Kimisi deli derdi onun için, kimisi veli.
Bıçak biler, hamallık yapar, helalinden kazanırdı rızkını.
Küçük bir kulübede yaşardı. Bisikletiyle hacca gitmeye niyetleniyor, ama Şanlıurfa'dan sınırı geçemeyince geri dönmek mecburiyetinde kalıyor.
Memlekette herkes tanır ve severdi onu.
En çok da küçük çocuklar severdi.
Onlara selam verir ilgilenirdi.
İllallâh dedirtirdi.
Kelimeyi şehadeti öğretir şeker verirdi.
Çocuklar onu görünce ona doğru koşar İllallâh, İllallâh diye bağırırdı.
Bu çocuklar içinde kardeşim de vardı.
Çok severdi onu.
Çocukken hep koşardı yanına, onu görünce.
Yıllarca evlenmedi bekâr yaşadı.
İleri bir yaşta evlendi.
Maalesef bu evliliği uzun sürmedi.
Yangında karısını, kulübesini, eşyalarını kaybetti.
Kendisi de bu olaydan sonra birkaç sene ancak yaşadı.
Namaz kılarken, yanlış hatırlamıyorsam öğle namazında secdede ruhunu teslim ettiğini duydum.
Öldüğünü duyunca kardeşim çok üzüldü.
Onunla ilgili üç hatıram var dedi ve anlattı:
Birincisi;
Oniki onüç yaşlarında idim.Sıcak bir yaz günü idi.
Cuma namazına gitmiştim.
Bu ağabey koşturarak geldi yanıma durdu.
Çalışıyor yük taşıyordu haliyle terlemiş.
Burnuma ter kokusu geldi.
Kendi kendime dedimki;
Eğer bu adam veli olsaydı böyle ter kokmazdı.
O anda birden ter kokusu gitti.
Her taraf gül kokmaya başladı.
İkincisi;
Ortaokula gidiyordum.Doksanlı yıllar.
Her yerde geçim sıkıntısı var.
Bir bayram günü idi.
Evinin önünden geçerken dur şu İllallâh diyen ağabeyi ziyaret edeyim.
Kimi kimsesi yokmuş sevinsin dedim.
Gerçekten de çok sevindi.
Öyle iltifat gösterdi anlatamam.
Ben ona zahmet vermemek için kalkmak istedim.
Abisinin bir çay içelim öyle gidersin dedi.
Tamam dedim ama bir yandan da üzülüyorum ona zahmet verdiğim için.
Sonra elinde bir tepsi ile geldi ki!
O zaman için en zengin evde bile bulunmayan çeşit çeşit ikramlıklar vardı.
Çarşıdaki en lüks çerez satan yerlerde bile bu çerez ve ikramlıklardan yoktu.
Nerden buldu, nerden aldı hâlâ hayret ederim.
Üçüncüsü;
Dayımın kızının düğününde akşam misafirler sofraya oturacak, ekmek bitmiş.Beni mahalle bakkalı olan Ali Bakkal'a ekmek almaya gönderdiler.
O yıllarda akşam hiç bir yerde ekmek kalmazdı.
Hele Ali bakkalda öğleden sonra bile ekmek bulunmazdı.
Belki bayat mayat kaldıysa ne bulursan al getir dediler.
Onların da benim de hiç umudum yoktu ekmek bulunacağından.
Ekmek almaya giderken İllallâh diyen ağabeye rastladım.
Selam verdi aldım.
Artık ona bir veli gözüyle bakılıyordum.
Allahım şu adamın hürmetine ekmek bulayım ne olur dedim.
Bakkala bir gittim ki!
Her taraf ekmek dolu.
Hem de o saatte taptaze yumuşacık.
Bir kucak aldım getirdim.
Herkes hayret etti.
Bu saatte bu kadar ekmek hayret, dediler durdular, dedi kardeşim.
Facebook'tan İktibas Ettiğimiz Arkadaşın Paylaşımı
Yukarıdaki resim kendi resmidir.
2016 senesinde vefat etti.
Kıyamda geçirdiği ömrünü secdede tamamladı.
Ben O'nu uzaktan tanırdım.
Hemşerim olur.
Memleket ÇORUM İskilip.
İsmi Mahmut Civelek'miş.
Ben de sonradan öğrendim, öldükten sonra.
Memlekette adını pek bilen olmaz ama «İllallah» kimdir desen herkes bilir.
Herkes O'na İllallah derdi.
Allah rahmet eylesin.
Mekanı cennet olsun.
Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin.
Ne demişler:
Harâbât ehlini hor görme şâkir,
Defineye mâlik virâneler var.
Kaynaklar:
- Facebook'tan İktibas
- https://hiziracil.tr.gg/ISKILIPLI--MAHMUT--CIVELEK---ILLE--ALLAH.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder