Ahmet Fethi Paşa Yalısı (Pembe Yalı), Üsküdar, İstanbul
İstanbul Üsküdar ilçesi, Kuzguncuk Paşa Limanı Caddesi’nde bulunan bu yalının ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla beraber XIX. yüzyılda Fethi Ahmet Paşa’nın mülkiyetinde olduğu bilinmektedir. Fethi Ahmet Paşa’nın yalıyı İsmet Bey isimli bir kişiden satın aldığı da bilinmektedir. İsmet Bey’in kim olduğu konusunda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bununla beraber, Salah Birsel “Sergüzest-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi” isimli eserinde bu yalıyı Ahmet Fethi Paşa’nın Mihrimah Sultan’ın torunlarından birinin kocası olan ismini belirtmediği bir şeyhülislamdan aldığını yazmıştır. Buna dayanılarak yalının XVIII. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.
Ahmet Fethi Paşa Yalısı (Pembe Yalı), Üsküdar, İstanbul
Fethi Ahmet Paşa Eyüp İskelesi yakınındaki Abdullah Paşa Yalısı’nda 1801 yılında dünyaya gelmiş, Enderun’da yetişmiş, 1827’de Kolağası rütbesi ile Asakiri Mansure-i Şahane Taburu subaylarından olmuştur. Türk-Rus Savaşı’na katılmış, Aydos Savaşı sırasında yaralanmış ve gösterdiği yararlılıklardan ötürü de terfi etmiş, padişah yaverliği, Kurenağalığı, Çuhadarlık, Asakiri Harsa-i Şahane Beylerbeyliği, Viyana ve Moskova elçilikleri yapmış, Meclis-i Vâlâ Azalığı, Ticaret Nezareti Serasker Kaymakamlığı yaptıktan sonra Tophane Müşirliği’ne yükselmiştir. Aya İrini’de ilk Türk müzesini kurmuştur. Sultan Abdülmecit’in kız kardeşi Atiye Sultan ile 1840 yılında evlenmiştir. Salah Birsel’den öğrenildiğine göre; Sakız dökümünde kalyoncuların getirdiği güzel bir kız çocuğunu yanına almış onu eğiterek büyütmüştür. Ne var ki, Şemsinur ismini verdiği bu kıza aşık olmuştur. Bu durum paşanın annesinin kıskançlığına neden olmuş, kızı Beylerbeyi’nde İstavroz Çayırı’nda bir eve taşımış ve annesine de Şemsinur’u Tunus Paşa’sına sattığını söylemiştir. Ancak paşanın annesi kıza karşı derin bir özlem duymuş, paşaya devamlı sorular yöneltmiş, paşa da kızın boğulduğunu söylemiş, annesinin çok üzüldüğünü görünce de Şemsinur’u tekrar yalıya getirmiştir. Abdülmecit kardeşini Fethi Paşa ile evlendirmek isteyince yeniden zor duruma düşmüştür. Atiye Sultan son derece kıskanç bir kadın olduğundan onun her davranışına kuşku ile bakmıştır. Görevli olarak eve gelmediği akşamlarda, Kuzguncuktaki yalıya gizlice adamlar göndererek onu aratmıştır. Ahmet Fethi Paşa Şemsinur isimli gözdesini Kuzguncuk’taki bu yalıda saklamış ve Atiye Sultan’dan gizlemiştir.
Fethi Ahmet Paşa Pembe Yalı olarak da ismi geçen Kuzguncuk’taki yalısını zevkle döşemiş, zaman zaman da onarmıştır. Avrupa’da çeşitli görevlerde bulunan paşa yalıyı en nadide eserlerle süslemiştir. Bunda öylesine dikkat çekmiş ki Sultan Abdülmecit Dolmabahçe Sarayı’nın döşenmesini de ona bırakmıştır. Bu yüzden sarayda ismi Bezirgân Paşa’ya çıkmıştır. Pembe Yalı paşanın İstanbul’da kurdurduğu billur camlarla, çeşmibülbüllerle süslenmiştir. Atiye Sultan ile geçen on yıllık evliliğinden sonra sultan ölünce paşa Atiye Sultan’ın kasrını terk ederek tekrar yalıya taşınmış ve öldüğü 1854 yılına kadar bu yalıda yaşamıştır. Paşa’nın öldüğü gün yalıda yaşayan kalfalar, hizmetkârlar “Ah efendimiz, bunları ne kadar severdi. O gitti. Ondan sonra bunları görecek göz kimde var?” diyerek yalıda ne kadar sanat eseri ve ne kadar çeşmibülbül varsa denize atmışlardır.
Ahmet Fethi Paşa Yalısı mimari yönden incelendiğinde harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana geldiği görülür. Yalı taş temeller üzerine yer yer tuğlaların da kullanıldığı ahşap bir mimariye sahiptir. Ahmet Fethi Paşa yalının orijinalliğini bozmadan onarmıştır. Yalının cephe görünümü ve planı tipik bir Osmanlı sivil mimarisini yansıtmaktadır. İki katlı, on altı odalı ve çok büyük iki salondan meydana gelen yalının üst katı Beylerbeyi’ndeki Hasip Paşa Yalısında olduğu gibi hiçbir sütuna dayanmadan duvarlar üzerine oturtulmuştur. Üst kattaki iki uç ve ortadaki dörder büyük eli böğründe ile dışarıya taşırılmış ve böylece hareketli bir cephe görünümü sağlanmıştır.
Yalıda karnıyarık plan tipi uygulanmıştır. Buradaki salonların uçları denize ve koruya doğru yönelmemiş, sofalar kıyıya paralel yerleştirilmiştir. Biri büyük, diğeri küçük iki sofa uzunlamasına uç uca yerleştirilmiştir. Her ikisinin de deniz ve kara tarafına değişik büyüklükte odalar yerleştirilmiştir. Büyük sofanın Kuzguncuk İskelesine yönelik dar yüzüne merdiven oturtulmuştur. Bu yalıdaki en büyük özellik sofalarda içe dönük bir sistemin uygulanmış oluşudur. Bunun da nedeni kalabalık olan ailenin bir arada oturabilmelerini sağlamaktır. Bunda, Fethi Paşa’nın Avrupai düşüncede sosyal yaşamının da ileri düzeyde olmasının büyük payı vardır.
Yalının bahçesi selsebillerle süslenmiş olup, iki kademelidir. Yalının havuzu Roma’daki Barberini Sarayı’ndaki havuzun bir benzeri olduğu söylenmektedir. Yalının bahçesinde bulunan Arif Hikmet Bey’in babası İsmet İbrahim’e hayrat olarak yaptırdığı mermer çeşmeye ait bir kitabe bulunmaktadır. Bu çeşme kitabesi yalının karşısında yamaç duvarından buraya getirilmiştir.
Yalının Üsküdar tarafındaki harem dairesi ile uşak odaları 1922 veya 1923 yılında yanmıştır. Günümüze gelen bölüm yangından zarar görmemiş, 1927–1928 yıllarında onarılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra damadı İngiliz Sait Paşa’nın torunu olan avukat ve eski Demokrat Parti milletvekili Şevket Mocan’ın mülkiyetine geçmiştir. Şevket Mocan yalıyı pembe renge boyatmıştır. Şevket Mocan’ın ölümünden sonra yalının kuzey bölümü ikinci eşinden olan kızı Rüya Mocan’a, güney bölümü de ilk eşinden olan kızı Ayşe Şemsa’ya kalmıştır.
Yalı 1990 yılında İsmail Yalçın isimli bir kişiye satılmış ve 1973 yılında Y. Mimar Sinan Genim tarafından restorasyonu yapılan yalı iyi bir durumda günümüze kadar gelebilmiştir. Yalının arkasındaki çam, çınar ve köknar ağaçlarının çoğunluğunu oluşturduğu koru belediye tarafından kamulaştırılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder