10 Kasım 2012 Cumartesi

Selçuklular Döneminde Hakkari

1054'te yeni yerleşim alanları bulmak amacı ile Tuğrul Bey yönetiminde Van gölü çevresine dek gelen Türkmenler, Çoruh Vadisinden Parhan Dağlarına uzanan yöreye akınlar yaptılar. Bu arada Hakkari'yi de bir süre ele geçirdiler. Ancak, kent halkının büyük tepkisi ile karşılaştılar. Halkın, geçilmesi güç dağlarda yakaladıklarını öldürmesi üzerine Türkmenler büyük kayıplar vererek Batman-Garzan-Silvan'a doğru çekildiler. Bunanla birlikte , yöredeki baskın ve yağma hareketlerini sürdürdüler. Bir süre sonra Hakkari ve çevresinde Musul Atabeleri (Zengiler) egemenlik kurmaya çalıştılar.
1142'de İmadeddin Zengi (1127-1146) Hakkari'ye bağlı Aşup (Calap) Kalesini aldı. Kalenin yerine kendi adını verdiği İmadiye Kalesini kurdu. Askerlerini bu kalede kışlatarak, burasını bir üs durumuna getirdi ve yörenin içerilerine sızmaya çalıştı. Aşiretlerin sert direnişi yüzünden yörenin tümünü ele geçiremedi. Ama, gücünün ulaşabildiği alanlarda kendi adına vergi topladı.
Yöredeki yerleşme merkezleri, bir ağanın ya da beyin başkanlığındaki aşiretlerce yönetiliyordu. Bu aşiretlerin en önemlileri, Pınyanişler, Zibariler, Dımbilli Zazaları ve Ertuşiler'di. Etkinlikleri büyük olan ağa ve beyler yöreyi büyük devletlere kapalı tutmayı başarmış, kimi zaman bu devletler üzerinde etki bile kurabilmişlerdir. Örneğin, Hakkari'nin ağa beyleri 1218'de Mısır Eyyubi Sultanı Melik Kamil'in yerine elik Faiz'i geçirmeyi isteyebilecek denli güçlü olmuşlardı.
İlhanlı Hükümdarı Hulagu, 1258'de Irak'ta halife ordusunu yenilgiye uğrattıktan sonra Bağdat'ı alarak Abbasiler'in halifesi Mutasım'ı öldürdü. Yöredeki gücünü kanıtlamak için Hakkari'yi de ele geçirmek istedi. Önce Erbil Kalesinin yönetimini vermek koşuluyla Şerafeddin Celali adlı bir Kürt beyi ile anlaştı. Durumu öğrenen Hakkari halkı yöreye doğru gelmekte olan Celali Beyin güçlerine saldırarak beyi öldürdü. Bu olay üzerine 1260'da Suriye seferine çıkan Hulagu Hakkari'ye geldi, kenti alarak halkın önemli bölümünü öldürdü ve yöreyi yakıp yıktı. Bununla birlikte, yerel yöneticiler Hulagu ile anlayarak yöredeki etkinliklerini korudular.
İlhanlılar'dan sonra Karakoyunlular, yöredeki etkin oldular. Bu dönemde, Hakkari halkı ile çeşitli aşiretler birleşerek merkezi bir yetke oluşturmaya çalıştılar. 1349'da Karakoyunlu Bayram Hoca'nın baskıları sonunda yerel yöneticiler, daha az vergi ödemek koşuluyla, İlhanlılar'dan koparak Karakoyunlular'la anlaştılarsa da, bu anlaşma uzun sürmedi. 1360'lara doğru yöredeki aşiretler birleşerek Hakkari beyliğini kurdular. Beyliğin başına I. İzzeddin Şir getirildi. Onun yönetimi Hakkari ve çevresi için bir dirlik düzenlik ve barış dönemi oldu. İlk 25 yıl içinde Hakkari beyliği güçlendi. Van ve Vastan (Gevaş) da İzzeddin Şir'e bağlandı. Timur'un Doğu Anadolu'da etkinliğini artırması Hakkari beyliğinin barış dönemini sona erdirdi. 1386'da Van ve Vastan kaleleri kuşatılınca I.İzzeddin Şir savunmaya daha elverişli olan Van Kalesine çekilmek zorunda kaldı. Üç günlük bir savunmadan sonra Timur'a teslim olarak onun güçlerine katıldı. Ancak, amcası Nasreddin teslim olmaya yanaşmayarak savaşı 27 gün daha sürdürdü ise de başarılı olamadı. Timur kaleyi ele geçirdi ve onu öldürdü. İzzeddin Şir'de Timur'a bağlı olarak Hakkari beyliğinin başında bırakıldı. Timur Anadolu'dan çekildikten sonra yeniden bağımsızlığına kavuşan Hakkari beyliği bu kez gittikçe güçlenen Karakoyunlu Kara Yusuf'un (1398-1420) baskıları ile karşılaştı. Beylik, 1405'ten başlayarak Kara Yusuf'un güdümündeki İzzeddin Şir'ce yönetildi. Kara Yusuf'un ölümünden sonra Timur'un oğlu Şahru, Hakkari ve yöresinde etkili olmaya başladı. Hakkari Beyi Melik Mahmudi, Şaruhun yönetimine girdiyse de bu davranışı Kara Yusuf'un ailesinin tepkisine yol açtı. Kara Koyunlu hükümdarı Kara Yusuf'un oğlu İskender, daha önce babasının güdümünde olan Hakkari beylerinin bu davranışı karşısında Melik Mahmud'u öldürttü.
İskender'den sonra Kara Koyunlu Devletinin başına geçen Cihanşah ( 1349-1467) döneminde Hakkari'yi, Timur egemenliğinden çıkararak Kara Koyunlu Devletine bağlı bir beylik olarak yönetildi.
Hakkari beyliğinin başına Melik Mahmut'tan sonra Esededdin Kelani (1450-1470) geçti. Uzun Hasan ile çağdaş olan bu bey döneminde Hakkari yabancı etkilerden kurtararak bağımsız bir beyliğe dönüştü. Esededdin Kelani döneminde beyliğin sınırları genişledi. Ama bir süre sonra beylik Akkoyunluların eline geçti ve Esededdin Kelani Memluklulara sığınmak zorunda kaldı. Memlukluların yanında kalarak bir çok savaşa katılarak yararlılık sağladı. Bir söylentiye göre katıldığı bir savaşta bir kolunu yitirdi ve Memluk Sultanının kendisine altın bir kol takması üzerine Esededdin Zerrinçeng adıyla tanındı. Mısır'a ticaret yapmak için gelen Hakkari'li Nasturiler ile karşılaşınca Hakkari'yi Akkoyunlular' dan kurtarmak amacı ile bu kişilerle gizlice kente girdi. Burada bir ayaklanma düzenleyerek kenti Akkoyunlulardan kurtardı (1468). Kentte Akkoyunlu'larla işbirliği yapan aşiretlerden Dımbilli Zazalarını kentten çıkardı. Kentin Esededdin'ce bir Cumartesince alınması nedeni ile, onun soyundan gelen beyler Farsça " Şembih" (Cumartesi ) sözcüğünden kaynaklanan "Şenbu-beyleri" diye anılır oldular.
Esededdin Zerrinceng'den sonra Şembu Beyleri soyundan II.İzzeddin Şir (1470-1502) Akkoyunluların etkinliklerinin arttığı bir dönemde beyliği yönetti. 1502'de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Zahid Bey beyliği 60 yıla yakın yönetti. Zahid Bey döneminde Hakkari Beyliği Akkoyunlular'dan sonra yörede etkin bir güç olan Safeviler'in eline geçti. Safeviler iyi yönetimleri ile halkı kendilerine bağladılar.
Çaldıran Savaşından sonra Osmanlıların Doğu Anadolu'yu egemenlikleri altına almaya başladıkları dönemde, İdris-i Bitlisi'nin çabaları Hakkari'nin Osmanlılara bağlanmasını sağlayamadı. Yöredeki aşiretler, bağımsızlıklarını koruma koşulu olmadıkça Osmanlı yönetimi altına girmek istemediler. Örneğin Hakkari 1534'te Osmanlı yönetimine geçmesine karşın 1535'te yine Safevilere bağlandı. Bu durum, Hakkari'nin uzun süredir savaşmakta olan İran ile Osmanlılar arasındaki sınır bölgesinde bulunmasından kaynaklanmıştır. Her iki yan da, yöredeki aşiret beylerine çeşitli ödünler vererek bölgeyi ellerinde tutmak istediler. Bu nedenle de Hakkari ve çevresi iki devlet arasında birkaç kez el değiştirdi.
Hakkari'nin İmadiye ve Şemdinli kesimleri ise uzun bir süre Şembu Beylerinden ayrı olarak İmadiye Beyliğince yönetildi.
İmadiye Beyliği 1402'de Hakkari beyliğinden ayrı olarak kuruldu ve varlığını 300 yıla yakın bir süre korudu. Bu beyliği yönetenlere, kurucusu Bahaddin Bey'in adından esinlenerek Bahaddinan Beyleri denilmiştir. Abbasi soyundan geldiklerini öne sürmelerine karşın, bu beylerin kökenlerine ilişkin fazla bir bilgi bulanmamaktadır. İmadiye beylerinin yönetimindeki aşiretler arasında en önemlileri Muzuri, Zebari, Radikan, Pervari, Mahal, Siyabrüyi, Tıli ve Behlii idi. Yöredeki Dıhok ve Der kaleleri Radikan Aşireti, Kaleda, Sus, Urmani ve Baziran kaleleri Zibari Aşiretinin etkinlik alanındaydı. Bu kalelerin tümü İmadiye beylerinin soyunca yönetiliyordu. İmadiye'ye bağlı yerleşim merkezleri arasında en önemlisi Zaho Bucağı'ydı.
Bağımsız bir beylik olarak kurulan İmaddiye Beyliği, Bahaeddin Bey'den sonra yerine geçen oğlu Seyfeddin döneminde de bağımsızlığını korudu. Daha sonra beyliğin başına geçen Seyfeddin'in oğlu Hasan döneminde, Akkoyunlu komutanlarından Bijen oğlu Süleyman yöreyi almakla görevlendirildi. Süleyman, İmadiye Beyliğinin direnişi karşısında ancak Akar ve Soster kalelerini ele geçirebildi. İmadiye beylerinden Sultan Hüseyin. II. Beyazid ile çağdaştır. Hüseyin'in 1488'de ölümünden sonra yerine oğlu Kubad Bey geçti. İmadiye beyleri Hakkari beylerinden, bağımsız ve ayrı olmakla birlikte, bu iki beylik genellikle kendileri üzerinde egemenlik kurmak isteyen güçlere ve devletlere karşı birleşme eğiliminde olmuştur.


HAKKÂRİ TARİHÇESİ

HAKKÂRİ SAYFASINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder