Bir gün ziyaretlerine gitmiştim.
Kütüphanelerinden bir kitap çekip, bir yerini açıp bana verdiler ve;
"Buyurun, okuyun!" buyurdular.
Arapça idi.
Okumaya çalıştım.
Yanlış okuyunca düzeltirlerdi.
Bir daha okuttular ve gene yanlışlarımı düzelttiler.
Takıldığım çok ibareler oldu.
Yardım ettiler, hatta kendileri tercüme ettiler.
Bir daha okutup, bir daha tercüme ettirdiler.
İyice anlamıştım.
Vefatlarından yirmi sene kadar sonra, kütüphane müdürlüğü için, Ankara'da imtihana girdim.
İmtihanda elime bir Arapça kitap verdiler ve 'bir yerini açıp, okuyun' dediler.
Bir de ne göreyim; Abdülhakim Efendi'nin verdiği kitap ve açtıkları sayfa değil mi?
Okudum, tercüme ettim.
İmtihanı kazandım.
Kütüphane müdürü oldum.
Ama imtihandan çıkınca, Efendi'nin bu büyük ve açık kerametini görünce hüngür hüngür ağladım.
* Hak Dostlarından Hatıralar, Mahmut Bıyıklı, Mavi Yayıncılık, 2008, s.97, 98.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder