Gönenli Hoca'nın en meşhur taraflarından biri, sürekli para dağıtmasıydı.
Fakire fukaraya, öğrencilere, yolda kalan, darda kalan herkese para yardımı yapıyordu rahmetli.
Peki nereden buluyordu bu paraları Gönenli?
Şöyle anlatıyor bu olayı Gönenli Hoca, bir vaazında:
Bir gün şurada namaz kıldırıyorum.
Mihrabtayım.
-Hocam, ben hacca gitmek istiyorum.
Kâbe'ye gitmek istiyorum,
Ravza'ya gitmek istiyorum, amma, hiç bir tutarım yok!
Ne olur, elinizden gelirse, bir kolayını bulursanız, bana bir yol göstericilik yapın!
Bana da bir yol açın, imkân açın, filân dedi gitti.
-Olur İnşaallah, dedim.
Allah bir kolayını verirse filân diyerek adamcağızı gönülledim, gitti.
Aramızda böyle bir konuşma geçti.
Sonra, öğle namazını kıldık, tesbihimizi çektik, duamızı yaptık, kalktık.
Baktım bir adam geldi, selâm verdi:
-Aleyküm selâm! dedim.
Adam:
-Efendim, ben şu taraftaki -deniz kenarındaki bahçelerin bekçisiyim.
Hakim emeklisi filân bey gönderdi beni.
Selâm ve hürmetleriyle birlikte bir de ricası var sizden.
-Aleyna ve Aleyküm ve Aleyhisselâm.
-Ricası nedir Hakim Beyin?
-Efendim, Hakim Bey'in ricası şu:
"Ben hac borçlusuyum, ama hastayım gidemiyorum!
Hoca Efendi bana bir Hac bedeli buluversin" diyor.
Bekçi böyle söyleyince:
-Tamam!... Ah çok şükür, buluruz, dedim.
Namazdan evvel gelip de hacca gitme arzusuyla kıvranan adamcağızı aramaya başladı gözlerim. Câminin içinde bakınıyorum, adamcağız burda mı, çıktı mı derken, baktım, adam ilerde bir yerde oturmuş bakınıp duruyor, gitmemiş daha:
-Gel gel!.... dedim, işâret ettim.
Adam gelince!:
-Hadi hayırlı olsun, yolun açıldı!
Sen çok istedin, Allah da imkânını verdi.
Filân Hâkim Bey'in yerine bedel olarak gideceksin.
Bütün masraflarını Hâkim Bey karşılayacak.
Sonra, câmiden çıktık, Hâkim Bey'e telefon ettim:
-Size bir bedel gönderiyorum, güvenebilirsiniz, dedim.
Hakim Bey de:
-Hemen gelsin Hocam, adamı gönder, dedi.
Gitti, kucak dolusu parayla döndü adam.
Allah Teâlâ verince veriyor işte.
Veriyor, verdiriyor.
Adam gitti tabii.
Sonra, adamı Medine-i Tahire'de gördüm:
-Hocam, çorba benden, dedi.
-Yok, yok yok, yalnız sevindim ki işin böyle böyle kolay oldu diye.
Bunu şundan söylüyorum ki, Hoca birisini hacca göndermiş, çorbasını içmiş, menfaatlanmış demeyin diye.
Yani menfaatlanmış demeyelim diye.
Çünki âcizâne insanlar bazı kimseleri hazırcı görürler amma, hazırlayanı gör, hazırlatanı gör, vereni gör verdireni gör!
O öyle kudret sahibi Allah ki, herkesin haline göre ihsan ediverir.
* Gönenli Mehmet Efendi, Mustafa Özdamar, Sh.131, 132, 133.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder