Dedegül Tepesi eteğinde bir Türkmen beyi yaşarmış.
Beyin yedi oğlu ve güzel bir kızı varmış.
Beye ait koyun sürüsünü Yıldız adlı çoban güder, Karagöl'de sulayıp Çobankayası mevkiinde yatırırmış.
Beyin, Güllü adındaki güzel kızı da Gül tepesine gelerek koyunları sağarmış.
Genç ve güzel kız koyunları sağarken çoban da yanık yanık kaval çalarmış.
Zaman içinde çoban ve kız birbirlerine aşık olmuşlar.
Öyle ki genç kız çobanın hislerini kavalının dilinden anlar hale gelmiş.
Bir gün eşkıyalar sürüyü basıp çobanı esir almışlar.
Bu sırada çobanın iki köpeğinden biri olan Kara Köpek de öldürülmüş.
On beş kadar eşkıya yanlarına sürüyü de alarak Eğirdir'e giden yol üzerindeki Kestel boğazına yönelmişler.
Eşkıyalar bizi bastı.
Yetişin ağalar, koyun keseli aştı.
Çobanın çaldığı kavalı dinleyip mesajı alan Güllü kız babasını uyardıysa da inandıramamış.
Kaval sesi devam edince ısrarla durumu izah etmiş.
Bunun üzerine babası ve Ağabeyleri yola koyulmuş.
Eşkıyaları Kestel Boğazı'nda yakalayan bey, üç tanesini de öldürmüş.
Diğer eşkıyalar kaçarken çoban ve sürü kurtulmuş.
Eve geri dönen bey, kızını yanma çağırmış ve kaval sesini nasıl anladığını sormuş.
Kız da babasına:
"Aşk söyletir, dert ağlatır.
Dedegül tepesi dinletir." demiş.
Durumun farkına varan bey, çobanı yanına çağırmış.
Çobana bir şart koşup, söyle demiş, "Koyun sürüsünü tuzlayacağım.
Sen de kaval sesi eşliğinde sürüyü Karagöl'e götüreceksin.
Yalnız koyunlardan hiç biri su içmeden geri dönmeli."
Söylenenleri dinleyen Güllünün gönlüne hüzün çökmüş ve başlamış mırıldanmaya:
"Çal kavalını hey garip çoban dağlar inlesin.
Derdini bilmeyen seni neylesin. Aşık Güllü gizli gizli ağlasın".
Kavalını eline alan çoban başlamış çalmaya.
Göl kenarına varan bin kadar koyun hiç su içmeksizin durmaya başlamış.
Derken sürmeli kara gözlü bir koyun kavalı dinlemeyip su içmeye başlamış.
Meğer Güllü kızın koyunları sağarken gözünden öptüğü bu koyun çobandan vazgeçmiş.
Kavalını yeniden eline alan dertli çoban:
Koyun seni güttüm güttüm getirdim
Getirdim de çoban kayasına yatırdım
Güllü abla sağdı ben bakracını getirdim
Ablam sevdiğim sürmeli kara koyun
Çıktım Anamas Yaylası'nın başına
Ayağı değmesin toprağına taşına
Güllüceğiz yeni girmiş on yedi yaşına
Ablasını sevdiğim sürmeli kara koyun
İçtin tükenmez Karagöl'ün suyu
Ablan Güllü değiştirmez eski huyu
Gideceğimiz yer cennetin yolu
Ağa kızı vermez ise olurum deli
Son söz olarak bey kızının çobana uygun düşmeyeceği söylenir.
Dahası çobana da yol gösterilir.
Ne var ki kızın gönlüne sevda ateşi düşmüştür.
Annesinden de yardım alan güzel kız evden kaçmış.
Bir süre dağlarda dolaşan iki aşık beyin adamları tarafından yaklaşmış.
Bu sevda hikayesini kabullenemeyen bey, kızını öldürmeye karar vermiş.
Kız da:
"Baba benim çobana aşık olmama sebep anamdır." demiş.
Nitekim anası da asılmış.
Anamas Dağı, Çoban Kayası, Dedegül Tepesi ve Karagöl'ün adı da bu hikayeden adım alasıymış.
Beyin yedi oğlu ve güzel bir kızı varmış.
Beye ait koyun sürüsünü Yıldız adlı çoban güder, Karagöl'de sulayıp Çobankayası mevkiinde yatırırmış.
Beyin, Güllü adındaki güzel kızı da Gül tepesine gelerek koyunları sağarmış.
Genç ve güzel kız koyunları sağarken çoban da yanık yanık kaval çalarmış.
Zaman içinde çoban ve kız birbirlerine aşık olmuşlar.
Öyle ki genç kız çobanın hislerini kavalının dilinden anlar hale gelmiş.
Bir gün eşkıyalar sürüyü basıp çobanı esir almışlar.
Bu sırada çobanın iki köpeğinden biri olan Kara Köpek de öldürülmüş.
On beş kadar eşkıya yanlarına sürüyü de alarak Eğirdir'e giden yol üzerindeki Kestel boğazına yönelmişler.
Eşkıyalar bizi bastı.
Yetişin ağalar, koyun keseli aştı.
Çobanın çaldığı kavalı dinleyip mesajı alan Güllü kız babasını uyardıysa da inandıramamış.
Kaval sesi devam edince ısrarla durumu izah etmiş.
Bunun üzerine babası ve Ağabeyleri yola koyulmuş.
Eşkıyaları Kestel Boğazı'nda yakalayan bey, üç tanesini de öldürmüş.
Diğer eşkıyalar kaçarken çoban ve sürü kurtulmuş.
Eve geri dönen bey, kızını yanma çağırmış ve kaval sesini nasıl anladığını sormuş.
Kız da babasına:
"Aşk söyletir, dert ağlatır.
Dedegül tepesi dinletir." demiş.
Durumun farkına varan bey, çobanı yanına çağırmış.
Çobana bir şart koşup, söyle demiş, "Koyun sürüsünü tuzlayacağım.
Sen de kaval sesi eşliğinde sürüyü Karagöl'e götüreceksin.
Yalnız koyunlardan hiç biri su içmeden geri dönmeli."
Söylenenleri dinleyen Güllünün gönlüne hüzün çökmüş ve başlamış mırıldanmaya:
"Çal kavalını hey garip çoban dağlar inlesin.
Derdini bilmeyen seni neylesin. Aşık Güllü gizli gizli ağlasın".
Kavalını eline alan çoban başlamış çalmaya.
Göl kenarına varan bin kadar koyun hiç su içmeksizin durmaya başlamış.
Derken sürmeli kara gözlü bir koyun kavalı dinlemeyip su içmeye başlamış.
Meğer Güllü kızın koyunları sağarken gözünden öptüğü bu koyun çobandan vazgeçmiş.
Kavalını yeniden eline alan dertli çoban:
Koyun seni güttüm güttüm getirdim
Getirdim de çoban kayasına yatırdım
Güllü abla sağdı ben bakracını getirdim
Ablam sevdiğim sürmeli kara koyun
Çıktım Anamas Yaylası'nın başına
Ayağı değmesin toprağına taşına
Güllüceğiz yeni girmiş on yedi yaşına
Ablasını sevdiğim sürmeli kara koyun
İçtin tükenmez Karagöl'ün suyu
Ablan Güllü değiştirmez eski huyu
Gideceğimiz yer cennetin yolu
Ağa kızı vermez ise olurum deli
Son söz olarak bey kızının çobana uygun düşmeyeceği söylenir.
Dahası çobana da yol gösterilir.
Ne var ki kızın gönlüne sevda ateşi düşmüştür.
Annesinden de yardım alan güzel kız evden kaçmış.
Bir süre dağlarda dolaşan iki aşık beyin adamları tarafından yaklaşmış.
Bu sevda hikayesini kabullenemeyen bey, kızını öldürmeye karar vermiş.
Kız da:
"Baba benim çobana aşık olmama sebep anamdır." demiş.
Nitekim anası da asılmış.
Anamas Dağı, Çoban Kayası, Dedegül Tepesi ve Karagöl'ün adı da bu hikayeden adım alasıymış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder