10 Ekim 2011 Pazartesi

Galata Kulesi, Beyoğlu, İstanbul

 Galata Kulesi, Beyoğlu, İstanbul
İstanbul Beyoğlu ilçesinde Galata’da Bizans devrinde XII. yüzyıldan itibaren İtalyan asıllı Ceneviz yerleşimi başlamıştır. Bizans’ın iyice zayıfladığı XIV. yüzyılda ise kolonilerinin etrafını saran surların bir parçası olarak da deniz seviyesinden 35 m. kadar yükseklikteki, arazinin en yüksek yerine, Haliç girişiyle Marmara’ya hâkim bir yerde karadan gelecek tehlikeleri önlemek maksadıyla, önce kalın bir burç inşa etmişlerdir. Bizanslıların Büyük burç (Megalos Pyrgos) Cenevizlilerin ise İsa Kulesi (Christea turris) diye tanımladıkları bu burç Galata Kulesi’nin esasını teşkil etmektedir. Daha sonra Bizans tahtının iki ortağı olan VI. İoannes Kantakuzenos ile V. İoannes Palaiologos arasındaki iktidar çekişmelerinden istifade ederek 1348’de bu kuleyi inşa etmişlerdir.
Galata Kulesinin İçinden Bir Görünüm, Beyoğlu, İstanbul
Cenevizlilerin 1349 yılında inşaatını tamamladıkları, surların günümüzdeki Lüleci Hendek Sokağı’nda Küçükkule kapısı üzerindeki Ceneviz ve Bizans armalarının yanındaki bir levhada yazılıdır. Kayalık ve killi şistli bir zemin üzerine yuvarlak olarak taştan inşa edilmiş olan bu kule Ortaçağ askeri mimarisine uygun bir biçimde dış zeminden yüksek bir girişi vardı. Dışarı ile olan irtibatını ise kalın zincirlerle tutturulmuş, ahşaptan açılır-kapanır bir köprü sağlıyordu. Kulenin eteğindeki sur duvarı ile aradaki açıklıktaki avluda bulunan Büyük ve küçük kule kapıları ile yerleşime bağlanmıştı. Kulenin zemininde 1.50 m. yükseklik ve 0.72 m. genişliğindeki bir kanal ise büyük bir olasılıkla gizli bir sarnıca veya suyoluna ulaşıyordu.

Kule’nin 1446’da Galata Podestası Baldassaro Maruffo tarafından yükseltildiğini gösteren mermer bir kitabede yazılıdır. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet Galata surlarının bir kısmı ile kuleyi de 7.5 m. kadar yıktırmıştır. 1509’da “Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremde kule büyük hasar görmüş ve Mimar Murad bin Hayreddin tarafından onarılmıştır.
 Galata Kulesi, Beyoğlu, İstanbul
Bugün kulenin üçüncü katını dışarıdan dolaşan tuğladan yapılmış iki kuşak ile beşinci kattaki pencerelerin sivri kemerleri ve kulenin üstünü örten sivri çatı Osmanlı tarzındadır. XVI. yüzyılda Kasımpaşa Tersanesi’nde çalıştırılan Hıristiyan esirler burada oturtulmaktaydı. 1552’de bir İspanyol, esirlerin bu kulede yaşadığını, ölenlerin ise hendeklere gömüldüğünü yazmıştır.1774’de İstanbul’a gelen gezgin Pierre Lescalopier, Galata’daki bu kulenin bir zindan olarak kullanıldığından söz etmektedir. 1582–1588’de İstanbul’da esir olarak bulunan Mıchael Heberer ise “etrafı yüksek duvarlarla çevrili geniş bir avlu ortasındaki pek yüksek yuvarlak gövdeli kulenin” içinde çeşitli işlerde çalıştırılan 1500 kadar esirden söz etmektedir.
 Galata Kulesi, Beyoğlu, İstanbul
Galata kulesi Sultan III. Selim zamanında 25 Temmuz 1794 yangınında tekrar büyük zarar görmüştür. Bu yangından sonra duvar yüksekliği 2 m.ye kadar indirilmiş ve buraya üç oda, bir divanhane ve dört köşesine de çıkma şeklinde dört adet camlı cumba ilave edilmiştir. Yanan sivri ahşap külah da yenilenmiştir. Bu onarımdan sonra kulenin aldığı şekli gösteren en önemli belge devrin saray mimarı Ignaz Melling’in yaptığı gravürdür. Bu dönemde bir de buraya sesini her taraftan duyurabilecek güçte kös ve davul konulmuştur. XVIII. yüzyılda burada bir mehterhane takımının yaşadığı, müzik aletlerinin tamiri için verilmiş 1780 tarihli bir dilekçeden anlaşılmaktadır.1791’de İstanbul’a gelen Salaberry ismindeki seyyah kitabında buradan gelen kös ve davul seslerinden bahsetmektedir. İnciciyan ise XVIII. yüzyılın başından itibaren burada yangınları gözetleyen ve kös vurarak bunu şehrin diğer mahallelerine bildiren bir teşkilat olduğunu yazmaktadır. 1861’de İstanbul’a gelen gezginlerden Joanne İsambert Galata Kulesi’nden 141 merdivenle çıkılan 8 katlı bir kule ve sivri külahının içinde ise bir güvercinlik bulunduğundan söz etmiştir. 1875’de gelen Charles de Mouy ise en üst katın ve külahın içinin özel surette beslenen kuşlarla dolu olduğunu yazarak İsambert’i desteklemektedir.

Sultan III. Selim zamanındaki onarım için şair Avni’nin yazdığı tarih kasidesi ise şöyledir:

“O şehinşahı cihan Hazret-i Sultan Selim
Bânii saltanat ü zılli hüdâvendi ezel
Çün harab olmuş idi âteş ile bu kulle
Etti tecdid anı ol Pâdişah-ı fahr-i düvel
Pasbanlığı içün yandı yakıldı ammâ
Hıl’atın giydi çerağ oldu yine kail-i evvel
Kâfiristanı idüb âteşi kahr-ı sûzan
Eylesün mülkünü âbâd Hüdâ azze ve cell
Dedi tecdîdine menkuut ile Aynî târih
Yenilendi Galata Kullesi pek oldu güzel
1209 (1794–1795) .”

1831 yangınında tekrar yanan kule yeniden onarılmıştır. Bu yangında Sultan III. Selim’in yaptırttığı dört cumbalı külah tamamen yanmıştır. Bu onarım sırasında en üst kata ampir üslubunda 14 adet pencereli ve yüksek tavanlı bir salonu olan bir kat ile onun üstünde yine 14 pencereli bir cihannüma katı ile etrafı çepeçevre dolaşan bir açık balkon ilave edilmiştir. Bu son kata ortada 5 ahşap sütuna oturan 40 basamaklı ahşaptan bir döner merdiven ile çıkılıyordu. Sivri çatısı da bir öncekine göre daha dik bir külah ile kapatılmış ve üzeri kurşun kaplanmıştır.

Sultan II. Mahmud’un yaptırdığı bu onarımı anlatan giriş kapısının üzerindeki şair Pertev tarafından yazılmış olan kitabe ise şöyledir:

“Nizam-ı devlet Hazret-i Sultan Mahmud Hân
Kıyam-ı mülkü millet kehf-i ümmet sâye-i Yezdân
Uluvvi himmetidir ol şehinşah-ı dil âgâhın
İden saat be saat an bean dünyâyı âbâdân
Bu kulle ez-kezâ yanmışdı yapdı eskiden a’lâ
Görüb bağrı yanıklar bildi neymiş şîre-i ihsan:
Bu kulle zînet-i şehr-i Stanbul olsa şâyeste
Menâr-ı kulle-i ikbâl ü şevket dense de şâyân
Buna rif’at veren bu rütbe feyz-i istikamettir
Olur ibret şinâsan irtifâi bâmına hayrân
Bu kulle peşte-i kaaf’a sezâdır olsa harf endâz
Anın fahriyesi anka bunun şehnâmesi devrân
Cihânı sâye-i lûtfunda kılsun serteser mâmur
Dil-i hâsidden özge kalmasun hiç külbe-i virân
Sezâ Pertev güherle zeyn olunsa seng-i târihi
Bu kulle pek metin oldu pek âlâ yapdı Mahmud Han
1248. ”

Kuleye eklenen bu katlara bir kahvehâne ile yangın gözcüleri yerleştirilmiştir. 1875’de çıkan bir fırtınada sivri külah çok zarar gördüğünden kaldırılmış ve yerine sekizgen şeklinde ahşap bir kat ilave edilmiş, ortada bulunan döner merdiven kaldırılarak yerine 45 derece eğimli bir ahşap merdiven yapılmış bir de uzun bir bayrak direği dikilmiştir. Galata Kulesi bu şekli ile 1964 yılı restorasyonuna kadar gelmiştir. Bu restorasyon sırasında kule Sultan II. Mahmud dönemindeki haline getirilmiştir.

Duvar kalınlığı 3.75 m. olan Galata Kulesi’nin dıştan çapı 16.45 m. içten ise 8.95 m.dir. Üç ile dördüncü kat arasındaki merdiven tekniği diğer katlardan farklıdır. Asıl girişten dördüncü kata kadar kulenin yalnız bir tarafında duvarın içine gömülmüş bir taş merdiven bulunmaktadır. Bu merdiven bir kattan diğerine tek tarafta bir yarım daire şeklindedir. Dördüncü kattan itibaren ise merdivenler ahşaptır. Kuledeki bütün mimari unsurlar 4 üncü kattan itibaren olan kısmın Türk yapısı olduğunu gösterir. Beşinci kattaki 0.35 m. çapında yedi tane top namlusu lumbarı dikkati çekmektedir. Bunların fetihten sonra yapılan inşaatta açıldığı kesindir.

Türk ve Dünya tarihinde ilk uçan adam unvanını taşıyan Hazerfan Ahmet Çelebi Okmeydanı’ndaki ilk tecrübesini yaptıktan sonra Galata Kulesi’nden Üsküdar’a doğru bütün İstanbul halkının gözleri önünde, kollarına taktığı kocaman kanatları ile uçmuş ve Üsküdar’daki Doğancılar Parkı’nın olduğu yere inmiştir. Günümüzdeki planör tekniğinin öncüsü olarak da kabul edilen bu uçuş için Ahmed Çelebi kuşları örnek aldığı gibi rüzgâr akımlarını da hesaplamıştır. Onun bu uçuşunu Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü’nden seyreden Sultan IV. Murad önce Hazerfan Ahmet Çelebi’ye bir kese altın vererek ödüllendirmiş sonra da Cezayir’e sürgüne yollamıştır.

Galata Kulesi’nde 1960 yılında başlatılan restorasyon ve çevre temizliği ile kule ve meydanı çağdaş bir görünüme sokulmuştur. 2000 yılında tekrar küçük bir onarım ve düzenleme yapılarak kule turizme açılmıştır. Dokuz katlı olan bu kulenin yedinci katına kadar asansörle çıkılmakta, son iki kat için merdiven kullanılmaktadır. Dokuzuncu kattaki mekân gündüzleri kafeterya ve restoran olarak hizmet vermektedir. Ziyaretçiler her gün 9.00–19.00 saatleri arasında kuleyi gezebilmektedirler.


İSTANBUL'DAKİ DİĞER KULELER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder