Prof.Dr.Mahmut Esad Coşan anlatıyor:
Kalabalık bir grup, Mehmet Zâhid Kotku (1897-1980) Hocamızı ziyarete gelmişler, eve misafir dolmuş.
Uzun, büyük bir misafir salonu vardı.
Bir mühendis kardeşimize demiş ki:
-Şunlara şeker tut bakalım!
Kardeşimiz anlatıyor:
Tabağın içinde birazcık şeker var, salon dolu...
Kendi kendime düşündüm:
-Bu kadarcık şeker kime yetecek?
Salondaki insanların kaç tanesine yetecek bu kadar şeker?..
Ama büyüğümüz olduğundan, hocamız olduğundan itiraz etmeyeyim; yettiği kadar tutarım, bittiği yerde de bitti derim, diye başladım.
Bütün salona tuttum, tuttum, tuttum...
Kalabalığın içinde herkese sunarken dalmışım.
Neyse hepsine verdim şeker...
En son adama da şekeri verirken aklım başıma geldi:
-Hani bunun içinde azıcık şeker vardı, salon ise çok kalabalıktı.
Bu şeker yetmez diye düşünüyordum, hâlâ içinde şeker var bunun, bu nasıl iştir?
Tabağın içinde ne kadar şeker kaldı diye bakınca, bir acaiplik olduğunu hissettim.
Bir tabağa baktım, bir de Hocamız'a baktım.
Hocamız kaşlarını şöyle bir indirdi, çattı.
Yani; "Sırrı ifşa etme, açığa vurma!" der gibi, bir işaret yaptı.
"Hiç bir şey demedim; getirdim, şekerliği koydum." diyor.
* Hak Dostlarından Hatıralar, Mahmut Bıyıklı, Mavi Yayıncılık, 2008, s.71, 72.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder