22 Şubat 2012 Çarşamba

Osmanlı Tabaklarının Sırrı

Osmanlı sarayında kullanılan ve bugün Topkapı Müzesi'nde sergilenen birbirinden değerli porselen tabakların ilginç bir de işlevi varmış. Yemekte zehir varsa, tabakların rengi değişirmiş...

Antikçağ'dan bugüne kadar, zehirle işlenen cinayetlerin haddi hesabı yok. Zehir, doğada, başta mantarlar olmak üzere bitkilerden ve bazı hayvanlardan kolayca elde edilebiliyor. Hatta bu işle uğraşanlar zamanla bu uğraşı meslekleri haline getiriyor. Diğer taraftan zehir ve panzehir araştırmaları bugüne kadar tıp biliminin gelişmesine önemli katkı sağladı. 8. Yüzyılda Arap simyacı Cabir Bin Hayyan, arseniği kaynatarak beyaz, kokusuz ve tatsız arsenik tozu elde ediyordu. Arsenik, zehirlerin en tehlikelisi ve sinsisidir. Belirtileri kolera gibi hastalıklarla benzeştiği için teşhis edilmesi güçtür. Bu yüzden 18. Yüzyılın sonlarına kadar hekimler arsenik zehirlenmelerini teşhis edememişler. Öte yandan zehirlerin etkilerini ve sonuçlarını ölçebilmek için antik çağlardan itibaren mahkumlar üzerinde deneyler yapılmış.

Tarih boyunca zehirli suikastler arttıkça, korunma yöntemleri de parelel olarak gelişmiş. Özelllikle krallar, sultanlar, imparatorlar zehirden korunmak için yemeklerini aşçılara, görevlilere, yahut evcil hayvanlara yedirmek suretiyle kontrol ettirmiş. Bugün gurme olarak bildiğimiz, Osmanlı'da 'çeşnicibaşı' yahut 'şikemperver' olarak tabir edilen mesleğin gelişmesinde de zehire karşı duyulan korkunun rolü yadsınamaz. Osmanlı sarayında kullanılan ve bugün Topkapı Müzesi'nde sergilenen birbirinden zarif ve ustaca işlenmiş porselen tabakların ilginç bir de işlevi varmış. Yemekte zehir varsa, tabakların rengi değişirmiş.
           ZEHİRLİ SUİKASTLER ANA SAYFA            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder