27 Mart 2025 Perşembe

Uceymi Sadun Paşa Kimdir?

Uceymi Sadun Paşa'nın sadakat ve kahramanlıklarına ışık tutan yazar merhum Halil Zafir Bey (1916-1975)'dir.
O da 1971 yılında aylık Hilal Mecmuası'na yazdığı "Uceymî Sadun Paşa" adlı makalesinde şöyle diyor:

"...Evet, bundan 50-60 sene evvel, Meşrutiyet'i müteakip sadrazam olan Bağdatlı Mahmud Şevket Paşa, hükümetin başına geçiyor. 
Günün birinde yakın bir dostuna; "Bu memlekette iş görmek hakikaten güçmüş.
En ufak mesele için etrafa danışmak lazım gelecekmiş.
Meselâ geçenlerde İngilizler bana müracaatta bulundular. 
Kuveyt ve Katar'ı istiyorlar. 

Buraları kum çölünden ibaret verimsiz yerlerdir. 
Artık bu kadar ufak bir meseleyi de şahsen hål selâhiyetim bulunmaz ise, nasıl iş görebilirim. 
Böyle basit meseleyi hal etmek için yok Meclis-i Mebusan'dan, yok şundan izin almak benim için tenezzül olmaz mı? 
Ben bu devletin sadrazamı mıyım? 
Yoksa bostan korkuluğu mu?!. 
Bu kum çölünü verip vermemek münakaşası kulaklarına gittiğinde dostumuz İngilizler herhalde güceneceklerdir. 
Lütfen arkadaşlara söylensin. 
Mecliste patırtı yapıp beni ecânibe (ecnebilere) karşı mahcup vaziyete sokmasınlar. 
Hem de zaten bu kupkuru yerlerden ne gibi fayda umulmaktadır."

Mahmud Şevket Paşa yanılmakta idi. 
Çünkü korktuğu itiraz ve patırtı Meclis içinden değil, bilakis Meclis dışı, o kupkuru çöl parçalarından geldi. 
Hem de pek gürültülü tarzda...
Basra ve Necid havâlisi Şeyhü'l-Meşâyihi olarak o mıntıkada tam hâkimiyet kurmuş olan Uceymi Sâdun Paşa, hâdiseyi duyunca son derece müteessir oldu:
"İster kuru, isterse de kum çölü olsun!
Bir karış toprak, hatta bir tek kum zerresi bile verilemez. 
Ata yâdigârı bu yerler, bizlere muhafaza için emanet edilmiştir. 
Bu mülk, İslâm'ın mülküdür. 
O'na göre tasarruf şartları vardır. 
Hiç kimse bu şartları bozamaz. 
Hele ecnebilere arazi vermek hususunda alınacak bir karar asla meşru sayılamaz."

Uceymi Sadun Paşa'nın sadakat timsali bu hareketini, Devlete karşı isyan olarak tefsir edip telâşa düşenler bulundu. 
Halen binbir gece masalları gibi dillere destan olan petrol padişahları, o vakitler teker teker Uceymi Paşa'nın emrinde idiler.
Böyle bir kimsenin baş kaldırması, devletin başına büyük bir gaile açabilirdi. 
Tabii ki, bu Uceymi Paşa'yı iyi tanımayanların yanlış düşüncesi idi. 
Halbuki Paşa, devlete karşı gelmek şöyle dursun, bilakis doğru bildiği yolda hayatı dahil, her varlığını ortaya koymaktan bir an geri kalmayacak asil karaktere sahip bir insandı. 
O vakit ki devlet ricâli ile geçimsizliği ise, sırf onları doğru yola sevk etmek içindi.

Hadiseyi yakından takip izleyip de değerlendirilmesinde en çok yanılan İngilizler olmuştu. 
O kadar ki, Birinci Dünya Harbi arefesinde tam selâhiyetli bir murahhas heyetini O'na gön dermek gafletinde bile bulundular. 
Gelen heyet, Paşa'nın derhal istiklâlini ilân etmesini teklif etti. 
Bu takdirde Irak ile Necid ve Katar, Kuveyt dâhil Basra Körfezi'nde geniş arazi, yani bugünkü ölçüye göre, Dünya'nın en zengin petrol hazinesi üzerindeki hakimiyeti tanınacak ve O'na her türlü silah ve para yardımında bulunulacaktı. 

Paşa bu gelenlerle gâyet az konuştu. 
Sert ve kesin bir hitapla tekliflerini reddetti. 
Yanında ayrılırlar iken de, beraberlerinde getirmiş bulundukları kıymetli hediyeleri alıp geri götürmelerini ihtar etti. 
Ordu saflarına katılarak, İngilizlere karşı cihâda girişti.

Bu harpte O'nun fedakârlıkları, kahramanlıkları sonsuzdur. 
Düşmana karşı yılmadan, en ön safta dövüştü. 
Birinci Dünya Harbi'nin acı mağlubiyeti üzerine Anadolu'ya geçti.
İstiklâl Mücadelesi'ne iştirak ederek; generalliği resmen tanındı.
İstiklal Mücadelesi'ni müteakip Urfa'da yerleşti. 
Orada kaldı. 
Bundan birkaç sene evvel vefât etti. 
Allah gani gani rahmet eyleye!..

  • Filistin Dramının Düşündürdükleri, Kadir Mısıroğlu, Sebil Yayınları, 6.Baskı, Sh.86, 87, 88.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder