Ben Kahramanmaraş'lıyım.
Görücü usulü evlendim ama eşimi çok sevdim.
Kaynanam, kaynanamın kaynanası ve eltim aynı evde dokuz kişi yaşıyorduk.
Ben hepsine de saygı duydum ne derseler yaptım.
Meyveleri soydum çatalla yediler.
Hizmette kusur etmedim.
Ayakkabıları boyar önlerine koyardım.
Havlularını tutardım.
Mantolarını ceketlerini tutardım.
Şimdiki gelinler bunları asla yapmaz.
Altı sene çocuğum olmadı.
Eşimi doktora götürdüler, beni götürmediler.
Beni yıllarca hamama, sıcak suya Ilıcaya götürdüler.
Şifalı bitkiler içirdiler.
Kaynanam son zamanlarda devamlı hakaret etmeye başladı:
"Sen bana torun veremedin.
Düş yakamızdan.
Oğlumun ayağında terliksin.
Meyvesiz ağaç.
Bir ömür boyu çocuk yapmanı bekliyemem.
Meyvesiz ağacı budarlar.
Çok bile bekledik altı sene" dedi.
Görümcem:
"Düş kardeşimin yakasından.
Ben ona çocuk verecek birini bulurum" dedi.
Eltim:
"Seni alacağımıza keşke bacımı alsaydık, bir çocuk veremedin gitti, derdi.
Eşimi çok seviyordum.
Kim ne derse desin katlandım.
Cevap vermedim.
Saygıda kusur etmedim.
Bir gün temizlik yaparken tesadüfen eşimin sonucunu buldum.
Bacım doktora gösterdi.
Doktor:
Sperm sayısı düşük.
Bu hasta tedavi olmazsa çocuğu olmaz demiş.
Ben eşime söyledim.
Tedavi olalım, çocuğumuz olsun deyince eşim adeta delirdi.
Beni alıp aileme getirdi.
Ben de ailem de çocuğu olmadığı için istemiyoruz, kızınızı getirdim, dedi.
Oysa ben eşimi çok seviyor böyle bir şey beklemiyordum.
Bana da:
Ver mahkemeye ayrıl benden, düş yakamdan, seni istemiyorum, dedi.
Hiç beklemediğim bu tepki karşısında o kadar üzüldüm ki, adeta yıkıldım.
Mahkemeye verdim mecburen.
Mahkemeden bir hafta önce trafik kazasında görümcemin kocası öldü.
Görümcem yaralıydı.
Mahkemeden bir hafta sonra da Görümcem öldü.
Üç çocuk bakacak kimsesi olmadığı için kaynanam bakmak zorunda kaldı.
Bununla kalsa iyi.
Mahkemeden bir ay sonra da eltim öldü.
Üç çocuk da eltimin vardı.
Toplam altı toruna kaynanam bakmak mecburiyetinde kaldı.
Yıllarca çocuk çocuk diye başımın etini yedi.
Benim ahımı aldı.
Al sana işte altı tane çocuk.
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste
Eski eşime gelince...
Kızlar sıraya girer zannediyorlardı, ama olmadı.
Kendinden onbeş yaş büyük iki çocuklu dul bir kadın ancak bulabildi.
Çocuğu da olmadı.
Ben aşırı değer verdim onlara, belki de bu yüzden bana böyle yaptılar.
Yeni gelini ayrı ev açtırmış.
Kaynanama; benim evime müsade almadan gelme, demiş.
Canı istemezse müsait değilim der, eve almazmış.
Bana gelince tekrar evlendim.
Bir kızım, bir oğlum oldu.
Eşim bana çok değer veriyor, şükür mutluyum.
Kırmızı Gül
İktibas
Görücü usulü evlendim ama eşimi çok sevdim.
Kaynanam, kaynanamın kaynanası ve eltim aynı evde dokuz kişi yaşıyorduk.
Ben hepsine de saygı duydum ne derseler yaptım.
Meyveleri soydum çatalla yediler.
Hizmette kusur etmedim.
Ayakkabıları boyar önlerine koyardım.
Havlularını tutardım.
Mantolarını ceketlerini tutardım.
Şimdiki gelinler bunları asla yapmaz.
Altı sene çocuğum olmadı.
Eşimi doktora götürdüler, beni götürmediler.
Beni yıllarca hamama, sıcak suya Ilıcaya götürdüler.
Şifalı bitkiler içirdiler.
Kaynanam son zamanlarda devamlı hakaret etmeye başladı:
"Sen bana torun veremedin.
Düş yakamızdan.
Oğlumun ayağında terliksin.
Meyvesiz ağaç.
Bir ömür boyu çocuk yapmanı bekliyemem.
Meyvesiz ağacı budarlar.
Çok bile bekledik altı sene" dedi.
Görümcem:
"Düş kardeşimin yakasından.
Ben ona çocuk verecek birini bulurum" dedi.
Eltim:
"Seni alacağımıza keşke bacımı alsaydık, bir çocuk veremedin gitti, derdi.
Eşimi çok seviyordum.
Kim ne derse desin katlandım.
Cevap vermedim.
Saygıda kusur etmedim.
Bir gün temizlik yaparken tesadüfen eşimin sonucunu buldum.
Bacım doktora gösterdi.
Doktor:
Sperm sayısı düşük.
Bu hasta tedavi olmazsa çocuğu olmaz demiş.
Ben eşime söyledim.
Tedavi olalım, çocuğumuz olsun deyince eşim adeta delirdi.
Beni alıp aileme getirdi.
Ben de ailem de çocuğu olmadığı için istemiyoruz, kızınızı getirdim, dedi.
Oysa ben eşimi çok seviyor böyle bir şey beklemiyordum.
Bana da:
Ver mahkemeye ayrıl benden, düş yakamdan, seni istemiyorum, dedi.
Hiç beklemediğim bu tepki karşısında o kadar üzüldüm ki, adeta yıkıldım.
Mahkemeye verdim mecburen.
Mahkemeden bir hafta önce trafik kazasında görümcemin kocası öldü.
Görümcem yaralıydı.
Mahkemeden bir hafta sonra da Görümcem öldü.
Üç çocuk bakacak kimsesi olmadığı için kaynanam bakmak zorunda kaldı.
Bununla kalsa iyi.
Mahkemeden bir ay sonra da eltim öldü.
Üç çocuk da eltimin vardı.
Toplam altı toruna kaynanam bakmak mecburiyetinde kaldı.
Yıllarca çocuk çocuk diye başımın etini yedi.
Benim ahımı aldı.
Al sana işte altı tane çocuk.
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste
Eski eşime gelince...
Kızlar sıraya girer zannediyorlardı, ama olmadı.
Kendinden onbeş yaş büyük iki çocuklu dul bir kadın ancak bulabildi.
Çocuğu da olmadı.
Ben aşırı değer verdim onlara, belki de bu yüzden bana böyle yaptılar.
Yeni gelini ayrı ev açtırmış.
Kaynanama; benim evime müsade almadan gelme, demiş.
Canı istemezse müsait değilim der, eve almazmış.
Bana gelince tekrar evlendim.
Bir kızım, bir oğlum oldu.
Eşim bana çok değer veriyor, şükür mutluyum.
Kırmızı Gül
İktibas
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder