Yavuz Bülent Bakiler anlatıyor:
Ahmet Necdet Sezer 4 Eylül 2000 tarihinde ABD'ye gitti.
Orada Birleşmiş Milletlere mensup 190 devlet başkanının katıldığı bir toplantıya davetliydi.
O toplantıda, Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan söz aldı.
Ve 189 devlet başkanının gözlerinin içine baka baka, tam bir saat konuştu.
O konuşmasında Koçaryan dedi ki:
"...Türkler 1915 yılında, Türkiye'de 1.5 milyon mazlum Ermeni'yi katlettiler.
Ermenilere karşı soykırım uyguladılar."
Koçaryan'dan sonra, Ahmet Necdet'e söz verildi.
Bizim cumhurbaşkanımız çok vakur(!) bir şekilde yerinden kalktı.
Çok vakur(!) adımlarla yürüdü, geldi.
Çok vakur(!) bir şekilde kürsüye çıktı.
Çok vakur(!) bir eda ile bir cümle söyledi, iki cümle değil:
"Bu meseleleri tarihçilere bırakmak gerekir!" dedi ve aynı vakur eda ile yerine oturdu.
Ahmet Necdet Sezer'in bu sessizliğinden sonra 22 devlet Ermenilerin soykırım iddiasını desteklediler, bize karşı oy kullandılar.
Bu meselede Cumhurbaşkanımızın konuşamaması o mesele hakkında bilgisi olmamasından kaynaklanıyor, bizim milletimizin suçlu olmasından değil.
O günlerde Nazilli'de benim bir konferansım vardı.
Hemen o günlerde cereyan etmiş olan bu hadiseyi ortaya getirdim;
"Sayın Cumhurbaşkanı" dedim, "Koçaryan tarihçi mi?
O konuşuyor da siz neden konuşmuyorsunuz?
Lütfen yurtdışına bundan sonra çıktığınızda ilgililerle görüşün, onlardan 16 sayfalık bu meseleyle alakalı bilgi edinin.
Ve gittiğiniz yerde susmayın.
Sizin susmanız sonucunda bakın 22 devlet bizim aleyhimizde oy kullanmaya başladı."
O toplantıda bulunan bizim emniyet mensuplarımızdan çok değerli(!), kafası çok iyi çalışan(!), meselelerimizi çok iyi bilen(!) bir polisimiz zabıt tutmuş; "Yavuz Bülent burada Cumhurbaşkanına hakaret ediyor" diye.
Mahkemeye verdiler.
Asil hâkimlerimiz beni on ay hapse mahkûm ettiler.
Niye?
Cumhurbaşkanına dedim ki ben:
"Okuyun bu meseleyi, öğrenin, bilin.
Türkiye'yi müşkül durumda bırakacak bir tavır içinde olmayın."
Ve mahkeme bunu hakaret kabul etti, beni on ay hapse mahkûm ettiler, beş yıl te'cil ettiler.
Bunları söyledim ve Ahmed Necdet Sezer'i sevmediğimi de ifade ettim.
Burada da söylüyorum, ben mecbur muyum Ahmed Necdet Sezer'i sevmeye?
Ama ben ona hakaret etmiyorum.
Ceza kanunlarımıza göre suç teşkil eden bir cümle söylemiyorum.
Evet, sevmiyorum, bu da şahsi bir meseleden değil.
Bizim devletimizin başını yabancı devletler önünde önümüze eğdirdiği için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder