Hasip Paşa Yalısı, Üsküdar, İstanbul
İstanbul ili Üsküdar ilçesinde, Beylerbeyi ile Çengelköy arasında, Beylerbeyi Vapur İskelesi ve Beylerbeyi Camisi’nin yakınında yer alan Hasip Paşa Yalısı 1974 yılında yanmış ve tamamen yok olmuştur.Beylerbeyi'ndeki Sadullah Paşa Yalısı'ndan sonra, yörenin en eski yapısı olan Hasip Paşa Yalısı ile ilgili XIX. yüzyılda İstanbullular arasında bir tekerleme bulunuyordu:
Dünyanın en güzel şehri neresidir? İstanbul.
İstanbul'un en güzel yeri neresidir? Boğaziçi.
Boğaziçi'nin en güzel yeri neresidir? Beylerbeyi.
Beylerbeyi'nin en güzel yeri neresidir? Hasip Paşa Yalısı.
Hasip Paşa Yalısını XIX. yüzyılın başlarında Vakıf gelirlerinden sorumlu Mehmet Emin Efendi’nin oğlu Mehmet Hasip Paşa yaptırmıştır. Hasip Paşa’nın ismi tarihte ilk kez Sultan II. Mahmut’un Tophane’de yaptırdığı Nusretiye Camisi’nin bina emininin yanında katip oluşu ile geçmiştir. Nusretiye Camisi’nin tamamlanmasından sonra buradaki başarısı sarayın dikkatini çekmiş ve Hacegânlık rütbesi ile taltif edilmiştir. Ardından Darphane Defterdarı ve sonra da Evkaf Nazırı olmuş ve bu arada Müşir payesi ile paşalık unvanı verilmiştir. Tarihi kaynaklar Hasip Paşa’nın beş defa Evkaf Nazırı, iki defa Maliye Nazırı olduğunu ve 1870 yılında Şeyhülislâm iken öldüğünden söz etmektedirler. Hasip Paşa’nın mezarı Üsküdar’da Selimiye Camisi haziresindedir.
Hasip Paşa Yalısı 900 m2’lik bir alanda iki katlı olarak yapılmıştır. Yalının içerisinde bulunduğu 4 dönümlük bahçede üç müştemilat binası ile mermer bir havuz ve kapalı bir deniz hamamı da bulunuyordu. Yalı Türk-Ampir üslubunda yapılmıştır. Mimarının kim olduğu bilinmemekle beraber İtalyan olduğu sanılmaktadır. İlk defa II. Mahmut zamanında yapılan yalının içerisine eşyalar döşeneceği sırada yanmış, bunun hemen ardından harem ve selamlık olarak iki ayrı bölüm halinde yeniden yaptırılmıştır. Yanan yalının ilk hali bilinmiyorsa da harem ve selamlığın birbirlerine kapalı bir geçitle bağlandığı söylenmektedir. Bunun ardından geniş bir bahçe içerisinde ikinci kez yapılan yalının arkasındaki sırtlarda koruluğu bulunuyordu.
Harem kısmı zamanla birkaç kez tadilat görmüş ve eski özelliğini yitirmiştir. Halk arasında Kuleli Yalı ismi ile tanınan harem bölümü bugün Kalkavanlar Yalısı olarak tanınmaktadır. Hasip Paşa Yalısının üzerinde durulması gereken asıl bölümü yanan selamlık bölümüdür. Bu bölümün planı elips bir sofa çevresinde yer alan mekânlardan meydana gelmiştir. Elipsin denize yönelik küçük ekseni üzerinde merdivenler denize dik olan büyük ekseninde de eyvanlara yer verilmiştir. Köşelerde kendilerine özgü iç sofaları olan, birbirlerinden bağımsız üçer ve dörder odalı küçük ayrı daireleri bulunuyordu. Yalının sekiz dairesi ve 26 odası vardı.
Yapının bütünü merkezi orta sofalı plan tipinde olup, elips şeklindeki sofanın uzunluğu 18 m. dir. Bu plan şekli ile Sadullah Paşa ve Prenses Rukiye Hanım yalılarına göre daha büyük ve daha organize edilmiş plan şekli göstermektedir. Üst kattaki sofa ahşap asma kubbe ile örtülmüştür.
Yalının ön ve arka cephelerindeki mimari eksenleri tamamen ortadaki beyzi sofaya göre uyarlanmıştır. Bu nedenle de yalı hafif kavisli olarak inşa edilmiştir. Deniz tarafından direk ve eli böğründelerle denize doğru taşırılmıştır. İki katlı yalının iki başındaki odalar temelden ileriye doğru uzatılmış, arada kalan cephe ise kavisli bir şekle dönüştürülmüştür. Bu yapı üslubu ile de deniz üzerindeki tüm odaların aynı yöne açılmaları sağlanmıştır. Yalının ortasındaki Mısır hasırları ile döşeli büyük beyzi sofa hiçbir yere dayanmadan doğrudan doğruya çatı ile bağlantılıdır.
Yalının iç süslemesi, banyo muslukları, çeşme aynaları barok-rokoko üslubunda idi. İç bezemesinin yanı sıra Venedik bohem avizeleri ile Üsküdar Çatması denilen sedirler ve hasırlar yalıya farklı bir görünüm vermiştir. Üst kattaki fayans döşeli hamam bahçedeki barok üsluptaki şadırvan ve balıkhane olarak kullanılan havuz da bu eski Türk yapısını tamamlayan elemanlar idi. Ayrıca Boğaziçi yalılarının çoğunda olduğu gibi Hasip Paşa Yalısı’nın da arkasında bulunan alandaki tepe üzerinde bir de köşkü vardı. Bu köşkün zarif pencereleri ve mimarisi ile kaynaklarda ismi geçmektedir. Yalının yanmadan önce Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından rölövesi yapılmıştır.
Hasip Paşa Yalısının varisi Hami Bey’in ölümünden sonra varisleri yalıda bir mezat düzenleyerek tavanlarındaki avizeleri, içerisindeki taban halıları, aynaları ve bezemelerinin büyük bir kısmı satılmıştır.
Yalı, Hasip Paşa'nın mirasçıları tarafından Nazım Kalkavan'a, Nazım Kalkavan tarafından Haydarabat Nizamı Muharrem Cay'ın eşine satılmış ve 1987'de de Özdemir Sabancı tarafından satın alınmıştır. Özdemir Sabancı’nın ölümünden sonra oğlu Demir Sabancı’nın mülkiyetine geçen yalı 1990’lı yıllarda restore edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder