Vaktiyle Basra'da bir caminin imamı olan Yahya adında bir Mübtedi bir gün, dişlerinin hepsi elinde olduğu halde:
-Bu gece rüyamda kıyamet kopmuş, gayet susamış olduğum halde mahşere giderken nûr yüzlü bir ihtiyar, büyük bir havuz başında, gelip geçenlere su dağıtıyordu.
-Kimsin? dedim.
-Ebû Bekir'im, dedi.
Havuzun öbür tarafında yine uzun boylu, heybetli bir zat görüp yanına vardım.
-Kimsin, dedim.
-Ömer'im, dedi.
-Seni dünyada sevmezdim, şimdi suyundan da içmem, dedim.
Havuzun öbür tarafında halim selim ve yüzü nûr gibi parlayan bir ihtiyar da su dağıtıyordu.
Yanına varıp da ona da:
-Kimsin? diye sordum.
-Osman'ım, dedi.
"Kendisini dünya da sevmediğim için, suyundan da içmeyeceğimi" söyledim.
Havuzun öbür tarafında orta boylu, uzun sakallı, heybetli bir zatı gördüm.
-Kimsin? dedim.
"Ali" olduğunu söyledi.
Hemen mübarek ayağına yüzümü gözümü sürdüm ve:
-Çok susuzum, bana biraz su ver, dedim.
-Yukarda kardeşlerime rastgelmedin mi? dedi.
-Rastgeldim ama dünyada onları sevmediğim için sularından içmem, seni severim ve suyundan içmek isterim, deyince yüzüme bir yumruk vurdu.
Acısından uyandım ve dişlerimin hepsini avucumun içinde buldum.
Ey Müslümanlar! Bugüne kadar yanlış yolda idim.
Hak Teâlâ'ya hamdolsun ki şimdi beni doğru yola sevk etti, demiştir
- Mübtedî: Ehl-i Sünnet yolundan ayrılan.
* Menâkıb-ı Cihâryâr-ı Güzîn, Mehmet Gavsî, Salâh Bilici Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1972, S.156, 157.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder