24 Haziran 2019 Pazartesi

"İsterseniz iftar edin, siz seferisiniz"

Oruç o yıl müslümanlara ilk defa farz olmuş, aylardan Ağustos...
Çok heyecanlı hepsi, çünkü müslümanlar bu ibadeti ilk defa uyguluyor, ilk defa bu ibadet ile ruh restorasyonuna giriyorlar.

Orucun farz kılındığı sene Bedir için de cihad emri geliyor.
İslam Ordusu da toplanıp oruçlu olarak yola düşüyor.

Aylardan Ağustos...
Yer Arabistan Çölleri...

Öyle sıcak ki hava, ayağın çöl kumunda 20 cm içeri giriyor, çıkarttığında yanmış buluyorsun ve bu halde 100 km yol gitmişsin...

Dilin damağına yapışmış, sahur diye bir şey yememiş, su diye belki bir yudum içmişsin.
Çöldesin...
Kuyu yok, su yok!

Efendimiz, hallerini görünce nasıl zorlandıklarını görünce kıyamıyor:
"İsterseniz iftar edin, siz seferisiniz" diyor.

Sahabe:
"Ya Rasulallah, bu bir mutlak emir midir, yoksa bize bıraktığınız bir şey mi?" diye soruyor.

"Hayır" diyor efendimiz...
"Bu bir emir değil, isterseniz yapabileceğiniz bir ruhsat."

"Efendim gittiğimiz yerde muhtemelen şehid olacağız, bırakın biz oruçlu olarak ölelim" diyerek oruçlarını bozmuyorlar.

Aylardan Ağustos...
Yer Arabistan Çölleri...

Gerçi bozsalar ne olacak?

Yanlarında en fazla 3 hurma var.
Hatta bazıları akşam olunca hurmayı yemiyor, sadece yalayabiliyor, öyle bir yokluk...
Yanlarında ne sodaları, ne limonataları, ne ayranları var.

Ama Ebu Cehil'in kafasına kılıç kaldıracak kadar motivasyonları ve sabırları yerinde...
"Oruç tutmak" olarak dilimize geçen sahabenin büyük ve küçük cihadı harmanladığı bu durum iş bize gelince oruç çarçur etmek, oruç israf etmek, oruç harcamak olarak geçiyor.

17 saat sigara içmediği için etrafına saldırmayı kendinde hak sayan, 17 saat su içmediği için ailesine çocuklarına karşı savaş açan adamları görüp duydukça aklıma hep sahabenin ilk orucu geliyor.

Sonra bu adamlar ile Kudüs'e üzüldüğümüz, bu adamlar ile Afrika'lı müslümanlara çare aradığımız ve bu adamlar ile "ne olacak bu İslam aleminin hali?" sorusuna cevap bulamadığımız geliyor.

Ramazan dediğimiz zaman aklımıza iftar sofralarının görkemi geliyor artık.
Bayramların hatırlattığı ilk şey tatilin kaç gün olacağı.
Erken rezervasyon mu yaptırmalı, memlekete mi gitmeli?
Sahurlar internette oyalanarak bekleniyor, oruçlar uykuya müptela.

Rica minnet başladığımız teravihlerimiz, bir heyecan ile başlayıp yarım kalan hatimlerimiz var.

Açın değil tokun halinden anladığımız, akşam namazlarında secdeye bile eğilemediğimiz şişkin midelerimiz de var.

Bir de kızarmayan suratlarımız, günahlardan utanmayan ruhlarımız, desinler diye oruç tutup kaç kilo verdiğimizi hesapladığımız Kadir Gecelerimiz var bizim.

Hepimize yeni bir başlangıç olsun..
Dua ile..
İktibas


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder