Kalkhedon, Anadolu kıyılarına yönelik Helen göçleri sırasında, İÖ.685 yılında, Yunanistan’daki Megara kentinden gelen göçmenler tarafından bugünkü Moda Burnu ile Yoğurtçu arasında kalan yerde kurulmuştur.
Kentin adının tam olarak hangi dilde ve ne anlama geldiği bilinmemekle beraber, Helen dilinde Khalkos, bakır ya da Tunç’u, dolayısı ile kızıl rengi anlatmaktadır. Prof.Dr. Bilge Umar, Khalkedon adının, Helen göçmenlerinin yöreyi ele geçirip kent kurdukları sırada, yörenin ya da oradaki köyün adı olan, yerli dilden gelme sözcüğü kendi ağızlarına göre bozmuş ve Khalkedon / Kalkhedon biçimlerinde kullanmış olabileceklerinden söz etmektedir.
Strabon, kentten " Denizden biraz içerilerde, içinde küçük timsahların yaşadığı bir pınar vardı " diye söz ederse de yörede timsahlar olduğuna dair hiçbir belge ve kaynakta bu konu açıklık kazanamamıştır. Khalkedon’dan ilk kez Herodotos söz etmiştir.
M.Ö. 1500-3000 yıl önce Kayışdağı’ndan çıkıp, Kalamış Koyu’na dökülen Kurbağalıdere’nin civarında, insanların yaşadığına dair izler, eserler bulunmuş, ancak bugüne kadar ciddi bir kazı ve inceleme yapılmamıştır. Yalnızca C.Bittel ve Halet Çambel Fikirtepe dolayında ufak bir arkeolojik araştırma yapmış ve o yıllara tarihlenen yapı katları ile çok sayıda keramikleri ortaya çıkarmışlardır. Ancak günümüzde burada yoğunlaşan inşaatlar nedeniyle Fikirtepe’ye ait bütün kalıntılar ortadan kaldırılmıştır. Fikirtepe’de küçük buluntu olarak cam, çekiç olarak kullanılan taşlar, inci taneleri, firuze taşı, tunçtan yapılmış ok ucu, balık iğnesi ve diğer çeşit iğneler ele geçmiştir.
Kadıköy’de, Söğütlüçeşme Caddesi ve Gazhane’de rastlantı sonucu ortaya çıkan kalıntılar nedeniyle küçük çapta bir kazı yapılmış (1942-1952 yılları arasında), bronz çağına ait eserler bulunmuştur. Moda Burnu’nda ise, topraktan yapılmış kandiller, üzerinde boyalı nakışları olan vazolar, öküz heykeli, sakallı erkek başı ve Kalkedon kitabesini ihtiva eden tunç bir levha bulunmuştur.
Kadıköy’de bulunan eserlerin benzerleri Troia’da Hisarlık Bölgesinde de görülmüş, bu nedenle de Khalkedon ile Troia arasında bağlantı olduğu ve bunun da nedeninin ticari ilişkilerden kaynaklandığı sanılmaktadır.
Antik Khalkedon’dan günümüze ulaşabilen herhangi bir eser bulunmamaktadır. İstanbul’a Bizans Döneminde su taşıyan Valens Kemeri (Bozdoğan kemeri)’nin, İS.4.yüzyılda İmparator Valens döneminde, Khalkedon surlarının taşları yerinden sökülüp buraya taşındığı ve kemerin bunlarla yapıldığı bilinmektedir.
Kentin adının tam olarak hangi dilde ve ne anlama geldiği bilinmemekle beraber, Helen dilinde Khalkos, bakır ya da Tunç’u, dolayısı ile kızıl rengi anlatmaktadır. Prof.Dr. Bilge Umar, Khalkedon adının, Helen göçmenlerinin yöreyi ele geçirip kent kurdukları sırada, yörenin ya da oradaki köyün adı olan, yerli dilden gelme sözcüğü kendi ağızlarına göre bozmuş ve Khalkedon / Kalkhedon biçimlerinde kullanmış olabileceklerinden söz etmektedir.
Strabon, kentten " Denizden biraz içerilerde, içinde küçük timsahların yaşadığı bir pınar vardı " diye söz ederse de yörede timsahlar olduğuna dair hiçbir belge ve kaynakta bu konu açıklık kazanamamıştır. Khalkedon’dan ilk kez Herodotos söz etmiştir.
M.Ö. 1500-3000 yıl önce Kayışdağı’ndan çıkıp, Kalamış Koyu’na dökülen Kurbağalıdere’nin civarında, insanların yaşadığına dair izler, eserler bulunmuş, ancak bugüne kadar ciddi bir kazı ve inceleme yapılmamıştır. Yalnızca C.Bittel ve Halet Çambel Fikirtepe dolayında ufak bir arkeolojik araştırma yapmış ve o yıllara tarihlenen yapı katları ile çok sayıda keramikleri ortaya çıkarmışlardır. Ancak günümüzde burada yoğunlaşan inşaatlar nedeniyle Fikirtepe’ye ait bütün kalıntılar ortadan kaldırılmıştır. Fikirtepe’de küçük buluntu olarak cam, çekiç olarak kullanılan taşlar, inci taneleri, firuze taşı, tunçtan yapılmış ok ucu, balık iğnesi ve diğer çeşit iğneler ele geçmiştir.
Kadıköy’de, Söğütlüçeşme Caddesi ve Gazhane’de rastlantı sonucu ortaya çıkan kalıntılar nedeniyle küçük çapta bir kazı yapılmış (1942-1952 yılları arasında), bronz çağına ait eserler bulunmuştur. Moda Burnu’nda ise, topraktan yapılmış kandiller, üzerinde boyalı nakışları olan vazolar, öküz heykeli, sakallı erkek başı ve Kalkedon kitabesini ihtiva eden tunç bir levha bulunmuştur.
Kadıköy’de bulunan eserlerin benzerleri Troia’da Hisarlık Bölgesinde de görülmüş, bu nedenle de Khalkedon ile Troia arasında bağlantı olduğu ve bunun da nedeninin ticari ilişkilerden kaynaklandığı sanılmaktadır.
Antik Khalkedon’dan günümüze ulaşabilen herhangi bir eser bulunmamaktadır. İstanbul’a Bizans Döneminde su taşıyan Valens Kemeri (Bozdoğan kemeri)’nin, İS.4.yüzyılda İmparator Valens döneminde, Khalkedon surlarının taşları yerinden sökülüp buraya taşındığı ve kemerin bunlarla yapıldığı bilinmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder