Hipodrom Dikilitaşı (Theodosius Dikilitaşı), İstanbul
İstanbul’un en eski dikilitaşı Hippodrom’daki spinanın üzerindedir. Yekpare mermerden olan bu anıt M.Ö. 1500 yıllarında III. Tutmosis adına aşağı Mısır’da Hiyeropolis’deki bir mabedin önüne dikilmişti. Bu anıtı I. Constantinus’un (337-361) İskenderiyelilere yazdığı mektupla bu taşın İstanbul’a gönderilmesini istemiştir.“Gemileriniz Karadeniz’e çıkarken sizleri cömertçe karşılayan ve beslenmesine yardımcı olduğunuz bu şehrin güzelleşmesine katkınız olması için bu yekpare taşı yollamanız yerinde olur”
Obeliskin İskenderiye’den ne zaman getirildiği kesin olmamakla beraber, büyük olasılıkla 390 yılı üzerinde durulabilir. İmparator Iulianus’un ölümünden sonra, uzun süre yerde kalmış ve kenti yeni baştan imar eden I. Theodosius zamanında (379-395) İstanbul’a getirilerek Portus Novus (Kadırga Limanı) veya Vlanga (Langa) limanlarından birisine bırakılmıştır. Bizanslı ustalar limandan Hippodroma kadar bir yol hazırladılar ve üç günlük bir çalışma ile obelisk getirildi, 32 günde bugünkü yerine dikildi. İmparator I. Theodosius’un (379-395) hazırlattığı 2.75 x 2.20 m. ölçüsünde, dört yüzünde de kabartmalar olan kaide üzerindeki dört bronz ayak üzerine obelisk oturtulmuştur. Bugün 19.59 m. yüksekliğinde olan taşın eski halinden daha uzun olduğu sanılmaktadır. Obeliskin alt kısmı düzeltilirken hiyorogliflerden biri tam ortasından kesilmiştir. Günümüze gelemeyen bu parçanın taşıma sırasında veya yerine dikilirken kırıldığı düşünülebilir. Ayrıca tepesindeki çam kozalağı şeklindeki tepeliği 869 depreminde düşmüştür.
Hipodrom Dikilitaşı (Theodosius Dikilitaşı), İstanbul
Eski Mısır’ın milli kahramanı olarak nitelenen, 18. sülale firavunlarından III. Tutmosis kazandığı zaferlerin bir bölümünü obeliske şiirsel bir dille kazıtarak ölümsüz olmayı istemiştir.Kuzey cephe: ”Gizli ve mukaddes ismin her tecellisini her feyzini mazhar olan Amor mabuduna nezrini büyük bir aciz içinde sunarak ve ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru, iki kutrun sahibi kudretli, melik memleketinin hududunu Mezopotamya’ya kadar götürmeyi azmetti.”
Güney-Batı cephe: ”Güneşin doğduğu sırada malik olduğu altın renkleri aleme yayan Horis’in verdiği kuvveti, serveti, şiddetli, mehabeti taşıyan yukarı ve aşağı Mısır hükümetlerinin tacına sahip olan ve bizzat güneş tarafından seçilmiş bulunan Melik bu eseri babası Ra için yaptırdı.”
Güney cephe: ”Mabud Horis’in lütfuna mazhar olan ve güneşin oğlu lakabını taşıyan aşağı ve yukarı Mısır’ın hükümdarı bulunan Melik kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz’de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Hudut memleketi Naharin’e kadar tevsi etti. Mezopotamya’ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı.”
Kuzey-Batı cephe: “XVIII. sülaleden III. Tutmasis Amon mabuduna nezrini takdim ettikten sonra Horis’in yardımı ile bütün denizleri, nehirleri hükmü altına alarak saltanatının 30. yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanlara ve bayramlara vasıl olması için yaptırıp diktirdi”.
Obeliskin mermer kaidesinin iki yüzünde, o dönemde Roma imparatorluğunun doğu eyaletlerinde adet olduğu gibi Grekçe ve Latince kitabeler yazılmıştır. Grekçe kitabede konuşan üçüncü bir kişi olup “Devamlı bir suretle yerde duran bu taşı dikme cesaretini imparator Theodosius gösterdi ve yardımına da Proclus çağırıldı ve bu şekilde otuz iki günde yerine dikildi.” denilmektedir. Latince kitabe ise diğerinden biraz farklı olarak obeliskin kendisi konuşmaktadır: “Önceleri direnmiştim; fakat yüce efendimizin emirlerine itaat ederek, yenilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam gerekti, her şey Theodosius ve onun kesintisiz sülalesine boyun eğiyor, bana da galip geldiler ve reis Proclus’un idaresi altında, otuz günde yükselmeye mecbur oldum.”
Obeliskin kuzeybatı cephesindeki kabartmalar
Kuzeybatı cephe: İmprator Theodosius’un, eşi ve oğullarıyla birlikte elçileri kabulünü gösteren sahne bir parmaklıkla ikiye bölünmüştür. Üst kısımda bir kemer içerisinde imparator ailesi uzun kollu giysiler içerisinde olup üzerlerindeki pelerinler sağ omuzlarından tutturulmuştur. Buradaki figürlerin saç kesimleri birbirinin benzeri olup düz kesilmiş ve kulakları açıkta bırakacak şekilde başı çevrelemiştir. Kemerin sağında iki figür ile dört asker görülmektedir, sol tarafta da yine iki figür ile arkasında üç asker bulunmaktadır.
Alt kısımda ise simetrik görünümde elçiler diz çökerek imparatora hediyelerini sunmaktadır. Bunlardan soldan üçü uzun kollu kürk mantolar içerisinde olup uzun pantolonları ve uzun kollu elbiseler içerisindedir. Sol yandan da yine hediyeler sunan üç Asyalı ile uzun saçlı iki figür görülmektedir. Bu kişilerin hangi toplumdan oldukları konusunda Bizans sanat tarihçileri tam bir yargıya varamamışlardır. Ayrıca imparatora hediye mi yoksa vergi mi verdikleri de aydınlığa kavuşamamıştır.
Kuzeydoğu cephesi: Hippodromdaki imparator locası olan katizma burada gösterilmiştir. Locanın ortasında İmparator Arkadios ile eşi Theodosya Gaynas, bazı figürler ve askerler görülmektedir. Ayrıca saray halkının buradan hippodromdaki oyunları izledikleri sanılmaktadır. Bu kompozisyonunun altında ise obeliskin dikilişi tasvir edilmiştir.
Güneybatı cephesi: İmparator I. Theodosius yanında II. Valentianus, Arkadios ve Honorios ile birlikte (Hippodromda) araba yarışlarını izlemektedir. Buradaki kompozisyon yine bir korkuluk ile ikiye ayrılmıştır. İmparator locasının kendisine özgü baklava motifli parmaklıkları, yuvarlak kemeri ilk bakışta dikkati çekmektedir. Ayrıca özel Bizans saray giysileri içerisinde figürler ve askerler kompozisyonu tamamlamaktadır. Kaidenin diğer bölümünde araba yarışlarına yer verilmiştir.Yarışların yapıldığı alan, spina, üzerindeki dikilitaşlar, arabaların önünde kısa pelerinli, sağ elinde kırbaç, sol elinde bir çelenk tutan bir kişi koşmaktadır. Diğer bir figür de yarışın başlama işaretini vermek üzeredir. Ayrıca bir kenarda da yarışı kazananlara zafer çelengi veren, ellerinde palmiye dalları tutanlar görülmektedir.
Güneydoğu cephesi: Bu bölümde diğerlerinde yer alan imparator locası yerine saraydan bir mekana yer verilmiştir. İmparatorun bulunduğu kısım korkuluk levhası ile üçe bölünmüştür. İmparator I. Theodosius elindeki çelenk ile kazananlara mükafatlarını vermektedir. Kompozisyonun boş kalan yerleri askerler ve gruplar halindeki saray halkı ile doldurulmuştur. Bunun altındaki bölümün ana noktası dans sahneleridir. Seyirciler, çalgıcılar ve dansözler gruplar halinde sıralanmışlardır.
Osmanlı döneminde, Sultanahmet Camisi’nin yapımından sonra Hippodromun zemini yükseltilmiş ve spinadaki dikili taşların alt kısımları toprağa gömülmüştür. İngiliz araştırmacı C. T. Newton burasını temizlemiş, ardından da sütunlar demir parmaklıklarla koruma altına alınmıştır. Bu arada Ceride-i Havadis gazetesi bu eserlerin değerli olduklarını, koruma altına alınmalarının önemini halka duyurmuştur.
Türkiye’deki ilk müzecilik hareketi olarak nitelenen bu çalışmalardan sonra eski eserlere olan ilgi gün geçtikçe önem kazanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder