikli Âşık Ahmed Ağa'nın torunu Ahmed Elma anlatıyor:

Dedemin evliya olan bir arkadaşı anlatmış.... 
Demiş ki:
-Eskiden sizin köyde halk tarafından meczup diye bilinen maneviyat sahibi birisi varmış. 
Bu zât-ı muhteremle köyünüzün hocası bir gün akşam yemeğinde bir araya gelmişler. 
Ev sahibi tarafından yemekler getirildiği zaman, meczup adam:
-Hocam, evvela namazımızı kılalım, sonra yemeğimizi yiyelim; yemeği namaza tercih etmeyelim, demiş. 
Hoca Efendi de:
-Sen ne bilirsin Allah'ın delisi, yemeğimizi yiyelim, sonra namazımızı kılarız, demiş. 
Yemekler yenildikten sonra ayrılmışlar.
Hocayı, o gece rüyasında çok korkutmuşlar. 
Bundan dolayı çok rahatsız olmuş ve sabaha kadar bu tedirginlik içerisinde uyuyamamış. 
Sabah namazından sonra hemen o meczubun yanına koşmuş:
-Akşamki olanlardan dolayı özür dilerim, sana böyle davrandığımdan dolayı gece çok rahatsız oldum, sabaha kadar uyuyamadım; hakkını helal et! demiş. 

Meczup adam da:
-Bundan sonra İnşâallah beni dinlersin. 
Öğle namazında ben "Ezanı oku!" deyince okuyacaksın.
Tamam mı, anlaştık mı? demiş.
Hoca Efendi çaresiz:
-Tamam, öyle olsun, demiş. 

Meczup adam o gün öğle namazından önce hocaya:
-Çık minareye ezanı oku, demiş. 

Öğle ezanına daha epeyce vakit olduğu halde, hoca meczubun sözünü dinleyip minareye çıkarak ezanı okumaya başlamış.
Hoca ezanı okurken cemaat:
-Hoca Efendi daha vakit olmadı, diye bağırmışlar. 

Hoca hiç kimseyi dinlemeyip ezanı okumaya devam ederek tamamlamış. 
Öğle namazını cemaate kıldırdıktan sonra ellerini açıp içinden ve samimiyetle Allah'a şöyle dua etmiş:
-Ey Allah'ım! Beni gördüğüm bu manevi hållerle dünyadan göçür.

Hoca efendi o gün kıldırdığı namazı takiben camide vefat etmiş.

*Lâdikli Âşık Ahmed Hüdâî, Ahmet Elma, 2011, 5.Baskı, S.84, 85.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder