1. Avluda Yer Alan Aya İrini Kilisesi
Bab-ı Hümayun’un iç tarafında birinci avlu yer alır. Bu avlu 19 yüzyılda çıkan yangın sonucu büyük hasar görmüştür. Avluda, halkın şikâyet dilekçelerini kabul eden deavi köşkü yer alırdı. Kapının içinde sağda, bir zamanlar saray reviri ve hazine memurlarının ofisleri yer almakta idi. Ayrıca avlunun sağ tarafındaki duvarın arkasında, saray fırınının bulunduğu kısım yer alır. Sol tarafta ise Aya İrini Kilisesi. İmparatorluk darphanesi buraya yakındır ve mekân Bugün darphane müzesi olarak ziyaretçilere açılmıştır. Avlunun sağ dibine doğru cellât çeşmesi adlı bir çeşme bulunmaktadır. Karşıda ise ikinci avluya açılan Bab-üs Selam Kapısı.Günümüze ulaşmayan Bâb-ı Hümâyûn Köşkü’nden padişah ve Harem halkının, kapı önünde yapılan törenleri izledikleri ve alt katta muhallefat hazinelerinin saklandığı bilinmektedir. Bâb-ı Hümâyûn’u Bâb-üs Selâm’a bağlayan 300 metre uzunluğundaki ağaçlı yol sultanların Cülus, Sefer, Cuma Selamlıklarına ihtişamla geçtiklerine şahit olan bu avlu Elçi alayları, Beşik alayları ile Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide alaylarına da sahne olmuştur. Solda sarayın ihtiyacını karşılayan odun ambarı ve hasırcılar ocakları bulunmaktaydı. Hamamları, koğuşları, işlikleri, ahırları ile bir bütün teşkil eden bu kısımlar günümüze ulaşamamıştır. Bugün bu yapıların yerinde Kültür Bakanlığı elemanlarının Lojman olarak kullandığı Eczane binası bulunmaktadır.
Bu yapılardan sonra gelen Fatih döneminden itibaren Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi günümüze ulaşmış nadir yapılardandır. Cebehane’nin yanından başlayarak sarayın bahçelerine ve Çinili Köşk’e geçit veren yol boyunca uzanan bu yapılar günümüze tamamıyla değişmiş olarak gelmiştir.
Darphanenin 17.786 metrekarelik kısmı günümüze ulaşmıştır, Darphane Genel Müdürlüğü, Damga Matbaası Daire Başkanlığı, Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuarı Müdürlüğü bu yapıların bir kısmını kullanmaktadır. Koz bekçileri kapısından sonra gelerek Arkeoloji Müzesi’nin karşısında kalan yapıları Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan kiralayan Tarih Vakfı kullanmaktadır.
Darphane binalarının sonunda Kız bekçileri veya Koz bekçileri adı verilen bir kuruluşun yerinin bulunduğu bilinir. Görevleri depoların ve haremin dıştan korunması olan Koz bekçiler Ocağı’nın bulunduğu kısımdaki yolun üzerinde yer alan kapı da Koz Bekçiler Kapısı adıyla anılmaktadır.
Bâb-ı Hümâyûn’dan girişinden itibaren sağ tarafta ise sırasıyla Enderûn Hastahanesi, Sarayın Marmara tarafındaki yapılarına ve bahçelerine inen yol ile Dizme yada Dizme Kapısı denilen kapı, Hasfırın, Dolap Ocağı bulunmaktaydı.
Kapı girişine yaklaştıkça Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından meydanın bu kenarındaki duvara taşınan 16. yüzyıla ait Cellat Çeşmesi görülür. Yolun sol tarafında, avlunun Bâb-üs Selâm’a yakın kısmında küçük sekizgen köşk biçiminde bir yapı bulunuyordu. Külah biçiminde sivri çatısı olan yapı Kağıt Emini Kulesi veya Deâvi Kasrı olarak tanınır. Buraya her gün Kubbealtı vezirlerinden biri gelerek halkın verdiği dilekçeleri toplar, dava sahiplerini dinler ve konuyu Divan’a sunardı. Bugün aşağı yukarı bu mekanın bulunduğu yerde Saraya giren-çıkan ziyaretçilere yiyecek-içecek servisi yapılan çay bahçesi bulunmaktadır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder