Fakir sevinerek Üftâde hazretlerinin huzûrundan ayrılıp Mehmed Dede’nin dükkanına koştu.
Mehmed Dede’ye, hocasının selâmını söyleyip, derdini anlattı.
Mehmed Dede; “Ey Fakir! Gözlerini kapa. Aç demeden sakın açma!” dedi.
Fakir gözlerini açtığında, kendini Mehmed Dede ile birlikte Mekke-i Mükerremede buldu.
Mehmed Dede, Allahü Teâlâ'nın izniyle, kerâmet olarak fakiri bir anda Hicâz’a götürdü.
O gün arefe idi.
Hacılar Arafat’a çıkmışlar, vakfeye duruyorlardı.
Fakir de Eskici Mehmed Dede ile birlikte ihrâm giyip Arafat’a çıkarak vakfeye durdular.
Ertesi günü Kâbe-i Muazzama'yı tavâf ettiler.
Hac ibâdetini tamamlayıp, ziyâret edilecek yerleri ziyâret ettikten sonra, Bursalı hacıları buldular.
Onlar Eskici Mehmed Dede’yi ve fakiri görünce sevindiler.
Fakir bâzı hediyeler alıp, bir kısmını da getirmeleri için emânet etti.
Vedâlaşarak ayrıldılar.
Yine Eskici Mehmed Dedenin kerâmetiyle Mekke-i Mükerreme'den Bursa’ya geldiler.
Fakir, getirdiği bâzı hediyelerle eve gelince, hanımı birkaç gündür eve gelmeyen kocasını eve almak istemedi ve:
-Sen beni boşamadın mı? Hangi yüzle bana hediye getirerek eve giriyorsun, dedi.
Fakir:
-Hanım ben hacca gittim geldim.
İşte bu getirdiklerimi de Mekke’den aldım, dediyse de kadın:
-Bir de yalan söylüyorsun.
Üç beş gün içinde hacca gidilip gelinir mi?
Seni mahkemeye verip, senden ayrılacağım, dedi.
Kâdı Aziz Mahmûd Hüdâyî’ye giderek durumu anlattı ve:
-Nikâhımızın fesh edilmesini istiyorum.
Çünkü nikahsız olarak yaşamayı dînimiz yasaklamaktadır.
Bu sebeple haram işlemek istemiyorum, dedi.
Kadı Mahmûd Efendi, yapılan şikâyetin tahkîki için kadının kocasını çağırttı ve ona hanımının söylediklerinin doğru olup olmadığını sordu.
Adam cevâben:
-Kadı Efendi! Hanımımın söyledikleri de doğrudur, benim söylediklerim de.
Bilesiniz ki ben gerçekten hacca gidip gelmiş bulunmaktayım.
Hattâ o mübârek beldelerde bâzı Bursalı hacılarla da görüştüm ve kendilerine getirmeleri için birtakım hediyeler emânet ettim, dedi.
Kadı Mahmûd Efendi şaşırdı:
-Bu nasıl olur efendi? diye sordu.
Adamcağız da anlatmaya başladı:
-Efendim, her sene olduğu gibi bu sene de hacca gidemeyince, büyük bir üzüntüyle Eskici Mehmed Dede’ye gittim.
O da, benim elimi tutarak gözümü yummamı istedi.
Gözümü açtığımda ise Kâbe’deydim, dedi.
Böyle bir hâdiseye ilk defa şâhid olan Kadı Efendi, bunun mümkün olamayacağını söyleyerek adamın ifâdelerini kabul etmedi.
Bunun üzerine hâlâ mukaddes topraklardaki rûhâniyet ve mâneviyat iklîminin taze hissiyâtı içinde olan adamcağız, saf, fakat mânidar bir cevapla haykırdı:
–Kadı Efendi! Allahü Teâlâ’nın düşmanı olan şeytan bir anda bütün dünyayı dolaşıyor da, Allah dostu olan has bir kul, niçin bir anda Kâbe’ye gidemesin? dedi.
Kâdı Aziz Mahmûd Hüdâyî anlatılanları hayretle dinledikten sonra, mahkemeyi hacıların geleceği zamâna tehir etti.
Aradan günler geçti.
Bursalı hacılar döndü.
Mahkeme gününde şâhid olarak fakirin hac vazîfesini yaptığını hattâ verdiği emânetleri getirdiklerini bildirdiler.
Kâdı, şâhitlerin verdiği ifâdeler üzerine dâvâcı hanımın nikâhı fesh etme isteğini reddetti.
Böylece boşanma olmadı.
Bu hâdisenin tesirinden günlerce kurtulamayan Aziz Mahmûd Hüdâyî, EskiciMehmed Dede’ye gitti ve:
-Beni talebeliğe kabûl buyurmanız için geldim, dedi.
Eskici Memed Dede ona:
-Sizin nasîbiniz bizde değil, Şeyh Muhammed Üftâde hazretlerindedir.
Onun huzûruna giderek mürâcaatınızı bildirin, dedi.
Kâdı Mahmûd Hüdâyî, Üftâde hazretlerine gidip ona talebe oldu.
Üftâde hazretlerinin isteği üzerine sırmalı kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer sattı.
Kâdılığı bırakıp, Muhammed Üftâde hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde olgunlaştı.
Bursalıların kınamalarına rağmen bu yola devâm etti.
Dünyânın debdebesini bırakıp gönül sultanlığına yükseldi.
Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri'nin bu yola kavuşmasına vesîle olan Eskici Mehmed Dede’dir.
Kaynaklar:
- Allah'ın Veli Kulları EVLİYALAR, Hikmet Koray, 2013, s.125/128.
- https://www.hudayivakfi.org/aziz-mahmud-hudayi-hazretlerinin-hayati.html


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder