Tarih, 18 Nisan 1558. Yedi iklime nam salmış Muhteşem Süleyman'ın sarayında yas var. Hükümdarın gözünden bile sakındığı, hası, hasekisi, Hürrem Sultan ebedi âleme intikal etti. Ardında kalanlar ise sadece, daha çok romanlarda, dizilerde bahsedilen cinayetler, entrikalar ve kıskançlıklar... Peki, büyük bir devletin adı en çok bilinen kadın sultanını anlatmaya, bunlar yeterli mi? Günün şartları göz önüne alınmadan yapılan acımasız eleştiriler, Hürrem Sultan'ı hep kötü anlattı, anlatmaya da devam ediyor. Sultan üzerine yapılmış gerçek bir akademik çalışma olmamasına rağmen, Batılı hayalperestler ya da bazı kesimler onun, Kanuni ile geçirdiği 40 yıllık ömürde sadece ihtiraslarını görüyor, hayırseverliğine değinmiyor. Ama, Hürrem Sultan ömrünü, hakkında söylenenleri gölgede bırakacak hayırlarla donatmış. İşte onun unutulan özelliği: 'Hayırseverliği!'
Pek çok şehirde adı yaşıyor!
O, yardımseverliğini saraya geldiği ilk yıllarda gösterir. Cariyeyken aldığı maaşı, "Burada, paraya ihtiyacım olmuyor!" diyerek Mekke'ye göndermek ister. Fakat, cariyelerin bağışta bulunması için azat edilmesi gerekir. O da, Kanuni Sultan Süleyman'a mektup yazarak halini arz eder. Padişah, onu özgür bırakır. Hürrem de, yıllık altı bin altın bağışta bulunur Mekke'ye. Cariyeliğinde yaptığı yardımlar, Haseki Sultan olduktan sonra da, çeşitli şehirlere yaptırdığı cami, imaret, kervansaray gibi hayratlarla devam eder. Eserlerin çoğu da, Mimar Sinan'a yaptırılır.
Bunlardan biri, Ahmet Refik'in, 'Türk Mimarları' kitabında yazdığı Edirne su yolları. Hürrem Sultan, savaş zamanında Kanuni ile kışı geçirdiği, nazarında pek kıymetli olan Edirne'ye, 1539'da Mimar Sinan'a talimat vererek, 20. yüzyıla kadar kullanılacak bir su yolu yaptırmış. Edirne'nin Küçükdöllük köyündeki su yolu kemerleri hâlâ ayakta. İslam Ansiklopedisi'ne göre; Uzunköprü'de de, Haseki Sultan adını taşıyan bir kervansaray ve cami inşa ettirmiş.
Mimar Sinan'ın eserlerinin yazılı olduğu tezkirelere göre, Hürrem Sultan, Mekke ve Medine'ye de kendi adıyla imaret yaptırmış fakat bu yapılar, günümüze ulaşamamış. Bulgaristan'ın, eski adı Cisr-i Mustafa Paşa olan Svilengrad kasabasına da uzanmış Sultan'ın eli. Tezkireler, onun bu kasabaya, Haseki Sultan adını taşıyan cami, imaret ve kervansaray yaptırdığını bildiriyor. İstanbul ve Kudüs ise, Hürrem hakkında anlatılan olumsuz halleri gölgede bırakacak, en önemli yapılara sahip şehirler.
Haseki Hastanesi'ni de o yaptırmış!
Sultan, İstanbul'a 1538'de inşasına başlanan ve 1550'de tamamlanan bir külliye yaptırıyor: Haseki Sultan Külliyesi. Külliye; cami, medrese, sıbyan mektebi, çeşme, imaret ve darüşşifadan oluşuyor. 1551 tarihli vakfiyede, külliyenin ilk yapılan biriminin cami olduğu, medrese ve sıbyan mektebinin bundan bir yıl sonra, darüşşifanın da on iki yıl sonra inşa edildiği bildiriliyor. Cami, bugünkü Haseki Caddesi'nin bir yanında medrese, sıbyan mektebi, imaret ve darüşşifa diğer yanına inşa edilmiş. Caminin hemen karşısında bulunan medrese 1530'da inşa edilmiş klasik bir yapı. Külliye'ye bağlı imaret ise 1550 yılında, Hürrem Sultan'ın isteği üzerine Kanuni tarafından yaptırılıyor. Günümüzde, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak hizmet veren yer ise, adını Hürrem Sultan'ın külliye için yaptırdığı Darüşşifa'dan alıyor. Atıl durumda bekleyen Külliye, şimdi restorasyonda.
Vakıflara gelir için bir hamam!
Sultanahmet Camii ve Ayasofya arasına 1553'te, Mimar Sinan'ın yaptığı çifte hamam Hürrem Sultan'ın İstanbul'daki bir başka hayratı. Burayı, vakıflarına gelir sağlamak amacıyla yaptırıyor. Bugün halen varlığını koruyor ama hamam olarak değil. Kudüs'se, bağrında halen yaşayan son hayratını taşıyor.
Kudüs'teki imarette, ne kadar yemek dağıtıldığının, o dönemlerden kalma çetelesi. Çetelede, imarette günlük 999 yoksula bir tas çorba, bir somun ekmek verildiği yazıyor.
Kudüs'ü bekleyen Osmanlı: Haseki Sultan İmareti
Kudüs, Hürrem Sultan'ın yardımlarını ulaştırdığı son şehir. Ölümünden bir yıl önce, ortamı raporlamaya giden Abdülkerim'in, "Sa'âdetlü sultanım, bu diyarın fukarası çoktur." diye mektup yazması üzerine buraya bir imaret yaptırır. Tarihçi Amy Singer'in, "Osmanlı'da Hayırseverlik Kudüs'te Bir Haseki Sultan İmareti" adlı kitapta anlattığına göre; Hürrem Sultan, Kudüs'e inşa ettirdiği imarete olan hislerini, Peygamber Efendimiz'in (sas), "Bir insan öldüğünde, ameli kesilir. Defter-i a'mâli kapanır. Yalnız sadaka-i cariyesi, ilmi eseri, kendisine dua eden hayırlı bir evladı olan kimsenin defter-i a'mâli kapanmaz." hadis-i şerifiyle anlatır mektuplarda. İmarethane halen varlığını devam ettiriyor. İlk günkü gibi fakirlere yemek dağıtılıyor. Aynı zamanda yetimhane olarak kullanılıyor. El-Vâd ile Akabetü't takiye caddelerinin birleştiği noktada, Via Dolorosa'nın güneyindeki tepeye çıkan yokuşta bulunan imarethanenin vakfiyesi ve ilk dönemlerden kalma yemek kazanları ise Kudüs'te bir müzede sergileniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder